"Vergi denetimini siyasallaştırma riski var"

İSMMMO Başkanı ve Cumhuriyet gazetesi yazarı Yahya Arıkan, vergi sisteminde yapılması planlanan bazı değişiklik ve düzenlemelerin vergi denetimini siyasallaştırma riski taşıdığı uyarısında bulundu. Arıkan, "Denetimin siyasallaşmasının önünün kesilmesi ancak özerk bir vergi idaresi ile olur" dedi.

cumhuriyet.com.tr

İSMMMO'nun Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı'nda gerçekleştirdiği seçimsiz 20. Olağan Genel Kurulu toplantısında açılış konuşmasını yapan İSMMMO başkanı ve Cumhuriyet gazetesi yazarı Yahya Arıkan daha adil ve şeffaf bir vergi sistemi için önerilerini açıkladı.

"Türkiye ekonomisi küçülmeye devam edecek"

Konuşmasının ilk bölümünde genel ekonomik sorunları değerlendiren İSMMMO Başkanı Arıkan, küresel krizde Türk ekonomisinin dünyada en çok küçülen ekonomiler arasında yer aldığını ve bütün iyimser yorumlara karşın bu krizden payını aldığını ifade ederek, "Türkiye de küçülmede şampiyonlar ligine girmiştir. Türkiye'nin kendi yapısal sorunlarına krizin etkileri tuz biber olmuştur" diye konuştu. Türkiye ekonomisinin daha da küçüleceğini iddia eden Arıkan sözlerini şöyle sürdürdü:  "Tahminler ekonomimizin bu yıl yüzde 5 ile yüzde 7 arasında küçülebileceğine işaret etmektedir. Bu da işsizliğin artması anlamına gelmektedir. Rekor kıran işsizliğin 2010 başında yeni rekorlar kırması, yüzde 18'lere ulaşması beklenmektedir. Yüzde 19 olan tarım dışı işsizliğin de yüzde 22'ye çıkması beklenmektedir. Sanayi ve hizmetler sektörünün yeni iş alanı yaratma kabiliyetini de ölçen tarım dışı işsizlik oranının bu boyutlara ulaşması Türkiye için büyük bir tehlikedir."
 

"Gerçek işsizlik oranı yüzde 24"

Arıkan, konuşmasında işsizliği krizin faturasının çalışan kesimlere ödenmesi olarak niteleyerek, "Ekonomik sorunları görmezden gelerek kriz sürecini iyi yönetememenin faturası çok ağır olmuştur. Bu faturayı ödeyen kesim de çalışan kesimdir, işsiz kalandır ve iş bulma umudunu yitirendir. Bu şekilde krizin faturası toplumsallaştırılıyor. Yani fatura bizlere, çevremize, gençlerimize kesiliyor" dedi. Ekonomik küçülmenin Türkiye'nin en büyük sorunu olan işsizliği daha da büyüttüğüne vurgu yapan Arıkan, "İşsizlik çığ gibi büyümektedir. Kentlerde işsizlik oranı yüzde 18'i aşmış, buna paralel genç nüfusta işsizlik ürkütücü boyutlara ulaşmıştır. Genç nüfusta işsizlik oranı yüzde 29'a dayanmıştır. Bunun anlamı, Türkiye'de her 3 gençten biri, ne okumakta ne de çalışmaktadır. İş aramayıp çalışmaya hazır olan 2 milyon 486 bin kişiyle gerçek işsiz sayısı 6 milyon 288 bine çıkmıştır. Bu da hesaba katıldığında gerçek işsizlik oranı yüzde 24'tür.Türkiye, bu rakamlarla dünya sıralamasında en çok işsizin olduğu üçüncü ülke olmuştur."

Arıkan, konuşmasında alınacak önlemlerin öncelikle işsizlikle mücadeleyi ve emek gelirinin korunmasını içermesi gerektiğini ifade ederek, "Bunun için önlem alınmalı, sermaye üzerindeki vergi yükü yaygınlaştırılmalıdır. Amaç bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek olmalıdır. İşgücü maliyetleri düşürülmelidir. İşsizlikle mücadele ve emekçi halkın gelirlerinin korunması istikrar programının ana amacı olmalıdır. Bu amaç doğrultusunda olası IMF programının daraltıcı reçeteleri reddedilmelidir. İşsizlikle mücadele doğrultusunda esnek istihdamın önünü açan ve işten çıkarmayı kolaylaştıran yasal hükümler askıya alınmalıdır. Özel girişimlere vergi indirimi ya da işsizlik sigortası fonundan yararlanma istihdamın korunması koşuluna bağlanmalıdır. İşletmelere kayıt dışılıktan çıkma ve işten çıkarmama şartları getirilerek teşvik verilmelidir" diye konuştu.
 

" Vergi denetiminin siyasallaştırılması son derece tehlikeli"

Konuşmasının vergi düzenlemelerine ilişkin bölümünde, vergi sisteminde planlanan yeni vergi düzenlemelerine değinen Arıkan, şu değerlendirmeyi yaptı:  "Yeni Gelir Vergisi kanun taslağı çalışmalarının sürdürüldüğünü biliyoruz. Bu taslakta yeni güvenlik müesseselerine yer verilmektedir. Bu müesseselerden biri de beyanname ön kontrol sistemi. İşleyiş şöyle tarif ediliyor: Mükelleflerin beyanname vermelerinden sonra, Vergi İstihbarat Merkezi devreye girecek. Beyandaki rakamlar, mükellefe ilişkin bilgiler, aynı bölgedeki diğer mükelleflerin beyanları ve sektör ortalamalarıyla karşılaştırılacak. Mükellefin beyan ettiği rakam, sektör ortalamalarının altında kalıyorsa, sistem uygunsuzluk sinyali verecek. Mükellefe 'verdiğin beyannameyle ilgili tereddütlerimiz var. Durumunu gözden geçir' denecek. Bunun için mükellefe belli bir süre verilecek. Mükellef, beyanname bilgilerini gözden geçirip, düzeltmezse, o zaman kendisi hakkında kapsamlı bir inceleme yapılacak. İncelemede, beyanname bilgileri doğru değilse, cezai işleme geçilecek.Beyannamelerin ön kontrol sistemi ile İktidarda bulunan siyasi partinin görüşünü benimsemeyen vergi mükellefleri için baskı unsuru olarak kullanılacak bir değerleme ölçüsü olabilir. Başka bir ifade ile vergi incelemelerinin siyasallaşması endişesi hep var olacaktır."
 

"Siyasi erkin eline tehdit sopası veriliyor"

Bu hazırlığın gerekçesinin vergi kayıp ve kaçağıyla mücadele olduğunu hatırlatan Yahya Arıkan şöyle devam etti:  "İyi de hangi hükümet dönemi olursa olsun, Maliye Bakanlığı'nın hangi işletmeye hesap sorup hangisine sormadığını nasıl takip edeceğiz? Hangi vergi mükellefine gidecek, hangisine gitmeyecek? Bu sistem, siyasi erkin eline sıkı bir tehdit sopasının verilmesi riskini taşımaktadır. Denetimin siyasallaşması riskini taşımaktadır. Denetimin siyasallaşmasının önünün kesilmesi ancak özerk bir vergi idaresi ile olur."
 

Vergi sistemi için Arıkan'dan öneriler

Konuşmasının son bölümünde, "Mesleğimiz kayıtlı ekonominin sigortasıdır. Ankara'ya vergi kayıp ve kaçağıyla mücadelenin bizimle işbirliğinden geçtiğini hatırlatmak istiyorum" diyen Arıkan'ın daha adil ve şeffaf bir vergi sistemi için açıkladığı bazı öneriler şöyle:

-Vergi rejimi "mali güç" ilkesini her koşulda gözetmelidir. "Mali güç" ilkesini en iyi gözeten vergi Gelir vergisidir. Bu nedenle, vergi rejiminin omurgasını gelir vergisi oluşturmalıdır.

-Türkiye'de yaşayan herkes (doğumdan ölüme kadar) Gelir Vergisi Beyannamesi vermelidir.

-Vergi kesintisi (tevkifat/stopaj) sistem içinde "ön vergileme" niteliğini taşımalıdır. Nihai vergi olmamalıdır.

-Gelirin tanımı "gelir, harcama ve tasarrufları" kavramalı; gelir vergisi beyanları bu üç kavramı içerecek biçimde yapılmalıdır.

-Herkesin beyannameli olduğu gelir vergisi sistemi Anayasanın "sosyal devlet" ilkesini gözetmeli ve bu kapsamda "asgari geçim standardı" diyebileceğimiz bir tutar tüm mükellefler bakımından vergi dışı bırakılmalıdır.

-Sistem muafiyet, istisna ve indirimlerinde adaletli, eşit yaklaşımlar içinde olmalı; ekonomi politikalarına özendirici önlemlerle destek sağlamalı; kayıt dışılığı beslememelidir.

-Net artış kuramı çerçevesinde gelir tanımlanmalı ve tanımın içinde yer alan gelirin kaynakları kolay kavranılmalıdır.

-Sistem gelir, kazanç ve iratların tamamını kavramalıdır.

-Sistem mükelleflerin gelir elde ederken yüklendikleri tüm harcamaları giderleştirmeye elvermelidir. "Kanunen kabul edilmeyen gider" kavramı sadece yasal ve idari para cezaları ile sınırlı olmalıdır. Giderlerin tam olarak beyannameye yansıtılması yoluyla kayıt dışılığın önüne geçilmelidir.

-Sistem vergi verilmesi kadar, vergi iadesi alınmasını da kutsal bir mükellef hakkı olarak yaşama geçirmeli ve etkin olarak işletmelidir.

-Sistemin özü ve yapısı "beyan"a dayalı olduğundan bunun bozulmasına, götürü sistemlerin ve stopajın son vergileme olduğu uygulamaların kurulmasına izin verilmemelidir.