Uludere'de emri bile bile verdiler

TBMM Uludere Komisyonu Üyesi Levent Gök, 2. yılında Uludere’de gelinen noktayı anlattı

Ayşe Sayın/Cumhuriyet

Şırnak-Uludere yakınlarında 28 Aralık 2011’de TSK’ye bağlı askeri jetlerin “sınırötesi operasyon” kapsamında gerçekleştirdiği bombardıman sonucu 34 yurttaşın yaşamını yitirdiği Uludere olayının üzerinden tam 2 yıl geçti. “PKK unsurlarına” dönük gerçekleştirildiği açıklanan operasyonda, Irak sınırında mazot-sigara kaçakçılığı yapan çoğu çocuk olan Ortasu ve Gülyazı köylüleri bombaların hedefi oldu. Başta Başbakan Tayyip Erdoğan olmak üzere hükümet yetkilileri “olayın karanlıkta kalmayacağını” ısrarla vurgulamasına karşın, ne “vur emrini” veren ne de olayın siyasi sorumluları ortaya çıkarıldı.

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi ve CHP Ankara Milletvekili Levent Gök, 15 ay Uludere Alt Komisyonu Üyesi olarak görev yaptı. Komisyondaki AKP çoğunluğunun “bombardımanda kasıt bulunamadığı” saptamasına yer verilen ve Uludere olayını “failsiz” bırakmayı amaçlayan raporuna karşı, “alternatif rapor” niteliğinde muhalefet şerhiyle, failleri işaret etti.

Gök, 2. yılında “kapatılmaya” çalışan Uludere dosyası konusunda Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı.

- Uludere’nin üzerinden 2 yıl geçti, ancak bu faciaya neden olan sorumlular bulunamadı, yargı önüne çıkarılan tek kişi yok. Gelinen noktada Uludere dosyası kapatıldı mı?

Başbakan, 34 yurttaşımızın yaşamını yitirdiği hava harekâtı sonrasında yaptığı açıklamalarda, “Bu olay  karanlık dehlizlerde kalmayacak her şey ortaya çıkacak” demişti. Gerçekten de Meclis’te Uludere Alt Komisyonu kuruldu, İçişleri müfettişleri görevlendirildi ve Diyarbakır Savcılığı da soruşturma başlattı, yani 3 ana eksenden olayın aydınlatılması için yola çıkıldı. Komisyon çalışmaya başladıktan yaklaşık 14 ay sonra komisyon rapor yazım kararı aldı ve yazım kararı aldıktan sonra AKP’li üyeler kendilerinin dahi bilmediği bir raporu son toplantıda önümüze koydular, “kasıt olduğuna dair bilgi belge bulunamadı” diye... Nereden biliyoruz? Çünkü Komisyon Başkanı o zaman kendisi de raporu ilk defa gördüğünü dile getirmişti. Bu da bizim raporun “başka odaklarca hazırlandığı” görüşümüzü doğrulayan bir açıklamaydı. Uludere olayında iktidar, işin ucu kendisine dokunacağı için olayın kapatılmasına dönük senaryoyu uygulamaktadır. Başbakan’ın dediğinin aksine, Uludere olayı iktidar tarafından karanlık dehlizlere terk edilmiştir! Tıpkı bu son günlerdeki rüşvet operasyonunda olduğu gibi...

- Rapor başka odaklarca hazırlandı dediniz, kimdir bu odaklar?

Bu Genelkurmay ve hükümetin işbirliği ile hazırlanmış bir rapordur. Bu raporlarda ölen 34 kişi arasında 2 PKK’li olduğunu söyleyerek, bölgede ölen çocuklarını arayan kişileri, montaj oyunu ile PKK’li gibi gösterdiler. Köylülerin arasına PKK’lilerin karıştığı algısı yaratarak, olayın bir meşru olay olduğunu raporlarında kanıtlamaya çalıştı. Uludere olayının bugüne kadar aydınlatılmamasının nedeni, devletin tüm üst kademesinin bu olaydan sorumlu olmasıdır.

‘Emir bile bile verildi’

- Size göre ‘vur emrini’ kim verdi? Sorumlular kim?

Sınırötesi harekât emrini ve “vur emrini” verme yetkisi olan tek kişi var o da Genelkurmay Başkanı’dır. Genelkurmay Başkanı’nın emriyle gerçekleşen bir karardır. Ve Genelkurmay Başkanı’nın da böyle bir önemli harekâtı Başbakan’ın bilgisi olmadan yaptığını söylemek mümkün değildir. Kaldı ki harekâtın yürütüldüğü gün MGK toplanmış ve PKK ile ilgili bir gün önceki istihbarat bilgileri de bu MGK’de değerlendirilmiştir. Dolayısıyla Uludere olayının, MGK’ye katılan herkesin bilgisi dahilinde olduğunu net olarak söylemek mümkündür.

- TBMM zeminive hukuki yollar kapandığına göre Uludere olayında yaşamını yitiren ailelere AİHM yolu mu kalıyor?

Geçen ay içerisinde AİHM yine Şırnak’ın Kuşkonar ve Koçağılı köylerinde 1994 yılında yine TSK uçaklarınının bombalanması sonucu 38 yurttaşın ölümüyle ilgili önemli bir karar verdi. Türkiye’yi yeterli soruşturma yapmadığı gerekçesiyle 2 milyon 305 Avro tazminata mahkûm etti. Bu olay Uludere ile tıpatıp benzer bir olaydır. Muhtemeldir ki Uludereli aileler de AİHM’ye bir müddet sonra başvuracaklardır ve AİHM de bu kararda olduğu gibi Türkiye’yi yine ağır cezalara mahkûm edecektir.