Uzan Hanedanının Çöküşü
Uzanlar için 1990'lı yılları yükseliş dönemi olarak değerlendirmek yanlış olmaz. On yıl boyunca Uzan Grubu, hemen her alanda birçok şirket kurarak Türkiye'nin en büyük gruplarından biri olmuştur. Artık Cem Uzan'ın adı baba Kemal Uzan'ın adının önüne geçmiştir.
cumhuriyet.com.trUzan ailesi 1990’lı yıllarda gerek özel gerek kamuya ait olsun satılan her şirkete alıcı çıkıyordu. Ancak Uzanlar’ın asıl ilgi odağı özelleştirme kapsamındaki şirketlerdi. Demirel hükümeti döneminde özelleştirme ihalelerinin gedikli müşterileri olan Uzanlar, Trabzon , Gaziantep, Urfa, Bartın Çimento fabrikalarına milyonlarca dolar ödeyerek satın aldılar. Asıl çıkışlarını ise Koç ve Sabancı Holding’in de alıcı olduğu Çukurova ve Kepez Elektrik’in hisselerini satın alarak gerçekleştirdiler. Çukurova Elektrik’in (ÇEAŞ) devlete ait yüzde 11.25’ini, Kepez Elektrik’in ise 25.39’unu satın alan Uzan Grubu, yıllık net kârı 500 milyar olan şirketin yönetimini ele geçirmek için harekete geçti. Para karşılığı hisselerin vekâletini toplamaya başladılar. Bu arada Uzanlar, küçük hisseleri toplayarak hissedarlık oranlarını yüzde 11’den yüzde 60’lara çıkardılar. Hisselerin vekâletlerini toplarken “ÇEAŞ, KİT gibi yönetiliyor, şirketleri daha iyi yönetip, ortaklara daha çok kazandıracağız” sözü verildi. Ancak yönetim Uzan ailesine geçtikten sonra hissedarların beklentileri gerçekleşmedi. Uzan grubu ile Sabancı grubu karşı karşıya geldi. Kavga Sabancılar’ın ÇEAŞ’taki hisselerini Akbank kanalı ile Adabank’a satması ile bitti. Türkiye’de demir çelik sektörünün ilk özel kuruluşu olan Metaş’taki kamu hisseleri de bu yılın nisan ayında 57 milyon 900 dolara Uzanlar’a ait Rumeli Çelik’e geçer.
Her satışa alıcı oldular
Özelleştirmeden aldığı bir diğer şirket de Türk Otomotiv Endüstrisi (TOE) olmuştur. Sadece arazisine 500 milyar lira değer biçilen TOE, 242 milyar liraya satın alan Uzan ailesi Başbakan Demirel’in sözüne karşın 450 işçinin iş akdini feshetti. Borçları nedeniyle icralık olan Türkiye’nin en büyük alüminyum üreticisi şirketlerinden Nasaş’ı açık arttırma da 1 trilyon 1 milyar liraya Uzanlar’a ait İmar Bankası satın aldı. Şirketlerinin sayısını 128’e çıkartan ve Türkiye’nin en büyük grupları arasına sokan Cem Uzan, en büyük tutkularından biri olan futbol alanına da el atmakta gecikmedi. 1992 yılında Emin Cankurtaran’dan İstanbulspor’u satın alan Uzan, takımı birinci lige çıkarmak için büyük paralar harcadı. Ancak asıl amacı olan Galatasaray Kulüp Başkanlığı’nı elde etmek bir yana kulüp üyeliğinden de çıkarıldı. 1993 yılında Uzan grubu, PTT’nin mobil ihalesine girmeden ihaleyi kazanan firmalarla ortak şirket kurarak santralların yapım ve işletmesini üstlendi. İhaleyi kazanan konsorsiyumdaki şirketler santral yapmak ve işletmek amacıyla kurdukları şirkete Uzanlar’ın Rumeli Holding’ini ortak aldılar. 10 milyar lira sermayeli “Telsim” şirketinin yüzde 49 ile en büyük hissedarı Rumeli Holding oldu. Bir yıl sonra Uzanlar, çoğunluk hissesini ele geçirdiler. 1993 yılında iktidarda olan DYP-SHP koalisyon hükümetinde bankalardan sorumlu Devlet Bakanı Tansu Çiller, yolsuzluklardan sorumlu Devlet Bakanı Orhan Kilercioğlu’na gönderdiği raporda İmar Bankası’ndaki usulsüzlüklere dikkat çekiyordu. 20 Ocak 1992 tarihli Bankalar Yeminli Murakıpları’nca hazırlanan raporda banka kredilerinin neredeyse tamamına yakınının düşük faizle grup şirketlerine verildiği, banka yönetimindeki üç kişiye usulsüz kredi açıldığı, bilançoda sahtecilik yapıldığı, ailenin banka mallarını üzerine geçirdiği, Adabank’ta da benzer şekilde Uzan ailesine teminatsız krediler verildiği iddialarına yer veriliyordu. Yine aynı yıl, aile Süper Oto Şirketi’nin yurtdışından ithal ettiği SEAT otomobilleri için 25 milyar lira vergi kaçırmakla suçlandı. Ancak tüm suçlamalara karşın hükümet Uzan ailesi üzerine gitmedi ya da gidemedi.
Ailenin kara günleri başlıyor
2000’li yıllar, ailenin bütün kazanımlarını bir bir kaybettiği ve sonu firarla sonuçlanan kâbus dolu bir dönem oldu. SPK 2000 yılında Çukurova Elektrik ve Kepez Elektrik’i incelemeye aldı. Çünkü bir yıl öncesine kadar kâr eden şirketlerin o yılki bilançolarında zarar gözükmektedir. Bu iki şirketin kaynaklarının gruba ait zarar eden şirketlere aktarıldığı, şirketin yüksek miktardaki nakit parasının Uzan ğrubuna ait İmar Bankası’na düşük faizle yatırıldığı, buna karşılık yatırım ve cari harcamalar için nakit ihtiyacı olduğunda ise yine grup bankalarından yüksek faizle kredi kullandırıldığına dikkat çekiliyordu. ÇEAŞ’tan değişik yöntemlerle grup şirketlerine milyonlarca dolar aktarıldığının saptandığı belirtiliyordu. Kârlı bir şirket olan ÇEAŞ, her yeni şirket alımında Uzanlar için bir nevi banka işlevi gördü. Çimento fabrikalarının alımında olduğu gibi Telsim’in kuruluşunda da bu şirketten kaynak aktarıldı. Karşılığında Telsim’in yüzde 15 hissesini ÇEAŞ’a devrettiler. Sözleşme gereği ÇEAŞ, faaliyet alanı dışındaki alanlarda yatarım yapamazdı. Usulsüz bu işlemler nedeniyle SPK, şirket yönetimi için yirmiyi aşkın suç duyurusunda bulunuldu. Bu suç duyurularından beşi için dava açıldı.1 Temmuz 2000 tarihinde Çukurova ve Kepez Elektrik’in merkezi, mali polis tarafından basıldı ve belgelere el konuldu. Ayrıca Çukurova ve Kepez Elektrik ile Metaş Metalürji A.Ş’nin borsadaki işlemleri geçici olarak durduruldu ve özelleştirmeden alınan beş çimento fabrikasının hisselerinin Çukurova Elektrik’e devredilmesinde ve grup bankalarından kullandırılan kredi hesaplarındaki usulsüzlük tespit edilerek 15 milyar 600 milyon lira ceza kesti. Antalya Sulh Ceza Mahkemesi’ne açılan davada da Kepez Elektrik A.Ş’nin ortağı Kemal Uzan’ın alım satım işlemlerini borsada tescil ettirmediği ve istenen belge ve bilgileri SPK’ye göndermediği gerekçesiyle Kemal ve Yavuz Uzan hakkında iki yıla kadar hapis ceza isteniyordu. Ancak Uzan kardeşler, ÇEAŞ ve Kepez Elektrik yönetim kurularının kararlarına “muhalif kaldıkları” için ceza almaktan kurtuldular.
Kepez Elektrik’e haciz
Vergi borcundan dolayı Kepez Elektrik’e 2001 yılı Ocak ayında 16.6 trilyon liralık haciz geldi. Aynı yıl Berke Barajı’nın ana inşaatını yapma işini üstlenen İtalyan İtalstrade de işi bırakma kararı aldı. Berke Barajı’ndaki gecikme nedeniyle oluşan zarar 40 milyon dolar olarak hesaplanıyordu.
1999 yılında Uzan ailesi içinde de sorunlar başlamıştı. Rumeli Telekom’un başkanı Kemal Uzan, istifa etmediği halde oğlu Hakan Uzan tarafından etmiş gibi gösterildiği iddiasıyla dava açtı.
‘Telsim borcunu ödemiyor’
Telsim şirketinin borcunu ödemediği gerekçesiyle 2001 yılında Motorola firması, New York Borsası’na “Telsim borcunu ödemiyor” bildiriminde bulundu. Motorola, Inc, iki milyar dolar borcu olan Telsim’in mevcut hisse sayısını arttırarak şirketlerinin payını yüzde 66’dan yüzde 22’ye indirdiğini açıkladı. Bu arada Finlandiyalı Nokia firması da Telsim’den 240 milyon dolarlık borcunu alamadığı için Motorola gibi ABD’de dava açtı. Motorola’ya olan 2 milyar dolarlık borcunu ödemeyen Uzan ailesi için ABD yönetimi resmi olarak devreye girdi. ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Mark Grossman, Türkiye ile resmi düzeyde temasa geçerek bu sorunun Türkiye’nin uluslararası mali itibarını etkileyeceği uyarısında bulundu. Nokia, Uzanlar aleyhine açtığı davayı kazandı ve 35 milyon Avro’luk alacağının 25 milyon Avro’luk bölümünü tahsil etti. Motorola şirketi de Uzanlar’ın Londra ve New York’taki ev, helikopter ve yatlarına el konması için harekete geçti. Amerikan Motorola şirketinin talebi üzerine Uzanlar’a ait 2 uçağa Paris ve Berlin’de el konuldu.
Genç Parti, batış ve kaçış...
Cem Uzan, grubun 46. yıl kutlamaları nedeniyle Türkiye çapında geziler yaparak ülke sorunları hakkında uzun konuşmalar yaptı. Konuşmalarında popülist milliyetçi söylemle kitlelerin karşısına çıkan Uzan, bir anlamda birkaç ay sonra kuracağı partinin alt yapısını hazırlıyordu. Motorola ve Nokia davası ile ilgili aleyhte haberlerin her gün rakip gazetelerde manşetleri süslediği 2002 Temmuz’unda Cem Uzan, siyasete gireceğini açıkladı. Birkaç gün sonra da grubun gazetesi Star’da logosuyla birlikte Genç Parti’nin kuruluşu açıklandı. Partinin kuruluş sürecinde, Cem ve Hakan Uzan kardeşlerin Ürdün vatandaşı olduğuna ilişkin belgeler basında yer aldı.
Partinin aşması gereken bir handikap vardır. Seçim kanununa göre, bir partinin seçime katılabilmesi için toplam şehir sayısının yarısında, yani 40 ilde örgütlenmiş olması gerekiyordu. Genç Parti’nin 40 ilde örgütlenmesi henüz yoktu. Hemen kollar sıvandı ve bu özellikle sahip bir partiyi ele geçirip adını Genç Parti olarak değiştirmek gerekiyordu. Aranan parti bulundu. 1992 yılında Hasan Celal Güzel’in kurduğu Yeniden Doğuş Partisi, Cem Uzan’ın operasyonuyla ele geçirildi ve genel kongrede partinin amblemi ve adı değiştirilerek Genç Parti’ye dönüştürüldü. Hasan Celal Güzel, eski partililerini “partiyi para ve hediyeler karşılığında Genç Parti’ye satmak” ile suçladı. Genç Parti 12 Ağustos 2002’den itibaren seçim mitinglerini başlattı. Ünlü sanatçıların konser verdiği dönerli pilavlı ikramların yapıldığı mitinglerde kürsüye çıkan Cem Uzan’ın vaadleri espri konusu oluyordu. Uzan konuşmalarında KDV’yi sıfıra indireceklerini, mazotu 1 liraya satacaklarını, üniversite sınavlarını kaldıracaklarını, ev ve arabası olmayanlara düşük faizli kredi vereceklerini vaat ediyordu. Toplam 147 miting yapan Uzan’ın konuşmalarının tamamı sahibi olduğu Star Gazetesi ve Star televizyonundan duyruluyordu. 4 Ekim 2002’de RTÜK Star, Starmax ve Kanal 6’ya beş gün yayın durdurma cezası verdi. 3 Kasım 2002 seçimlerinin sonucunda Genç Parti’nin aldığı yüzde 7.2’lik oy oranı herkesi şaşırttı.
‘Gücün buna mı yetiyor..’
Cem Uzan, seçim sonrasında da mitinglerini sürdürdü. Ancak 2003 tarihinde beklenmedik bir gelişme oldu. Çukurova ve Kepez Elektrik’e el kondu. Bu iki şirkete el konması Berke Barajı’nın da Uzanlar’ın elinden çıkması anlamına geliyordu. Enerji Bakanlığı’nın bu iki şirkete el koyma gerekçesi, “sözleşme hükümlerinin sürekli ihlal edilmesi”ydi. Uzan’a göre el koyma kararı tümüyle siyasiydi. Ertesi gün Uzan’ın gazetesi Star, Başbakan Tayyip Erdoğan’a hitaben, “Gücün buna mı yetiyor Kalleş?” manşeti ile çıktı. Cem Uzan’ın Başbakan’ı hedef alan sözleri giderek ağırlaştı. 13 Haziran 2003’te Bursa mitinginde Cem Uzan, Başbakan Erdoğan’a, “Ey kalleş adam, sana tapulu malım olan ÇEAŞ ve Kepez’i yedirirsem bana da adam demesinler. Sende Allah korkusu kalmamış, sen Allahsız olmuşsun, Allahsız herif!” diye sesleniyordu.
Bu arada grubun bankalarında mevduatlar hızla çekilmeye başlanmıştı ve bankalar da ciddi sarsıntı geçiriyordu. 4 Temmuz 2003’te BDDK, İmar Bankası’na, 23 gün sonra da Adabank’a el kondu. BDDK, bundan sonra da Uzanlar’ın mallarına ve banka hesaplarına ihtiyati tedbir kararı aldırdı. Bir ay sonra ise Uzanlar’ın ev ve ofisleri, yazlıkları ve çiftliklerine baskın düzenlendi ve baba Kemal Uzan, küçük oğlu Hakan, Yavuz ve Bahattin Uzan hakkında tutuklama kararı çıkarıldı. Ancak Kemal ve Hakan Uzan, çoktan sırra kadem basmıştı. BDDK Başkanı Engin Akçakoca, İmar Bankası’nda resmi ve gayri resmi kayıtlar olduğunu, bankanın resmi makamlara bildirilen 750 trilyonluk mevduatın aslında daha büyük olduğunu açıkladı. Uzanlar’ın malları TMSF’ye devredilerek açık arttırma yoluyla satıldı. Yurtdışına çıkış yasağı bulunan Cem Uzan, hükümetle anlaşma yolları aradı, ancak umduğunu bulamadı ve hakkında açılan davaların aleyhine sonuçlanacağını öğrenince, Şeker Bayramı’nda o da Fransa’nın yolunu tuttu. Böylece Uzan hanedanlığı çökmüş oldu.