Tutukluluğu yasaya aykırı

Avukatlar Cumhuriyet Ankara Temsilcisi ve yazarı Mustafa Balbay'ın tahliye talebinin reddine itiraz etti. İtiraz dilekçesinde, "Kanuna aykırı deliller doğrultusunda iddia makamı tarafından yöneltilen soyut ve aleyhe yorumlar içeren suçlamalar nedeniyle müvekkilimiz yedi aydır tutukludur" denildi.

cumhuriyet.com.tr

İkinci Ergenekon davasında yargılanan Cumhuriyet Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay’ın avukatları Aydın Metin ve Mehmet İpek, davaya bakan 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin tahliye talebinin reddine ilişkin kararı üzerine İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne itiraz dilekçesi sundu. Balbay’ın kanuna aykırı delillerle 7 aydır tutuklu bulunduğuna dikkat çeken avukatlar, anayasanın 38. maddesinin “Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak değerlendirilemez” hükmünü anımsatarak Balbay’ın tahliyesini talep ettiler.

Avukatların tahliye talebinin reddine ilişkin itiraz dilekçesinde, “Balbay’ın bilgisi dışında çekilmiş görüntü ve gizli kayıtların dökümüne dair kanuna aykırı oluşturulmuş metinlere, Balbay tarafından silindiği ve teknolojik imkânlarla geri getirildiği iddia edilen ‘içerikleri ve el koyma şekli hukuken tartışmalı’ ham notlara” yer verildiğine dikkat çekildi. İddianamede “Dijital İncelemeler” başlıklı bölümde Casper marka dizüstü bilgisayarın hard diski üzerinde yapılan inceleme sonucu ortaya konulan delilin “1 No.lu Delil” olarak adlandırıldığı anlatılan itiraz dilekçesinde “Müvekkilimizin işyerinde Casper markalı bir dizüstü bilgisayar yoktur. Olmayan bir eşyaya da el konulması mümkün değildir” ifadeleri yer aldı.

Dilekçede, Balbay’ın işyeri olan Cumhuriyet Ankara Bürosu’nda el konulan Casper marka bilgisayar kasasının içerisindeki hard diskin belirleyici özelliklerinin arama tutanağına yazılmadığı vurgulandı. CMK’nin ilgili hükümlerinin gereğinin aksine Balbay’a ait bilgisayarların arama mahallinde imajının (kopyasının) çıkartılmadığının anlatıldığı dilekçede “Savcılık soruşturma sırasında şüpheliler arasında nedeni bilinmez birtakım ayrımlar ve farklı uygulamalarda bulunarak kanunu ihlal etmiştir” denildi.

Dilekçede, inceleme raporunda Balbay’a ait olduğu ileri sürülen notların “MAC işletim sisteminde oluşturulmuş olduğunun” kaydedildiği oysa bilgisayarın Windows işletim sistemi ile çalıştığı, böyle bir durumun olanaksız olduğu için “Bu notlar orijinal değildir, kopyadır” saptamasında bulunuldu.

 

Bilgisi dışında kayıt

İnceleme raporunda belgelerin oluşturulma tarihi belirtilmiş olmasına karşın bu belgelerin değiştirilme tarihi ve son erişim tarihlerine yer verilmediğine dikkat çekilen dilekçede şöyle devam edildi: “1 No.lu delil olarak adlandırılan ve müvekkilimizin tutuklanmasında kuvvetli suç şüphesinin varlığına olgu olarak gösterilen delil açıkça aykırıdır ve CMK’nin 206/2-a maddesi uyarınca reddolunmalıdır.”

Dilekçede iddianamede sanıklar emekli tuğgeneral Levent Ersöz ve emekli albay Atilla Uğur’un Balbay ile yaptıkları görüşmeye ilişkin gizli kamera kayıtlarına dayanarak Balbay’ın bu sanıklarla örgütsel ilişki içerisinde bulunduğunun ileri sürüldüğü anımsatıldı. Dilekçede Ersöz ve Uğur’un hâkim huzurundaki ifadelerinde kayıtların Balbay’ın bilgisi dışında gerçekleştirildiğini anlattıklarının altı çizildi. Anayasanın 38. maddesinin “Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak değerlendirilemez” hükmünün altının çizildiği dilekçede, “İddianamede bu görüşmenin gizlice kayda alındığı açıkça ifade edildiği halde savcılık makamı soruşturmada kanuna aykırı yollarla elde edildiği açık olan bu delile dahi dayanmak suretiyle müvekkilimizi suçlamak konusundaki taraflı iradesini ortaya koymaktadır” denildi.



Gazetecilik başarısı


Cumhuriyet gazetesinde 23 Mayıs 2003 tarihinde yayımlanan “Genç Subaylar Tedirgin” başlıklı haberi nedeniyle Balbay’ın “darbe planlarına yönelik kaos ortamı için psikolojik harekât planını başlatmakla” suçlandığının anlatıldığı dilekçede şu konulara şöyle açıklık getirildi: “Müvekkilimiz söz konusu haberi o dönemin siyasi gelişmeleri içerisinde asker-hükümet arasındaki görüş ayrılıklarına dayanak yapmıştır ve haber doğrudur. Yazının doğruluğu dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök tarafından da teyit edilmiştir. Başbakan ve Genelkurmay Başkanı arasındaki bir görüşmenin detaylarını öğrenebilmeyi ve haber yapmayı müvekkilimizin başarısı olarak görmek gerekirken varlığı iddia edilen Ergenekon terör örgütünün faaliyeti olarak gösterilmesi hakkaniyetle bağdaşmamıştır.”