Veli Küçük'ün çapraz sorgusu tamamlandı
Ergenekon terör örgütünün üst düzey yöneticisi olduğu ileri sürülen emekli tuğgeneral Veli Küçük, Cumhuriyet savcılarının sorularının çoğunu yanıtlamadı, savcılara sert bir ses tonuyla karşılık verdi. Küçük, Susurluk kazasında kaybolduğu ve içinde devlet sırrı niteliğinde belgelerin olduğu öne sürülen çantayla ilgili bir bilgisinin olmadığını söyledi. Tutuklu sanık Sami Hoştan da Hanefi Avcı'nın kendisinin de bulunduğu Ataköy'de bir ofiste Abdullah Çatlı ile bir araya geldiğini öne sürdü.
cumhuriyet.com.trErgenekon davasının 27. oturumunda tutuklu sanık Veli Küçük'ün çapraz sorgusu tamamlandı. Kamuoyunda 'Drej Ali' olarak bilinen tutuksuz sanık Ali Yasak'ın avukatı Şevket Küçük, Veli Küçük'e Susurluk kazası sonrası Ali Yasak'ın aldığı öne sürülen çanta konusundaki bilgisini sordu. Küçük, bu soruya "Susurluk 1996'da oldu. Ben Ali Yasak ile 98 ya da 99'da bir lokantada tanıştım. Çantadan baştan beri haberim yok. İddianamede çantayı almak üzere kaza yerine göndermişim. Ali Yasak'ı tanımıyorum ki çantayı almaya göndereyim" yanıtını verdi.
Savcılara sert yanıtlar
Cumhuriyet Savcıları Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın, dünkü oturumda Veli Küçük'ü yeniden sorguladılar.Savcıların sorularının çoğuna "cevap vermiyorum" karşılığını veren Küçük'ün ses tonunun vurgulu ve sert olması dikkat çekti. Savcı Pekgüzel, Küçük'e "Gürpüz Çapan ile tanışıyor musunuz?" diye sordu. Küçük, "Gürpüz Çapan ile Kemal Özden'in beni yemeğe davet ettiği zaman tanıştım. Başka görüşmedik" dedi. Savcının "Vecdi Çapan ile Gürbüz Çapan'ın akrabalığı var mı" diye sorması üzerine Küçük, "Vecdi Çapan değil, Vecdi Çapa. Soyadları bile tutmaz" dedi.
Çiftçi'yi tanıdığımı söylemedim
Savcının "İbrahim Çiftçi'yi tanıdığını söylemiştin" demesinin ardından Küçük, "Yanlışlık olmuştur. Tanıştığımı söylemedim. Çiftçi'nin ismini Yalçın Tanfer'in oğlu Osman Tanfer'den duydum onu belirttim açıklıkla" yanıtını verdi. Küçük, "Tuncay Güney ile aranızda husumet var mıydı? ABD'den Tuncay Güney'i aradınız mı? Telefonunu nereden buldunuz" sorularına karşılık, bu konuyu savunmasında açıkladığını söyledi. Tuncay Güney'in kendisini Bilecik'te ziyaret edip etmediğini hatırlamadığını söyleyen Küçük, "Hüseyin Pepekal'u tanıyor musunuz?" şeklindeki soruya, "Bu sorular yönlendirme sorusu mu? Onu öğrenmek istiyorum" dedi. Savcının, "Değil, önceki soruşturmayla ilgili" demesi üzerine Küçük, "Cevap vermiyorum" dedi.
Ajanda sorusunu kabul etmedi
Savcı Pekgüzel, "Muzaffer Tekin'i Trakya Dergisi bünyesinde tanıdığınızı söylediniz. Dergide ne sıfatla bulunuyordu" deyince Küçük, "Dün verdiğim dilekçeden okuyun" dedi. Savcı Pekgüzel, "Adil Serdar Saçan ile aranızda husumet var mı? Hiç aynı yerde çalıştınız mı?" diye sorunca Küçük, "Savcı benim dünkü (önceki gün) savunmamı dinlememiş herhalde" yorumunda bulundu. Ajandasındaki, Behiç Aşçı'nın ölüm orucunda olduğu, araya biri girerse eylemini bitireceği yönündeki notu açıklaması istenen Küçük, "Sayın başkan savcı bu sorusunu geri alsın. O ajandaların yayınlanmaması gerektiği konusunda Genelkurmay'ın savcılığa yazısı var. Cevap vermiyorum" diye konuştu. Pekgüzel de "Bahsettiğiniz ajanda sizin görev yaptığınız döneme aittir. Ancak benim bahsettiğim ajanda 2005 yılına aittir" diye karşılık verdi. Savcı Pekgüzel'in Sedat Peker ile ilgili ses kayıtlarını ve Gazeteci Can Ataklı'nın, Hayrettin Ertekin tarafından Businness Channel'dan işten çıkartılması ile ilgili olarak Emin Şirin'in ricası ile araya girip girmediği konularındaki sorularına da yanıt vermedi.
Savcılar akşam mı çalıştı
Araya giren Küçük'ün avukatı Tayfun Ilıca, "İddia makamı sorgu konusunda yeniden söz aldı. Nedenini anlamadık dün geceden beri ne değişti? Dün gece dosyalarına yeniden mi çalıştılar" diye konuştu. Küçük de "Savcılar dün bizim sorularımız bitti. Kabul etmiyorum" dedi.
JİTEM sorusu tepki çekti
"Sizi Korkut Eken ve Yavuz Ataç ile Sedat Peker mi barıştırdı?" şeklindeki soruyu "bilgim yok" diye yanıtlayan Küçük'e savcı Pekgüzel "JİTEM'i siz mi kurdunuz?" diye sordu. Küçük, "Bu konuda ifade verdim. Jandarma Genel Komutanlığı'nda görevliydim. Oradan sorsunlar" dedi. Söz alan avukatı Ilıcalı, "İddia makamı JİTEM diyor. TSK bünyesindeki kurulan teşkilat Jandarma İstihbarat Gruplar Komutanlığı'dır ve yasayla kurulmuştur. Müvekkilim tarafından kurulması söz konusu olamaz. Savcı sorusuyla yanlış yönlendirme yapıyor" diye konuştu. Küçük, Cem Ersever'i tanıyıp tanımadığı ve ölümüyle ilgili soruyu "Tanıdığımı söylemiştim" diye yanıtladı.
Avcı maksatlı ifade verdi
Savcı Nihat Taşkın da Hanefi Avcı'nın ifadesinde, 1992 yılında mafya olarak bilinen Sami Hoştan, Mehmet Özbay, Ali Fevzi Bir, Sedat Peker, Abdullah Çatlı gibi kişilerin Veli Küçük ile itibatlı olduklarını söylediğini anımsattı. Küçük "Buna Susurluk konusunda açıklama yaptım. Bu konuyla ilgili şanlık TSK'nın 3 generalden oluşturulan heyetin araştırma yaptığını söyledim. Hanefi Avcının hangi amaçla nasıl sahte ve düzmece ifadeler verdiği açık açık ortadadır" dedi. Küçük, Karagümrük çetesi olarak bilinen Ergin kardeşlerin "Bizi Veli ağabeye sorun, bu devlet bize Mustafa Duyar'ı öldürttü" şeklinde açıklama yaptıkları kamera görüntüleri konusunda, "Bu kişileri tanımıyorum. Onlara sorun. Onların nasıl yönlendirilmeye çalışıldığı dosyalardaki ifadelerinde mevcuttur" açıklamasını yaptı.
Hakimin sorularını yanıtladı
Üye hakim Hasan Hüseyin Özese, Küçük'e "Tuncay Güney ile ne zaman tanıştığını ve ne kadar süre tanıdığını" sordu. Küçük ise şu açıklamayı yaptı: "Bu soruya Yanlış söylemeyeyim. 1991 veya 1992 olabilir. Tuncay Güney benim yanımda bir personelim olarak kaldığı sanılıyor. Bu doğru değil. Ara sıra gelirdi, sırnaşık haraketlerle, aradan üç beş ay geçer birisinin yanındadır, Veli Paşa ile konuştum havası yaratmak için telefon ederdi. Ben bunu anlardım. Irak'ta yaptığı gibi.... Tersledim, azarladım. Yanıma en fazla 5 veya 10 kez gelmiştir. Samimi arkadaşım gibi değil. Bazı şöyler söylerdi. Aklı sıra istihbarat bilgisi veriyordu. Bunlar hiçbir şeye benzemeyen bilgilerdi. Yakınlığım olmadı. Daha sonra jeep meselesi olunca tamamen kovdum bir daha da gelmedi. En son emekli olduktan sonra 2000 senesinde görmüşümdür."
Çimento fabrikası tartışması
Emekli olduktan sonra güvenlik şirketi kurduğunu., daha sonra Endi mağazalarında Yönetim kurulu üyeliği yaptığını, Bilecik'te kendi köyüne Çimento fabrikası kurulmasına danışmanlık yaptığını anlatan Küçük, emlak işine girdiğini ancak başarılı olamadığını, İngiliz ve İspanyol ortaklığındaki bir şirketle Kazakistan'da çimento fabrikası kurulması konusunda danışmanlık çalışması yaparken gözaltına alındığını kaydetti. Bu sırada araya giren savcı Pekgüzel, çimento fabrikasının Türkmen köyüne kurulmasında köyde stratejik önem taşıyan askeri birliklerin olup olmadığını sordu. Küçük ise şöyle konuştu: "Yabancılara toprak vermedim. Vatanımı satmadım. Ben 250 milyon dolarlık bir fabrikanın kurulmasına aracı oldum. Savcılar "eski milletvekili ve belediye başkanı Mehmet Seven'i çağırıp burası stratejik bir yer. Veli Küçük buraya nasıl fabrika kurdurur" diye sormuşlar. Ben fabrika kurduramam. Devlet kurdurur. Buranın stratejik olmadığı raporla belli. Stratejik yer Gölpazarı'ndadır. Burası benim köyüme 18, fabrikaya daha uzak." Savcının, "Orman arazisi mi, kadastro davası varmış" demesi üzerine Küçük, "Dava beni enterese etmez. Köye bir zararı olsa kurulmasına ilk önce ben müsaade etmezdim" karşılığını verdi.
Hanefi Avcı Çatlı'yı tanıyor
Davanın tutuklu sanıklarından Sami Hoştan da söz alarak soruşturma kapsamında tanık olarak ifadesi alınan Edirne İl Emniyet Müdürü Hanefi Avcı'nın duruşmaya getirilmesini talep etti. Hoştan, "Çok şey bilen Avcı'ya sorulsun. Ataköy'de bir ofiste Abdullah Çatlı ile bir araya geldi mi gelmedi mi? Çete ile bir araya gelmiş mi? Ben de oradaydım" dedi. Başkan Köksal Şengün, Hoştan'a "geldiğinde sorarsın" dedi.
Kızı babasını savundu
Veli Küçük'ün avukatı olan kızı Zeynep Küçük, 11 yıldır görev yaptığı kamu kuruluşundan ayrılarak babasının avukatlığını yapmaya başladığını söyledi. Küçük'e yapılan operasyon sırasında sabah erken saatte kendi evinin de sivil giyimli polisler tarafından basıldığını belirten Küçük, "Bütün odalara daldılar. Her yeri aradılar. Çocuğum uyuyordu. Açıklama da yapmadılar" dedi. Küçük, polisleri kendisine Emin Çölaşan'ın "Kovulduk Ey Halkım Unutma Bizi" adlı kitabını neden bulundurduğunu sorduklarını belirtti.
İyi ki Ergenekon belgesi ben de yoktu
39 yaşında memleket meselelerine ilgi duyan bir insan olduğunu söyleyen Küçük, şöyle konuştu: "Ergenekon soruşturması ile araştırmalar yaptım. Allah'tan Ergenekon ve Lobi belgelerini inceleyip indirmemişim. Çünkü o dönemde herkes o belgelere ulaşabiliyordu. Telefonda arkadaşlarımla hükümeti eleştiren konuşmalar da yaptım. 'Bunlar gitsin de nasıl giderse gitsin' de dedim. Diyorum ve diyeceğim. O belgeler bende bulunsaydı, burada değil de sanıkların olduğu yerde olacaktım."
Korku imparatorluğu yaratıldı
Bu soruşturmanın amacına ulaştığını ses çıkarabilecek herkesin sindirildiğini savunan Küçük, "Korku imparatorluğu yaratıldı. Ben de uzun süre korktum. Herkes korkuyor. Pek çok eşimiz dostumuz var arayamadıklarını ama arkamızda olduklarını söylüyorlar. Babam iddianamede yazdığı gibi katil ya da canavar değil. Veli Küçük TSK'ya 40 yıl hizmet vermiş çok eşi dostu olan bir kişidir. Ama Veli Küçük'e selam veren Ergenekon üyesi olarak görülüyor. Küçük ile bayramlaştın mı bittin sen! Bizi yalnızlaştırmak istiyorlar" diye konuştu.
Pardon siz kimsiniz?
Veli Küçük'ün uzun yıllar istihbarat alanında hizmet verdiğini belirten avukat Küçük, görevli olduğunden beri tuttuğu notları sakladığını anlattı. Veli Küçük gözaltına alındığında Başbakan'ın "gizli ajandalar ortaya çıkarılmıştır" dediğini söyleyen Küçük, "Pardon siz kimsiniz? Nerden biliyorsunuz? Tutuklandığının üçüncü günü bu bilgi size nasıl ulaştı? Siz yürütmesiniz. Ama operasyonu yürütüyorsun. Ajandalar elimde diye sevinç çığlıkları atıyorsunuz" dedi.
Gizli notları yayınladılar
Veli Küçük'ün ajandalarında istihbarı çalışmalarında kullandığı elemanların açık kimliklerinin olduğunu belirten Küçük, "Genel Kurmay diyor ki 'ey savcılar dikkat edin açıklamayın. Ama şimdi herkes açıp okuyor. Ne yapacağız? Biz Amerika'dan istihbarat alacağız. Türk istihbaratına ihtiyacımız yok ne de olsa. Bu devletin zayıflatılması operasyonudur" diye konuştu.
AKP'yi başa getirdiler
Delillerin tümünün henüz kendilerine verilmediğini, eksik savunma yaptıklarını ifade eden Küçük, varolduğu ileri sürülen örgütün hangi ideolojiye sahip olduğunun, ne zaman ve kimler tarafından kurulduğunun belirtilmediğine dikkat çekti. Yeniden yapılanma belgesine göre düşünülürse, o dönemde Bülent Ecevit'in Başbakan olduğu koalisyon hükümetinin iktidarda olduğunu belirten Küçük, savunmasına şöyle devam etti: "Bu örgüt darbe istiyor deniyor. O zaman bu örgüt Ecevit hükümetini yıktıysa ne yaptı? AKP'yi iktidara getirdi. O zaman onlar için çalışıyormuş. Bir de Cumhuriyet öncesine dayandığı iddiası var. Bu zamana kadar MİT, Emniyet, Genel Kurmay gibi birimler bu örgütü nasıl tespit edememiş. Buna inanmak mümkün mü? Benim devletimi kimse bu kadar aciz gösteremez. Tuncay Güney'in samimi beyanları ile soruşturma başlattınız. Savcılar, sahtecilik dolandırıcılıktan yargılanan birine mi güveniyorsunuz? Eğer bunu samimi buluyorsanız size diyecek hiçbir şeyim yok. Tuncay Güney'i gören var mı? Sanal biri var. Televizyona çıkıyor. İllüzyon gibi elle tutamıyoruz. Mangalda kül bırakmıyor herkes hakkında atıp tutuyor. Söyledikleri sorgulanmıyor. Onun sezgileri ile böyle koskoca bir dava açılıyor."
Öğleden sonra da Veli Küçük’ün avukatları Zeynep Küçük, Taciser Ülkü Ilıca ve Tayfun Ilıca sırayla savunmalarını sürdürdüler.
Taciser Ilıca, iddianamede avukat Kemal Kerinçsiz ile Küçük’ün telefon görüşme kaydına dikkat çekti. Avukat Ilıca, PKK ve DHKP-C örgütü militanlarının Tekirdağ ve Adana cezaevlerinden eş zamanlı olarak Veli Küçük hakkında suç duyurusunda bulunmaları nedeniyle Avukat Kerinçsiz tarafından bilgilendirildiğini ve savcılığa ifade vermesi gerektiği gibi konuları konuştuklarını söyledi. Ilıca, “Aynı odak tarafından yönlendirilen, PKK'nın savunuculuğuna soyunmuş sivil toplum kuruluşları üyelerinin suç duyurularına ilişkin görüşmeler. Bu görüşmelerden 15 gün sonra müvekkilim gözaltına alındı. Tüm sanıklar Kandıra Cezaevi'ne gönderilirken Veli Küçük'ün Tekirdağ Cezaevi'ne konulması düşündürücüdür” dedi.
Veli Küçük’ün uzun yıllardır avukatlığını yaptığını anlatan Taciser Ilıca, “O benim Veli Amcam’dır. ‘Size ulaşamadım’ diye attığım mesaj iddianameye konulmuş” dedi. Telefon numarasının iddianameye konulduğunu ve açıklanır açıklanmaz tehditler aldığını anlatan Ilıca, “İddia makamı kişisel verilerimi nasıl dosyaya koyar” diye sordu. İddianamede Veli Küçük’ün Sami Hoştan ile görüşmesine birçok yorum getirildiğini anlatan Ilıca, “İddianamede Veli Küçük’ün Hoştan’a ‘otururur konuşur hallederiz’ dediği yazıyor. Hallederiz diyerek ne derin ilişkiler olduğunu ortaya çıkarıyormuş. Telefon tapelerinde 'hallederiz' sözü yok. Bu resmi evrakta sahteciliktir” dedi.
Küçük’ün savunmasını sürdüren avukat Tayfun Ilıca ise “Ben de bir asker çocuğuyum” diye söze başladı. Asker çocuklarının doğdukları gün asker olduğunu anlatan Avukat Ilıca, “Biz kimseyi kul olarak görmedik. Ailemizi, atalarımızı, insan sevgimizi, bayrak sevgimizi yok etmeye kimsenin gücü” yetmez diye konuşmasını sürdürdü. Bazı basın organlarında “Ermenilerden özür diliyoruz” diye bazı kişilerin beyanlarının olduğunu anlatan Avukat Ilıca, “Benim ölen çocuklarımdan kimse özür diledi mi? Buna kimsenin hakkı yok” dedi.
Veli Küçük’ün katıldığı toplantılarla ilgili iddialara karşılık olarak Ilıca, “Veli Küçük'ü daha fazla toplantıya katılmadığı için eleştiriyorum. Daha fazla sivil toplum kuruluşunun toplantısına katılmalıydı. Demek ki o yüzden buradayız” diye konuştu. Küçük’ün katıldığı 4 toplantının 56 kez tekrarlandığını, 29 Ekim 2005’te katıldığı bir toplantının 14 kez tekrarlandığını anlatan Ilıca, “Bu iddia makamınının çaresizliğini gösteriyor. Ya da suçlamak için ne kadar aktif olduğunu göstermek istiyor. Bunu Allah biliyor” dedi.
İddianamede örgütün “gizlilik” prensibinden bahsedildiğini anlatan Ilıca, “Galatasaray Meydanı'nda Muzaffer Tekin, Veli Küçük'ün elini öperken niye gizlenmemiştir? Telefon görüşmeleri yapmaktan niye çekinmemiştir” diye sordu. İddianamede birisiyle ilgilil bilgi almak üzere Veli Küçük ile görüşmelerinin de T.I olarak yer aldığını ve bunun istihbari bilgi toplamak olarak yorumlandığına dikkat çeken avukat Ilıca, “Bu yorumu mahkemenin takdirine bırakıyorum. Veli Amcam'a istihbaratçı olduğu için bir şey soruyorum. Ben Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde görülen hiçbir davayı almıyorum. Kimseyi eleştirmiyorum” diye konuştu. Diğer sanıklarla örgüt ilişkisi iddiasının gerçek dışı olduğunu söyleyen Ilıca, “Bu iddiaların hangi zihniyetin sonucu olduğunu takdirinize bırakıyorum” diye konuştu.
Radikal İslamcılar aklandı
Savcılık makamının bir terör örgütü iddiası için eylem gerektiğini, bu nedenle Danıştay’a yapılan alçakça saldırının biçilmiş kaftan olarak iddianameye alındığını belirten Ilıca, “Hem radikal İslamcı örgütler aklanmış, hem de ulusalcı düşünceye sahip kişilerin üzerine yıkılmıştır” diye konuştu.
Danıştay saldırısından yargılanan ve Ergenekon davasında tanık olarak ifadesi alınan Osman Yıldırım’ın iddia makamının elinde iyi bir malzeme olduğunu ifade eden Avukat Ilıca “Osman Yıldırım menfaati söz konusu olduğunda her türlü işbirliğine girebilecek hasta bir kişiliktir. Osman Yıldırım, kızkardeşini öldürmüş 24 yıl cezaevinde yatmıştır” dedi.
Hem tanık hem gizli tanık
Osman Yıldırım’ın Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Danıştay Davasının son celsesinde Mustafa Kemal Atatürk’e hakaret edip çirkin sözler söylediğini anlatan Ilıca, “İddianamede Osman Yıldırım'ın hem tanık hem de gizli tanık olarak ifadesi alınmıştır” diye konuştu. Osman Yıldırım’ın beş ifadesinin birbirini tutmadığını, bir ifadesinde Cumhuriyet Gazetesi’ne atılan bombaları kendisine Veli Küçük’ün verdiğini, bir diğer ifadesinde Muzaffer Tekin’in verdiğini anlattığını belirten Avukat Ilıca, bir ifadesinde bombaların verildiğini söylediği Ataşehir'de bir toplantı olduğunu, diğer ifadesinde ise 2 toplantıdan bahsettiğine dikkat çekti. “Bu beyanlara itibar etmek imkansızdır” diyen avukat Ilıca, “İddia makamının anlattığı yorumlar karşısında söz bitmiştir İddia makamı Alparslan Arslan ile Veli Küçük arasında bir ilişki varmış gibi gösterme gayreti içine girmiştir. Bu ne cürettir” diye konuştu. Veli Küçük’ün bir meczubun ifadeleriyle menfur bir saldırının zanlısı yapılmak istendiğini söyleyen Avukat Ilıca, “Bu yorumu yapanlar insanlıktan nasibini almamışlardır” diyen avukat Ilıca, iddianamenin “gizli tanık” müessesesinin nasıl istismar edileceğine örnek olduğunu söyledi. Aynı kişinin tanık olarak verdiği ifadenin gizli tanık olarak verdiği ifadeyle doğrulandığını anlatan Avukat Ilıca, savcıların soruşturma sırasında Veli Küçük aleyhine yalan ifade verilmesi konusunda “ödüllü tanıklık kampanyası” açtıklarını öne sürdü.
1978'de İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne başladığında 7 kişinin öldürüldüğünü gördüğünü ve bir hafta eve kapandığını anlatan Ilıca, “Hepimiz bir tuzağın içine düşürüldüğümüzü anladık. Ölenlere Allah rahmet eylesin. Kafayı uçurdum ki tarih okumaya başladım.Tarih bu andan sonra yaşayacağımız sürecin resmidir” dedi.
PKK'lilerin ifadeleriyle
Avukat Zeynep Küçük, babasının savunmasına devam ederken iddianamede bütün suçlamaların gizli tanık ifadelerine dayandırıldığını ancak bu ifadelerin başka kaynaklardan doğrulatılmadığını söyledi. DHKP-C ve PKK terör örgütü itirafçılarının gizli tanık olarak Veli Küçük’ü suçladıklarını anlatan Avukat Küçük “Silahlı mücadele ile başaramadıklarını gizli tanıklık müessesesi ile yaparak devletin temel kurumlarını yıpratıyorlar. Doğu'da binlerce Mehmetçi bu mücadelesinden dolayı bir gün suçlanır mıyım diye düşünmez mi?Bu endişelerinde haklılar. DHKP-C ve PKK'lilerin ifadeleri Türk ordusunun bir generalinin yargılanması için yeterli” diye konuştu.
Hüseyin Tatlıdil olduğu anlaşılan gizli tanık Dilovası’nın Veli Küçük’ü rüşvetçilikle suçlamasının kendisine çok ağır geldiğini söyleyen Küçük, gizli tanığın ifadesinin savcının huzurunda alınmadığına, imza bulunmadığını ve açık usulsuzluk olduğunu öne sürdü.
Gazete ve televizyonlara Susurluk kazası ile ilgili konuşan bir astsubayın aynı ifadeleri gizli tanık olarak verdiğini söyleyen Zeynep Küçük, gizli tanıkların ifadeleriyle bir insanın karalanmasına nasıl izin verildiğini sordu.
Hükümetleri TSK devirir
Yeniden söz alan avukat Taciser Ülkü Ilıca, mahkeme heyetine “sizi yoruyoruz” deyince Bakan Şengün “Mahkeme yorulmaz” dedi. Avukat Ilıca, “Sıkılmadan dinlediğinizi fark ediyorum” dedikten sonra dosyadaki suçlamalara kanıtlayacak deliller bulunmadığını söyledi. Hükümete karşı silahlı isyan, halkı hükümete karşı ayaklandırma gibi suçlamalara karşın sanık 86 kişinin silahı olmadığını anlatan Ilıca, Ümraniye’de sanıkların olduğu iddia edilen silahların da hükümeti devirmek için yeterli olmadığını söyledi. Türkiye’de hükümetleri 1960’da, 1971’de ve 1980’de TSK'nın devirdiğini anlatan Avukat Taciser Ilıca, “Velev ki böyle bir düşünceleri olsa dahi güçleri ve konumları yoktur” diye konuştu.
Dün yayımlanan gazetelerde Veli Küçük’ün sorgusuna ilişkin haberleri eleştiren Ilıca, “Veli Küçük'ün ifadeleriyle iddianame çökmüştür. Savcılık makama Veli Küçük'e soracak soru bulamamıştır. Medyada sorulardan kaçtığı yazıldı. Veli Küçük, bu dava ile ilgisi olmadığı halde Susurluk ile ilgili soruları dahi cevaplamıştır. Müdahil avukatların sorularına neden cevap vermediği bellidir” diye konuştu. Ilıca, Veli Küçük’ün, “Kuvvetli suç şüphesi, delilleri karartma” ihtimalleriyle tahliye edilmediğine dikkat çekerek şöyle devam etti: “Aynı davada yargılanan Kemal Alemdaroğlu delilleri karartmayacak Veli Küçük mü karartacak? İlhan Selçuk'un kaçma şüphesi yok Veli Küçük'ün mü var? Şahıslara göre bir uygulama var.”
Son olarak söz alan avukat Tayfun Ilıca, Türk Silahlı Kuvvetli ve adli teşkilatın sürekli laiklik konusunda uyarılar yapmak zorunda kaldıklarını ve bu uğurda şehitler verdiklerini anlattı.
Şeriatçı 2. Osmanlı Devleti kurmak isteyenlerin TSK ve yargıyı hedef aldıklarını anlatan Ilıca, “Şemdinli’de başlayan saldırıları ibretle izledik. Mustafa Yücel Özbilgin, o türban kararını verdiğinde saldırıya uğrayacağını biliyordu. Geciken adalet adaletsizliktir. Yaşı, sağlık durumu gözönüne alınarak müvekkilimin tahliyesini talep ediyorum” diye konuştu. Duruşmada daha sonra taleplere geçildi.
Hrant Dink belki ölmezdi
Sanık Kemal Kerinçsiz, söz alarak iddianamede yer verilen Muhammet Yüce ve Selim Akkurt arasında telefon görüşmelerinde yazar Orhan Pamuk, DTP milletvekilleri Ahmet Türk, Sebahat Tuncel, Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir’e suikast yapmaya ilişkin sözlerine yer verildiğini bu nedenle suçlandıklarına dikkat çekerek, “Bu konuda ilgili kişiler önlem almaları konusunda uyarılmış mıdır” diye sordu. Kerinçsiz, “Hrant Dink ile ilgili Pelitli'de herkesin bildiği söylenilen konuda önlem alınsaydı bir kişi ölmezdi belki de” diye konuştu. Mahkeme heyeti Kerinçsiz’in bu talebini kabul etti. Orhan Pamuk, Osman Baydemir gibi isimlere suikast yapmayı planladıkları öne sürülen sanıklar Muhammet Yüce ve Selim Akkurt’un telefon görüşmelerinde bazı öldürme planlarından bahsedildiğini belirten heyet, bu konuda herhangi bir idari işlemin, soruşturmanın yapılıp yapılmadığını, polis önlemi alınıp alınmadığını da İstanbul Emniyeti’ne soracak.
Yenişafak’a yalanlama
Tutuklu sanık emekli kurmay albay Fikri Karadağ, Ergenekon davası kapsamında bilinçli olarak yıpratıldığını belirtti. Karadağ, şöyle konuştu: “Önceki gün bir gazetede Üzeyir Garih cinayetini işleyen kişinin benim emrimde olan bir asker olduğu yazılmış. Ben 1998 yılında Sakarya kışlasından Tugay Komutanı olarak Harp Akademileri Komutanlığı'na geçtim. Silahlı Kuvvetler Öğretim Başkanlığı'nda görevlendirildim. Bu haber baştan sona yanlış. 2001 yılında Garih öldürüldüğünde benim Harp Akademilerindeki öğretim üyeliği görevim devam ediyordu. Benim ayrıca NATO özel harp dairesinin komutanlığını da yaptığım öne sürülüyor. Bu saçma sapan haberleri yapanları insafa çağırıyorum.”
Cumhuriyet'e tepki
Ergenekon terör örgütünün üst düzey yöneticisi olduğu iddia edilen İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in avukatı Ceyhan Mumcu, gazetemiz avukatlarına çeşitli ithamlarda bulundu. Cumhuriyet Gazetesi’nin Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı cinayetlerini içeren Umut davasına talep etmelerine karşın müdahil olmadığını söyleyen Mumcu, “Sonunda bu davaya müdahil oldular. Bazı sanıkları örseleyip, incitiyorlar. Bombalama olayını sorguluyorlar. Böylece İlhan Selçuk’u da incittiklerini düşünmüyorlar. Cumhuriyet gazetesi avukatları müdahilliği çok seviyor” dedi. Mustafa Kemal’e en çok “Ne Vahdettin’den ne Mustafa Kemal’den vazgeçeriz” diyenlerin çile çektirdiğini ifade eden Mumcu, Cumhuriyet gazetesinin müdahilliğinin kendisi için ağır bir sorun olduğunu söyledi. Kendisine “Cumhuriyet gazetesi bile Ergenekon bombalarını kabul etti. Uğur Mumcu’nun ağabeyi olarak bir sen kabul etmedin” dendiğini söyleyen Mumcu, kardeşinin katillerinin avukatlığını yaptığı yönünde baskıya maruz kaldığını anlattı.
Fincancı’yı eleştirdi
Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın katılıdığı bir toplantıda “kahrolsun faşist Türkiye Cumhuriyet’i” dendiğini söyleyen Mumcu, Fincancı’nın avukatlarının burada müdahil olarak istedikleri soruyu sorduklarını ifade etti. Mumcu, “Ben kardeşimin parçalarını topladım. Kanı evlerin balkonuna sıçramıştı. Kürt halkına soykırım yapıyorlar diyenler bu davada Umut davasına katılan benden daha fazla hak elde edebildiler” dedi. Mumcu'nun Umut davası sanıklarına işkence raporu verdiğini belirten Mumcu, sanıkların bu rapora dayanarak dava boyunca susma haklarını kullandıklarını ifade etti. Mumcu, Fincancı’nın katıldığı Avrupa’daki bir toplantının sonuç bildirgesinde Türkiye aleyhine söylenenlere ilişkin savcılara bildirimde bulunduklarını da belirtti.
Eymür’e dava
Mumcu, iddianame eklerine alınan 1 no'lu gizli tanık Galip’in üst düzey bir PKK yöneticisi olduğunun anlaşıldığını belirterek, bu kişinin Uğur Mumcu’nun Abdullah Öcalan ile ilişkili pilot Necati ve Kesire Öcalan’ın MİT ajanı olduğunu öğrendiği için öldürüldüğünü öne sürdüğünü kaydetti. Mumcu, Mehmet Eymür hakkında, kendisiyle ilgili yazıları nedeniyle dava açmaya hazırlandığını ifade ederek, “Eymür ABD’den sırf Perinçek aleyhine tanıklık yapmak için geldiğini söylüyor. Buna tanıklık mı muhbirlik mi hasımlık mı denir” dedi.
Dava Perşembe’ye ertelendi
Mahkeme heyeti, sanıklarla ilgili herhangi bir ortam dinlemesi yapılıp yapılmadığını İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne sormaya, ilgili belgeleri ve konuşma dökümlerini istemeye karar verdi. Tuncay Güney’li ilgili herhangi bir soruşturma yapılıp yapılmadığının MİT’ten öğrenilmesine hükmedildi. Mahkeme, avukatların, Ümraniye’de ele geçirilen bombalarla ile ilgili yeniden bilirkişi inclemesi yapılması taleplerini de dikkate aldı. Bu konudaki resmi bilirkişi listesi Adalet Komisyonu Başkanlığı’ndan istenecek. Liste geldikten sonra talep değerlendirilecek.