'Uyarılara rağmen bazı ülkeler terörü destekliyor'

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa'nın bazı ülkelerinde bugün bile, terör örgütüyle bağlantısı bilinen, ispatlanan, dernek, vakıf ya da medya maskesi altındaki oluşumların serbestçe faaliyet gösterdiğini belirtti.

cumhuriyet.com.tr

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Kongre Merkezinde düzenlenen ''24. IPMA (Uluslararası Proje Yönetim Birliği) Dünya Kongresi''nde yaptığı konuşmada, İstanbul'un, sadece kıtaları, sadece farklılıkları buluşturan değil, aynı zamanda geçmişle bugünü buluşturan, geçmişle geleceği kucaklaştıran bir şehir olduğunu dile getirdi.

Erdoğan, İstanbul'un, Avrupa'nın kültür başkenti olarak seçildiğini ve şu anda bu anlamda birçok etkinliğe ev sahipliği yaptığını ifade ederek, İstanbul'un, sahip olduğu zenginliklerle, tarihi mirasla, medeniyet tasavvuruyla, sadece 2010 için değil, bütün zamanlar için dünyanın kültür başkentlerinden biri olma vasfını sürdüreceğini belirtti. Dünyanın en büyük projelerinden biri olan, Avrupa ve Asya kıtalarını Boğaz'ın altından tüp geçitle birbirine bağlayacak olan MARMARAY Projesi'ne dikkati çeken Erdoğan, projenin kazılar sırasında ortaya çıkan tarihi eserler nedeniyle bugüne kadar yavaş ilerlediğini anımsattı.

Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: ''Bu şehrin neresine kazma vursanız, oradan tarih fışkırıyor, oradan çok eski devletlere, çok eski medeniyetlere ait izler ortaya çıkıyor ve biz, tam bir hassasiyetle bunları korumanın, yaşatmanın mücadelesini veriyoruz. İstanbul, çok büyük bir değişim ve dönüşüm yaşarken, tarih modernin içinde kaybolmuyor, tersine daha bir açığa çıkıyor ve daha bir gözle görünür hal alıyor.''
 

Hoşgörünün başkenti

İstanbul, Avrupa'nın Kültür Başkenti olduğu kadar, dünyanın nadide bir şehri olduğu kadar, bir hoşgörü şehri, bir hoşgörü başkenti olduğunu da belirten Erdoğan, bu şehirde, her dinin kendini özgürce ifade edebildiğini, insanların ibadetlerini özgürce yapabildiğini, farklı renklerin, farklı seslerin, farklı kültürlerin kaynaştığını da diye getirdi.
Fatih Sultan Mehmet, 1453 yılında İstanbul'u fethettiğinde, ilk yaptığı işlerden birisinin, farklı dinlere, farklı kültürlere teminat vermek olduğunu hatırlatan Erdoğan, o teminat sayesinde, bu şehrin her zaman farklılıkları kucakladığını, bağrına bastığını, farklılıklara engin bir hoşgörü ve anlayış gösterdiğini vurguladı.
 

Terör saldırıları

Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: ''Şunu burada özellikle ifade etmek durumundayım: New York'a, Londra'ya, Madrid'e yönelik terörist saldırılar gibi, İstanbul'a yönelik terörist saldırılar da, esasen insanlığa, esasen hoşgörüye, esasen birlikte yaşama kültürüne yönelik insanlık dışı saldırılardır. Nasıl ki New York'a, Londra'ya, Madrid'e yönelik saldırılar, tedhişten başka bir amaç taşımıyorsa, insanları terörize etmekten başka bir gaye taşımıyorsa, İstanbul'a yönelik saldırılar da aynı şekilde sadece ve sadece sindirmeyi, korkutmayı, yıldırmayı amaçlıyor. Bu uluslararası toplantı vesilesiyle, siz seçkin konuklarımızın şahsında tüm dostlarımıza, tüm dünyaya bir kez daha seslenmek istiyorum: Türkiye'nin zaman zaman maruz kaldığı terör eylemleri, Türkiye'ye, Türk milletine olduğuna kadar, insanlığı hedef alan, insanlığın ortak değerlerini hedef alan saldırılardır. Terörün asıl hedefi, hoşgörü zeminini, birbirine karşılıklı saygıyı, ortak yaşam kültürünü yok etmektir. İşte onun için biz, teröre karşı tüm dostlarımızdan, tüm dünya ülkelerinden samimi destek bekliyoruz. Kuru açıklamalar, günü kurtarmaya dönük politikalar, geçiştirmeler, oyalama taktikleri değil, biz artık somut adımlar, somut neticeler istiyoruz. Bunu da önemli bir proje olarak, sosyal bir proje olarak gördüğüm için burada ifade ediyorum. Bizim gördüğümüz kadar, New York'un, Londra'nın, Madrid'in gördüğü kadar, diğer ülke başkentlerinin de terörün artık bir insanlık suçu olduğunu görmelerini istiyor ve arzuluyoruz. Hem İstanbul, hem de tüm Türkiye, hoşgörüye, özgürlüğe, demokrasiye yönelik bu saldırıları elbette aşacaktır ve aşıyor da. Türkiye'de demokrasinin standartları ilerliyor, özgürlükler genişliyor ve Türkiye ekonomisi istikrarlı şekilde büyüyor. Böyle bir ortamda terörün zemini de çürüyor, bataklık kuruyor. Yarın, terörün kökü kazındığında, terör meselesi ortadan kalktığında, belki yaşanan acıları unutabiliriz; ama yalnız bırakılmışlığı unutmayacağımızı, affetmeyeceğimizi ve tarihi hafızamızdan bunun izlerinin hiç silinmeyeceğini belirtmek isterim. Avrupa'nın bazı ülkelerinde bugün bile, terör örgütüyle bağlantısı bilinen, ispatlanan, dernek, vakıf ya da medya maskesi altındaki oluşumlar serbestçe faaliyet gösteriyorlar. Bütün uyarılarımıza, bütün taleplerimize rağmen, kendilerine ulaştırdığımız belgelere rağmen bazı ülkeler teröre doğrudan ya da dolaylı destek vermekten kaçınmıyor. Bütün önlemlerimize, tedbirlerimize rağmen, zaman zaman ortaya çıkan tatsız manzaraların, terör örgütlerinin olduğu kadar, onlara müsamaha gösteren ülkelerin de eseri olduğunu açıkça ifade etmek durumundayım. Ve bir kez daha tekrarlamak istiyorum: Terörün hedefi Türkiye değil, terörün hedefi insanlık. Dolayısıyla tüm insanlığın, tüm ülkelerin, terörü lanetlemesini, teröre karşı ortak hareket etmesini hayati derecede önemli görüyorum.''

 

'Seçmen artık projelere bakıyor'

Başbakan Erdoğan, 21'inci yüzyılın bir projeler yüzyılı olduğunu, harekete geçmenin artık yeterli olmadığını, hedef ve yöntem belirlemenin, yol üzerindeki fırsatları en iyi şekilde değerlendirmenin ve engelleri aşmanın hareket etmek kadar önemli olduğunu söyledi. Erdoğan, 8 yıl önce iktidara gelirken, projelerin ülkelerin ve milletlerin kaderinde ne büyük bir öneme sahip olduğunu dikkate aldıklarını ve bir projeler hükümeti olarak iş başına geldiklerini kaydetti. 8 yıl içinde de girilen her seçimde büyük başarılar elde ettiklerini ifade eden Erdoğan, ''Seçmen artık ideolojik saiklerle, kutuplaşmanın etkisiyle, duygusal nedenlerle oy vermiyor. Seçmen artık projelere bakıyor. Projenin uygulanabilirliğine bakıyor. Gerçekten uyguluyorlar mı yoksak rafa mı koyuyorlar buna bakıyor. Biz, Türkiye için son derece makul, uygulanabilir projeler belirledik; yapabileceklerimizi söyledik, popülist davranmadık. Nitekim, 8 yıl içinde, ekonomiden dış politikaya, demokratikleşmeden sosyal yaşama kadar hemen her alanda büyük projeleri hayata geçirdik'' dedi.

Başbakan Erdoğan, 8 yıl önce iktidara yürürken, Türkiye'de 15 bin kilometre uzunluğunda bölünmüş yol inşa edeceklerini vaat ettiklerini, bunu söyledikleri zaman da muhalefetin kendileriyle dalga geçtiğini, ancak şu anda 13 bin kilometreye ulaşmış durumda olduklarını söyledi. Türkiye'yi bu dönemde hızlı trenle tanıştırdıklarını, Ankara-İstanbul arasındaki hızlı tren projesinin Ankara-Eskişehir etabını tamamladıklarını ve hattı 2013'de açacaklarını anlatan Erdoğan, ayrıca diğer birçok ili de hızlı trenle tanıştıracak projelerin devam ettiğini, Ankara-Konya ve Ankara-Sivas projelerinin bunlara örnek olduğunu kaydetti.

Erdoğan, Londra'yı demiryoluyla Pekin'e kesintisiz olarak bağlayacak, MARMARAY tüp geçit projesinin devam ettiğini, birkaç gün önce de Marmara Denizi'ni asma köprüyle geçerek İstanbul'u İzmir'e bağlayacak büyük bir otoyol projesinin temelini attıklarını hatırlattı. Erdoğan, 5 yılda tamamlanacak bu proje kapsamında, Marmara Denizi üzerine dünyanın en büyük ikinci köprüsünü inşa edeceklerini ve köprünün uzunluğunun 3 kilometre olacağını söyledi. Bakü-Tiflis-Ceyhan olarak da bilinen dünyanın en büyük enerji projelerinden birini yine bu dönemde tamamladıklarını, büyük ve uluslararası ölçekteki enerji projelerinin süratle devam ettiğini anlatan Erdoğan, bir başka projelerinin de dünyada benzeri bulunmayan konut projeleri olduğunu belirtti.

Erdoğan, Başbakanlık Toplu Konut İdaresi'nin (TOKİ), Türkiye genelinde 500 bin konut üretme hedefiyle yola çıktığını ve şu anda 435 bin konut rakamına ulaştığını, bunların 340 bininin de sahiplerine teslim edildiğini kaydetti. Dar gelirli kesimleri çok küçük taksitlerle ev sahibi yapan bu projenin, başta finansman boyutu olmak üzere dünyada örnek olarak gösterildiğini belirten Erdoğan, sosyal bir proje olan konut projesi ile yoksul kesime uzun vadeli ve faizsiz ev imkanı sunduklarını bildirdi.

Erdoğan, Türkiye'nin, bu büyük projelere paralel olarak, ekonomide de özellikle küresel kriz ortamında dünyada çok farklı bir yerde durduğunu ve Türkiye ekonomisinin 2003-2009 yılları arasında ortalama yüzde 4,6 oranında büyüme kaydettiğini dile getirdi. Son üç dönemdir ekonominin büyüdüğünü, 2010'un ilk iki dönemindeki ortalama büyüme hızının yüzde 11 olduğunu ve bu boyutuyla Türkiye'nin büyümede dünyada ilk sıralarda yer aldığını anlatan Erdoğan, ''İhracatta, turizmde, uluslararası doğrudan yatırımlarda tüm dünyanın ilgisini çeken ilerlemeler kaydettik. Küresel finans krizini en az etkiyle atlatan ülkeler arasında yer alıyoruz ve artık kriz sonrası döneme ilişkin planlarımızı uygulamaya geçiriyoruz. Türkiye, istikrarlı ve güvenli ekonomik yapısıyla, 21'inci yüzyılın parlayan bir yıldızı olarak görülüyor. Yatırım projeleri noktasında Türkiye'nin tüm projelere açık olduğunu burada özellikle hatırlatmak isterim'' dedi.
 

'Projeler yüzyılı'

Başbakan Erdoğan, her alandaki projelerle paralel yürüyen bir dış politika perspektiflerinin bulunduğunu da belirterek, şunları kaydetti: ''Şunu özellikle ifade etmek durumundayım. Evet, 21'inci yüzyıl, projeler yüzyılı. Ama, yürütülen ve başlayacak tüm projelerle birlikte, adalet, hukuk, barış ve Medeniyetlerin İttifakı projelerinin mutlaka ve mutlaka dikkate alınması, bu projeler üzerinde artık çok daha fazla emek sarfedilmesi gerekiyor. Yoksulun daha da yoksullaştığı, zenginin daha da zengin hale geldiği bir süreçte, bütün projeler anlamsızdır, bütün projeler nihayetinde başarısızdır. Zira, bugünün dünyasında en büyük sorun olan gelir dağılımındaki eşitsizlik, tüm projeleri bir noktada geçersiz ve başarısız kılacak mahiyet arz ediyor. Küresel kriz vesilesiyle, başta G-20 zirveleri olmak üzere, bulunduğumuz her platformda, artık yoksulluğun giderilmesine, gelir dağılımındaki uçurumun kapatılmasına yönelik projelerin ivedilikle hayata geçirilmesini vurguladık. Batı ya da Kuzey hırsla kazanıp sınırsız harcarken, Doğu ya da Güney'in her gün daha da fakirleştiği, her gün umudunu daha da yitirdiği bir dünyada hiç kimse gelecek güvencesi içinde değildir ve olamaz. Küresel kriz, bizim bu uyarılarımızı haklı çıkarmıştır. Eğer, küresel sorunlara acil çözümler üretilmezse, bir sonraki küresel krizin telafisi zor olacak, belki de mümkün olamayacaktır".

Türkiye olarak, Ortadoğu'da barışı savunurken, Balkanlarda, Kafkasya'da, Afrika'da barış ve adaleti savunurken, bu kaygılardan yola çıktıklarını vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Dünyanın güçlü ülkeleri, 'Acaba kaç tane daha atom bombası yapacağım' bunun gayreti içinde. Veya savunma sanayiinde silah alanında 'Daha ne kadar yatırım yapacağım' bunun gayreti içinde. Eğer dünyada silahlanmaya, savunmaya ayrılan para 1 trilyon dolar/yılın üzerine çıkıyorsa, o zaman insanlık kendini çek etmeye mecburdur. Kendini sorgulamaya mecburdur. Aksi takdirde bu yoksulluğun bu fakirliğin bedelini er geç o zengin olan daha fazla zengin olma hırsı içinde olanlar er veya geç ödeyeceklerdir. Biz Filistin derken, Irak derken, Afganistan derken bunu, adalet adına, barış adına, insanlık adına söylüyoruz. Dünyayı kucaklayacak bir barış ve adalet projesinin acilen uygulamaya konulmasını, tüm devletlerin de bu projeye katkı vermesini istiyoruz. İspanya ile birlikte BM çatısı altında başlattığımız Medeniyetler İttifakı girişimi, esasen bizim bu kaygılardan yola çıkarak başlattığımız bir projedir.''

Türkiye'nin, halkının çoğunluğu Müslüman bir ülke olarak, Avrupa Birliği'ne tam üye olma çabalarının da işte bu barış ve adalet arayışlarının bir neticesi olduğunu ifade eden Erdoğan, ''Bizim, haksızlığa, hukuksuzluğa, korsanlığa karşı dik duruşumuzu hiç kimse başka yerlere çekmesin. Bizim, Afganistan'ın, Irak'ın, Filistin'in, Darfur'un çocukları için adalet çağrımızı hiç kimse istismar etmeye kalkmasın. Pakistan'daki sel afetine koşuşumuzu kimse başka yerlere çekmesin. Ama insanlığın hala Pakistan'ı seyrettiğini görmek, bizim de içimizdeki kan damlacıklarının ne yazık ki havuz haline geldiğini ortaya koyuyor. Biz, geniş bir vizyonla bakıyor, dünyanın geleceği adına, küresel barış adına sesimizi yükseltiyoruz. Türkiye'nin sesini kısmaya çalışanlar, Türkiye'yi farklı kampanyalarla bu barış çabalarından alıkoymaya çalışanlar, bugünün küresel barışına da geleceğin huzur ve refah projelerine de haksızlık yapıyorlar'' dedi.

Başbakan, Türkiye olarak, projelerin gelecek için ne denli önemli olduğunun farkında ve bilincinde olduklarını belirterek, Türkiye olarak, her türlü barış ve adalet projesini de sonuna kadar destekleyeceklerini, insanlığın huzurunu hedefleyen her hayırlı projenin içinde olacaklarını kaydetti. Proje denilince akıllara sadece deniz, hava, kara, raylı sistemler ve dikilen gökdelenler gelmediğini kaydeden Erdoğan, sosyal içerikli projelerin de ne durumda olduklarının iyi araştırılması gerektiğini söyledi. Uluslararası Proje Yönetim Birliğinin, küresel krizden dersler çıkaran, geleceği de bu şekilde kurgulayan bir anlayışla, insanlığa ışık tutmaya devam edeceğine inandığını belirten Erdoğan, 24. Genel Kurul'un, tüm katılımcılara daha huzurlu, daha müreffeh bir dünyanın inşası için ilham vermesini temenni etti.