Uslu'nun müdahalesini yorumladı: Tahammül sınırları aşılıyor
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, AKP Çorum Milletvekili ve TBMM İdare Amiri Salim Uslu ile CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç arasında yaşanan olayla ilgili, ''Her defasında özellikle bazı hatipler ve milletvekilleri gündem ile ilgisi olmayan konularla Meclisi bu şekilde farklı yöne iterlerse, tabi ki sinirler geriliyor. Tahammül sınırları da aşılıyor. Bu görüntüleri tasvip etmek mümkün değil'' dedi.
cumhuriyet.com.trBakan Çelik, Memur-Sen Bursa İl Temsilciliğini ziyaretinde yaptığı konuşmada, Türkiye'nin demokratikleştiğini, geliştiğini, bu noktada STK'lere de düşen önemli görevler bulunduğunu söyledi.
İktidarın da muhalefet partilerinin de üzerine düşen görevler olduğunu ifade eden Çelik, ''Kimse bu sorumluluktan kaçınmamalıdır. Bu sorumluluğun farkında olmadan bir davranışta bulunma lüksümüz yok. Türkiye önemli meselelerini çözdü, ama çözmesi gereken çok daha önemli meseleleri var. Türkiye'de halen 12 Eylül ihtilal Anayasası varlığın sürdürüyor ise burada hiçbirimizin 'ben bu oyunda yokum' demek lüksü, şansı yok'' diye konuştu.
Çelik, bakanlık olarak önlerinde halledilmesi gereken çok ciddi konuların bulunduğunu belirterek, şunları kaydetti:
''Bunun başında, gerek işçi gerek memur sendikalarıyla ilgili yasal mevzuatın bir an önce yeniden düzenlenmesi, Anayasa değişikliği çerçevesinde yeni şeklini alması konusunda çalışıyoruz. Bu çalışmalarda ana ilkemiz diyalog. ''Ben bilirim, ben yaparım'' anlayışında hiçbir çalışmamız olmamıştır. Tüm çalışmalarımızda işçi ve işveren konfederasyonlarıyla yoğun bir temas içinde bulunuyoruz. Bu temasların sonundaki amacımız, beklentimiz, 4688 Sayılı Yasa'nın, Anayasa değişikliği çerçevesinde ve bu değişikliğin ötesinde de bugüne cevap vermeyen maddeleri ne ise onların ayıklanarak yeni bir şekil alması ve toplu görüşmeden, toplu sözleşmeye geçme konusunda atılması gereken adımların atılmasıdır. Aynı şekilde 12 Eylül ihtilalinin ürünleri olan 2821 ve 2822 sayılı sendikal, işçi sendikalarıyla ilgili mevzuatın da kaldırılarak, çağdaş Türkiye'ye yakışır yeni bir mevzuatın yürürlüğe girmesi konusundaki çalışmalardır.''
Bu konuları sosyal taraflarla konuştuklarını ve sürecin bu yönüyle bakanlık boyutunda tamamlandığını anlatan Çelik, şöyle devam etti:
''Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu taslağının Bakanlar Kurulunda imzasının tamamlandığını, önümüzdeki hafta TBMM'de komisyona sevkiyle, bu ay içerisinde komisyonda ele alınmasının mümkün olacağını belirtmek istiyorum. Aynı şekilde 2821 ve 2822 sendikal mevzuatıyla ilgili de çalışmalar şu anda Bakanlar Kurulunda. O da ileri ki bir sürede TBMM'ye hızlı bir şekilde sevk edilecek. Onun da bu yıl içerisinde komisyonda görüşülmesini hedefliyoruz. Bu 2 düzenleme de, aslında AB sürecinde 19. faslın açılışıyla ilgili de önemli 2 kriteri oluşturmakta. Bu düzenlemelerde büyük bir oranda bir uzlaşmanın olduğunu, ama bir iki kritik konuda konfederasyonlar arasında, bizimle onlar arasında uzlaşı sağlanamadı. Bunu da çok doğal karşılıyoruz. Çünkü yüzde 100 bir mutabakat olsaydı, bizim hükümet, diğer konfederasyonların da farklı farklı olması gerekmezdi. Tüm konfederasyonlar bu konuda iyi niyetle masaya oturdu.''
''Eşit işe eşit ücret'' uygulaması
Çelik, öteden beri konuşulmasına rağmen, ''eşit işe eşit ücret'' uygulamasının yürürlüğe konulamadığını anımsatarak, çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname ile bu süreçte eşitsizliklere dönük neşter atıldığını belirtti.
Bu uygulamanın nihayet yürürlüğe girdiğini, burada atılan adımlarda eksiklikler olabileceğini ifade eden Çelik, şöyle konuştu:
''2,5 milyon kamu çalışanınız varsa, ayrıca 657 gibi 1960'dan kalma yasanız varsa, buradan dört dörtlük bir düzenleme iddiasında olamayız. Ama çok konuda eksiklikleri gideren bir çalışma olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Artık müsteşarlar, genel müdürler, yardımcıları, şefler, uzmanlar arasında bir ücret farklılığı olmayacak. Kazanılmış haklar korunmak kaydıyla, hangi kamu kurumunda olursa olsun ücretlerde bir eşitlik dönemine geçtik. Aynı şekilde il müdürlerimizde bölge müdürlerimizde olan adaletsiz uygulamalar ortadan kaldırıldı. 3 metropol kenti bir kategori, diğer 13 büyük şehir ikinci kategoride, diğerleri ise üçüncü kategoride olmak üzere, illeri bu konuda 3 kategoriye ayırdık. Hiçbir konuda geriye gidiş olmamıştır. Aksine bunun sonucunda da kamuya da 900 milyon liralık ilave bir yük geldi. Hükümet olarak bu konuda biz görevimizi yerine getirdik. Süreç içerisinde eksiklikler varsa, her platformda konuşabiliriz. Yapılması gereken düzenlemelerin hakkaniyet çerçevesinde yerine getireceğimizden kimsenin endişesi olmasın.''
CHP'nin kanun teklifi
Çelik, bir gazetecinin, bayramdan önce CHP'li milletvekili tarafından verilen, ''prim günü dolan, ama yaş bekleyen emekliler'' hakkındaki teklifine nasıl yaklaşıyorsunuz? şeklindeki sorusunu ise şöyle yanıtladı:
''Bizim 2008'de yürürlüğe giren sosyal güvenlik reformumuz, yaş üzerine bina edildi. Aslında bunun ilk uygulamalarını rahmetli Ecevit döneminde atıldı. O da şu; 2000'den sonra çalışma hayatına girenler, 60 yaşından önce emekli olamamaktadırlar. Bizim yaptığımız düzenleme ise 2028'den 2048'e kadarki süre içerisinde çalışmaya başlayacaklara ilave 5 yıl getirmişti. Bu düzenleme prim gün sayısı merkezli değil. Eğer ifade ettiğiniz gibi prim gün sayısı esasına dayandırırsak, o zaman 18 ya da 15 yaşında işe başlama imkanı var. İnsanımızın yine 40 yaşında emekliliği söz konusu olacaktır ki, Türkiye'nin geçmişte yaptığı bu yanlışa bir daha geri dönmemesi gerektiğini düşünüyoruz. O yanlışlar Türkiye'nin 30 yılını aldı. Biz hala sosyal güvenlik açıklarını konuşuyorsak, bunlar 1991-1992'deki yanlış adımların sonucudur. Kaldı ki ana muhalefet milletvekilinin o önergeyi hazırlarken biraz daha dikkatli olmasını isterdim. Çünkü, O dönemde reform çıkarken, ben de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanıydım, o reform meclisten geçtikten sonra CHP tarafından Anayasa Mahkemesine götürüldü. Ancak yaş kısmı götürülmedi. Çünkü kendileri de doğru bir düzenleme olduğunu bize ifade etmişlerdi. Dolayısıyla reformun ana ayağını kabul edip, daha sonra bunu da bozalım demek, ilkesel olarak doğru değildir. Arkadaşın araştırma yapmasında yarar görüyorum.''
TBMM'deki tartışma
Bakan Çelik, bir gazetecinin, CHP milletvekili Kamer Genç ile Meclis İdare Amiri Salim Uslu arasında yaşanan tartışmayı hatırlatması üzerine, şunları dile getirdi:
''TBMM bu 24. dönemine gerilim ortamında başladığı gerçeğiyle karşı karşıyayız. Meclis, milletin beklediği yasaları çıkartmakla görevli. Tabi ki muhalefet eleştirilerini yapacak, iktidar cevaplarını verecek. Beklenen yasaların bir an önce gerçekleşmesi için bir el birliği, gönül birliğine ihtiyaç var. Ancak her şeye muhalefet edilirse ve bunun konuyla ilgisi olup olmadığı değerlendirilmesi yapılmadan konuşulursa, bu Meclisin çalışmasına katkı değil, Meclisi frenlemeye dönük bir yaklaşım olur. Bakın Çalışma Bakanlığı olarak çıkarttığımız bir kanundan bir örnek vermek istiyorum; sendikaların üyeleri SGK verilerine göre belirlensin dedikten sonra, birçok sendikanın üyesiyle SGK verilerinin mukayesesinde sendikaların kapanma ile karşı karşıya kaldığını gördük. Bu bir maddelik düzenleme mecliste 6 saat tartışıldı. Ne tartışıldı? Yasa da madde de tartışılmadı. Alakası olmayan konular tartışıldı. Gerilim oldu. Meclis birkaç kez ara vermek zorunda bile kaldı. Ara verdikten sonra partililer ile görüştük. 'Bakın bu farklı bir konu. Konuya itirazınız varsa, çekelim istiyorsanız, sendikalar böyle bir konuyla, sıkıntıyla karşı karşıyalar' dedik. 'Yok. Bizim maddeyle ilgili sorunumuz yok' dediler. Yoksa ne ile var? Meclisin gündemi belli. Belli olan gündem ile ilgili konuşma, eleştiri yaparsanız, demokratik anlamda Meclisin çalışmasına katkı sağlarsınız. Her defasında özellikle bazı hatipler ve milletvekilleri gündem ile ilgilisi olmayan konularla Meclisi bu şekilde farklı yöne iterlerse, tabi ki sinirler geriliyor. Tahammül sınırları da aşılıyor. Tahammül yapılmasını isteriz, ama bazen bu sınırların aşıldığı da bir gerçektir. Bu görüntüleri tasvip etmek mümkün değil. Mecliste böyle bir şey olmamalı. Hangi halükarda olursa olsun. Ama lütfen o kürsü özgürlüğünü kullanırken birilerine çamur atmak ve leke çalmak için yapmayalım. Bunların biraz da buradan kaynaklandığını görelim.''