Uyarılar ve Tepkiler...

cumhuriyet.com.tr

Unutulmamalı ki, insanlığın yaşadığı hiçbir çağda karanlığın aydınlığa üstünlüğü sürekli olmamış, bilimsel gelişmeler tüm tabu ve yasakları birer birer yıkmıştır. Günümüzde giderek kol emekçilerinin (proletarya) yerini almakta olan bilim emekçilerinin (cogniterya) insanlığın geleceğini düzenleyip, “ussal (akılcı-rasyonel) eylem”lerle tüm sorunları çözeceğine inanmak gerekir.

Bilimsel araştırmalara göre uyarıları algılayarak uygun tepkiyi veren duyu organları ileomurilik”, “orta beyinve büyük beyinden oluşan sistemlerin gelişmesi için 1.5 milyar yıllık bir evrim süreci geçmiştir. İnsan türü dışındaki tüm canlılarda uyarılara karşı verilen tepkiler, canlı türünün evrim aşamasındaki düzeyine uyumlu olarak, bu sistemlerce oldukça tekdüze ve birbirine benzer yanıtlar şeklinde oluşturulur.

Evrimsel öyküsü ancak 40-50 bin yıla kadar uzanan ve çağdaş insanı da içerenHomo Sapiens (Bilen İnsan)türünde ise en üst konumdaki büyük beyinin dışını tümüyle örten ve Latince kabuk anlamına gelen cortexbölümü, alt bölümlerin tümünü denetleyip işlevlerini düzenleyerek bize kişilik ve bilinç kazandıran, uyarılara karşı kişilikle uyumlu tepkiler vermeyi olanaklı kılan, özetle bizi biz yapan bölümdür. Beynimizin bu bölümünde 10 milyardan fazla beyin hücresi (nöron) bulunduğu bilinmektedir. Bu hücreler birbirleriyle ve daha alt bölümlerle değişik ve çok sayıda bağlantılar (Synaps) oluşturarak bireyin gerçek çağdaş insanlara özgü sosyal ilişkiler kurmasını, olay ve nesneleri irdeleyerek bir kanıya varmasını, uyarılara akılcı tepkiler vermelerini sağlamaktadır.

Bireyin genetik kazanımlara uyan ve doğuştan olan yeteneklerinin gelişmesinde ve kişiliğinin oluşmasındaki en önemli bir diğer etken de alınan eğitimin niteliğidir. Uygulanan eğitimde amaç, yeteneklerin gelişiminin sağlaması, çağdaş ve bilimsel bilgilere uygun yönde uygulamalarla bilincin olabildiğince etkin kılınması, böylece bilincin ilkel duygulara egemenliğinin kazandırılması olmalıdır. Çocuklara eleştirip irdelemeyi yasaklayan, korkular vererek doğa gerçeklerine uymayan zorlama öğretilerle onları eğittiğini sanmak, bireyin bilincinin gelişmesini önlediğinden, onların orta beyin aşamasında kalarak koşullandırılmalarına neden olur.

 

Eylem türleri

Bu türden öğretilerle yetişenlerin uyarılara karşı tepkileri ilkel düzeyde, anlık duygu ve içgüdülerin yönlendirdiği davranışlar olup, sosyal psikolojide duygusal eylemolarak nitelendirilir.

Gene bilincin denetiminden yoksun bir diğer tepki türü de geleneksel eylemolarak bilinen tepki türüdür. Bu tür eylemler bireyi koşullandıran inanç, gelenek, örf, âdet, görenek gibi aklın eleştirisinden geçmemiş alışkanlıkların yönlendirdiği tepkilerdir.

Tüm kavramların eleştiriye açık olduğu ve kanıtlanabilir bilgilerin öğretildiği eğitimle yetişen bireylerin tepkileri iseussal (rasyonel-akılcı) eylemolarak nitelendilir. Bu tür eylemler, gelişecek olasılıkların irdelendiği, amacın önceden belirlenerek sonraki aşamaların denetiminin sağlanabileceği davranışlardan oluşurlar. Çağdaş insan türünün uyarılara vereceği tepkilerin bu türden olması uygar sosyal ilişkilerin kaçınılmaz gereğidir. Özellikle yönetsel konumda olup sorumluluk taşıyanların, ussal eylem tarzına uymayan davranışlarla duygusal dürtü ve içgüdülerin etkisinde kalarak tepki vermesi onarılamayacak zararlı sonuçlar doğurabilir. Günümüzün en öldürücü savaş gücünü yönetenlerin göksel esintilerle yeni Haçlı Savaşları ilan ederek yarattıkları karmaşa ve beklemedikleri sonuçlar, ilkel duygusal tepkinin uluslararası boyuttaki örneğidir.

 

Duygusal tepkilerle \t\tsorunlara çözüm bulanamaz

Dış güçlerin güdümünden kurtulamayan ülkemiz yöneticilerinin de giderek artan oranda, duygusal tepkiler vererek iç ve dış sorunların çözümünde yetersizlikler sergiledikleri sıkça gözlenmektedir. Gelişen bütün olumsuzlukların temelinde yozlaştırılan eğitim yatmaktadır. Devrim Yasalarımızın en önemlilerinden olan Tevhid-i Tedrisat (Eğitim Birliği)yasasının çiğnenerek çağdaş eğitimden sapılması ülkemizdeki tüm yozlaşmaların ana nedenidir. Çağdışı aktarma bilgilerle yetişen kuşaklar giderek bilimsellikten uzaklaştığı için davranış ve tepkileri içgüdüsel duygular boyutunu aşamamakta ve sorunlara çözüm bulamamaktadırlar. Ümmetlikten kurtulamamış olan toplumumuzun çoğunluğunun da davranış ve seçkileri duygusal düzeyde olduğundan seçimlerde kendilerine benzer yöneticiler seçilmekte, seçilen yönetimler de oy deposu olarak gördükleri duygusal yığınları kolayca kandırmaktadırlar. Yöneticilerin tutarsız davranışlarının olağan karşılanması da bilinç düzeylerinin seçmen çoğunluğuna yakınlığından kaynaklanmaktadır. Bu tür toplumlarda, değer yargıları yozlaştığından, kaba güç ve bilgisizce öfke hoşgörü ile karşılanır, bilimsellik ve akılcılık dışlanır, sahte kahramanlar türer. İnsanlık tarihi, gerçekleri yadsıyarak halk avcılığı (demagoji) ile toplumları bir süre uyutan bu tür sahte kahramanların acıyla son bulan öyküleriyle doludur.

Bilim-iletişim çağında hâlâ duygusal ve geleneksel koşullanma boyutlarında yaşayarak sorunlara çözüm bulunacağını sanmak, kendisini ve çevresini aldatmaktan başka bir anlam taşımaz.

 

Oyunu bozmak \taydınların görevi

Sömürüye dayanan akıl dışı yönetimlerin en güçlü olanlarının bile yıkıma uğradığı günümüzde, ülkemizdeki bunalımları gerçek boyutlarıyla toplumumuza anlatmak ve aldatma oyunlarını bozmak, tüm çağdaş aydınların görevidir.

Unutulmamalı ki, insanlığın yaşadığı hiçbir çağda karanlığın aydınlığa üstünlüğü sürekli olmamış, bilimsel gelişmeler tüm tabu ve yasakları birer birer yıkmıştır.

Günümüzde giderek kol emekçilerinin (proletarya) yerini almakta olan bilim emekçilerinin (cogniterya) insanlığın geleceğini düzenleyip,ussal (akılcı-rasyonel) eylemlerle tüm sorunları çözeceğine inanmak gerekir.

Kaynaklar:

Alekseyev, V.P., İnsan Türünün Kökeni ve Gelişimi. Sosyal Yayınlar. 1993

Toffler, Alvin ve Heidi.,Yeni Bir Uygarlık Yaratmak. Türk Henkel Dergisi Yayınları. 1995.

Hoimar Von Ditfurth., Dinozorların Sessiz Gecesi. Alan Yayıncılık.1996.

Bauman, Z., Sosyolojik Düşünmek. Ayrıntı Yayınları. 1999.

 

(Prof. Dr. Abidin KUMBASAR)