Ünal'dan tartışmalı fotoğrafa yanıt

Suriye'de 90 gün tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılan gazeteci Cüneyt Ünal, "Bana, siyah-beyaz çıktı kağıdına basılmış bir resim gösterildi. Resmin bana ait olmadığını söyledim. 'Hayır bu senin resmin. Niye çektirdin' dediler. Hırpalandım. O baskı sonucunda kabul etmek zorunda kaldım.'' dedi.

cumhuriyet.com.tr

Cüneyt Ünal, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin Cağaloğlu'ndaki lokalinde, basın toplantısı düzenledi. Ünal, Suriye'de tutulduğu süre içinde, serbest bırakılması için çaba gösteren CHP milletvekilleri, sivil toplum kuruluşları ve Dışişleri Bakanlığı'na teşekkür ederek, şöyle devam etti:
''Kameraman, fotomuhabiri ve muhabir arkadaşlarıma, 90 gün boyunca eşimi, ailemi yalnız bırakmadıkları için çok teşekkür ediyorum. Aileme, eşime, çocuğuma kavuştum ancak aklım ve gönlüm halen Suriye'de, Bashar'la. Şu an tam olarak hayata bağlanmış değilim. Bashar, eşine ve çocuğuna kavuştuğunda benim için hayat başlayacak. Mutluluk, sevinç yaşamıyorum şu anda. 90 gün boyunca eşim ne sıkıntılar yaşadıysa ben de şu sıkıntıları Bashar için yaşıyorum. 90 gün boyunca sağlıksız koşullardayken, eşim benim için ne düşündüyse, 'Ne yapıyor', 'Ne yiyor' diye, aynı şeyleri ben Bashar için düşünüyorum, sıkıntıyı yaşıyorum.''

90 gün boyunca patates ekmek, akşamları bulgur pilavı ve suyla beslenebildiğini anlatan Ünal, ''Üçüncü bir yemek gelmedi. 2 metrekarelik alanda, ortak bir havalandırması olan penceresi dahi olmayan, dışarıdan giren florasan ışığıyla aydınlatması olan bir yerde, Halep'te 87 gün boyunca kaldım. 3 gün boyunca da Şam'daydım. Bütün temennim Bashar'ın sağ salim dönmesi, eşi ve çocuğuyla olması ve onunla omuz omuza birlikte çalışmak'' dedi.

Bashar Fehmi Kadumi'nin kendisinin yanında vurulduğunu ifade eden Ünal, ''Yarası ağırdı. Boynumdaki puşiyi çıkarıp yarasına tampon yaptım. Yardım çağırdım. Halep halkı geldi. Beni dışarıya aldılar. Ondan sonra da bir daha kendisinden haber alamadım'' diye konuştu.

''2 kez sorgulandım''


Halep'teki bir grup tarafından, Türk ve gazeteci olduğunu söylemesine rağmen darp edildiğini ve oradaki hükümete bağlı askerlere teslim edildiğini anlatan Ünal, şunları söyledi:
''Bana, siyah-beyaz çıktı kağıdına basılmış bir resim gösterildi. Resmin bana ait olmadığını söyledim. 'Seni takip ediyoruz. Böyle çok sayıda fotoğrafın var' dendi. 'Seni MİT mi yolladı?' dediler. Böyle bir şeyin olmadığını söyledim. 'Benim Arapçam yok. Halime bakarmısınız' Beni MİT'in yollamadığı açık' dedim. Ayrıca fotoğrafla ilgili olarak da şunu söylemek istiyorum. 'Ben solak değilim. Roketatarla çekilmiş resmim var ama vurulan Japon gazetecinin makinesinde tek bir kare. Ancak o fotoğrafta da elimde kamera var ve roketatar yanımda duruyor' dedim. 'Hayır bu senin resmin. Niye çektirdin' dediler. Hırpalandım. O baskı sonucunda kabul etmek zorunda kaldım.''

Bir gazetecinin sorusu üzerine, ''Filistinli gazeteci Bashar Fehmi Kadumi'yi muhaliflerin vurduğuna emin olduğunu'' söyleyen Ünal, ''Bire bir kendi gözümle gördüm. Başka hiç kimse yoktu. Karşı caddedeydi. Üzerinde gri tişört, siyah kot pantolon ve askeri yelek vardı. Bashar'ı da uyardım. 'Bashar silah' dedim. Bir el silah sesi geldi'' ifadelerini kullandı.

Sorguda, fotoğrafı kabul etmesi için psikolojik baskı uygulandığını kaydeden Ünal, tutuklu kaldığı sürede mahkemeye çıkarılmadığını, hükümete bağlı televizyona da ''Bu itirafı oku yoksa çıkamazsın'' dendiği için okumak zorunda kaldığını dile getirdi.

''Gazze'ye gitmek isterdim ama eşim istemiyor''

''Yine Suriye'ye gitmek ve orada görev yapmak ister misiniz?'' sorusu üzerine Cüneyt Ünal, gülümseyerek ''Elbette'' cevabını verdi. Ünal, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Ben şu anda, Gazze'ye gitmek istediğimi söyledim. Eşim göndermek istemediğini söylüyor. 2.5 yıl orada bulundum. Gazze ve Libya savaşını gördüm. Çocuğum doğduğunda eşimin yanında değildim. 90 gün boyunca çok kötü zamanlar yaşadım. Suriye devlet televizyonuna itiraf ettikten sonra, 'Bir kaç gün sonra çıkarsın' dediler. Ancak olmadı. Umudu kesmiştim. Günler geçtikçe kendimi değil artık ailemi düşünmeye başladım. Serbest kaldığımı CHP heyetini karşımda görünce anladım. Ağladım. Böyle bir şey anlatılmaz, yaşanır diyeceğim ama kimsenin de yaşamasını istemem. Ancak inşallah Bashar arkadaşım da yaşar.''

Evdeki ilk akşam

Evinde geçirdiği ilk akşam gözüne uyku girmediğini ve kızı Sahra'yı seyrettiğini ifade eden Ünal, gözyaşları içinde şöyle konuştu:
''İlk akşam uyuyamadım. Yorgunluk bir anda kayboldu. 16 aylıkken ayrıldığım kızım şimdi 19 aylık. 90 gün görmemişim ve ilk karşılaşmamız o bana farklı geldim ben ona çok farklı geldim. Öpüp kokladım. Başka bir şey yapmadım. Çünkü karanlık hücreden çıkıyorsunuz. Ne olacağınızı bilmiyorsunuz. Diyordum ki, 'Allah'ım bana 1 dakikalık bir cep telefonu. Kızımın sesini duyayım ve bana sadece baba desin. Sesini duyduktan sonra ölmeye razıyım. Eşimin sesini duyduktan sonra Allah'ım canımı al' dedim. Çok şükür ki buradayım.''

Cüneyt Ünal'ı getiren heyette yer alan Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Ercan İpekçi, Suriye hükümetinin konuğu olarak bu ülkeye gittiklerini kaydederek, ''Siyasetçilerin girişimi sonucunda kurulan heyette yer aldık. Bizimle birlikte isminde Türkiye ifadesini taşıyan gazeteci örgütleriyle Parlamento Muhabirleri Derneği heyette yer aldı. Arkadaşımızı alıp geldik'' ifadelerini kullandı.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu üyesi Recep Yaşar ise gazetecilerin duyarlılığının Cüneyt Ünal'ın sağ salim ailesine kavuşmasını sağladığını belirterek, bu birlikteliğin Filistinli gazeteci Bashar Fehmi Kadumi ve diğer gazeteciler için de sürmesini istedi.

Yaşar, Suriyeli yetkililerle kurdukları temaslarda kendilerine, Bashar Fehmi Kadumi'nin nerede olduğunu bilmediklerini ifade ettiğini de söyledi.