Türkülerin Yeri...

cumhuriyet.com.tr

“Polat Alemdar solcu türkü söyledi!” Bazı gazeteler (31.1.2010) böyle manşet attı. Anadolu insanının sıcaklığıyla, yüreğiyle oluşmuş bir türküdür o “solcu türkü”: “Odam kireç tutmuyor/Kumunu katmayınca/Sevda baştan gitmiyor/Sarılıp yatmayınca/Odam kireçtir benim/Yüzüm güleçtir benim/Soyun da gir koynuma/Tenim ilaçtır benim.”

Halk kokmayan, ter kokmayan, sevgi ile, acı ile yoğrulmayan türkü mü olur? Sevda, umut, özlem, çile.. iç içedir. Bir türkünün “solcu” sıfatına gereksinimi yoktur. Ama ayrım yapılırsa, türkülerin yeri soldadır. Türkü, solu genlerinde taşır. Bilinen, sermayenin yanında görünmez. Yukarıdaki türkünün son dörtlüğüne bakınız: “Odam kireçtir benim/Yüzüm güleçtir benim/Hangi taşa sarılsam/Emeğim boştur benim.” Sanki, bugünün hakları elinden alınıp sokağa atılan TEKEL işçisinin iniltileri... Burada hem dün var, hem bugün. Yarının tohumlarını da içinde saklıyor. Halk yönetilendir, halk sömürülendir. Türkü, o büyük kesimin yansımasıdır. Yüreğimizin, sol mememizin altında bulunduğu gibi, türküler de orada mayalanır.

Bazı gazeteler “solcu türkü” derken dillerinde bir küçültme, küçümseme seziliyor. Ellerinden gelse beğenmedikleri türküleri yasaklarlar. Onu çok yaşadık. Güçleri yetse türkü söyleyeni, hatta türküyü tutuklamak isterler! Sırasında, türkünün bir dizesinin bile domdom kurşunundan daha etkili olduğunu bilirler. İhsani mi dersin, Mahsuni mi dersin türküleri yüzünden az mı çektiler? Kimlerden? Türkülerin tınısından fincancı katırları ürküyordu. Ozan ise aldırmıyordu: “Yazacağım bu can tende/Durana dek yazacağım/Sömürgeni toprağımdan/Kovana dek yazacağım” deyip sazının teline vuruyordu.

İki bin yıl önce bilge ne diyordu: “Bir ulusun türkülerini yapanlar, yasalarını yapanlardan daha güçlüdür.”

Şair Bedri Rahmi, türkülerin güzelliğine vurgundu: “Ah bu türküler/Türkülerimiz/Ana sütü gibi temiz/Mis gibi insan kokar, mis gibi toprak kokar/Hilesiz hurdasız”

Türkü, inceliğin, insanlığın yanındadır...