"Türkiye'nin yavaşlama dönemine geçeceği anlaşılıyor"
Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Başkanı ve İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, bankacılık sektörünün de kreditörlerinin kredileri geri çağırmasıyla karşı karşıya olduğunu, mevduat sahiplerinin de mevduatlarını geri çağırabileceğini belirterek, ''Bankaların kredi geri çağırmaması ve faiz artırmaması esas itibariyle zor'' dedi.
cumhuriyet.com.trTürkiye Bankalar Birliği (TBB) Başkanı ve İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, Türk-Amerikan İşadamları Derneği (TABA/AmCham) ile Genç Yönetici ve İşadamları Derneği (GYİAD) tarafından düzenlenen ''Global Kriz, Türkiye'nin Finansal Piyasaları ve Reel Sektör'' konulu konferansta yaptığı konuşmada, son derece karmaşık bir konu olan global krize karşı grup olarak ciddi önlemler aldıklarını ve ''kendi kapılarının önünü temiz tutarak'' işlerini düzgün yapmaya gayret ettiklerini belirtti.
Bu süreçte tasarrufun büyük önem taşıdığını vurgulayan Özince, ''Tasarruf etmekle Türkiye'nin ekonomisi düzelmeyecek mantığına şiddetle karşıyım'' diye konuştu.
Özince, krizin sinyallerinin uzun zamandır görüldüğünü belirterek, ''Biz açık deniz insanıyız, hele Türkiye gibi denizler de dalgalı deniz ortamı... Bunu kabul edip çok fazla enseyi de karartmamak lazım, 'imdat, imdat' diye de bağırmamak lazım'' dedi.
Yatırımcıların ve uluslararası finans kuruluşlarının kendi ülkelerine ve düşük riskli ülkelere yöneldiği bu dönemde bankaların uluslararası piyasalardan borçlanma imkanlarının sınırlandığına işaret eden Özince, 2002 yılında 100 birim mevduatın 37 birimi krediye dönerken, bu oranın 2007 sonunda 87 birime çıktığını, kredilerdeki bu büyümede bankaların dışarıdan aldığı kredilerin önemli rol oynadığını, şimdi bunların yenilenmesinde sıkıntılar yaşandığını anlattı.
Özince, bankaların kredileri geri çağırmaması beklentilerine ilişkin değerlendirmesinde, şunları kaydetti:
''Türkiye'de büyümeyi, hatta küçülmemeyi sağlayabilmek için kredilerimizi orta ve uzun vadelerde yenilemek durumundayız. Netice itibariyle bankacılık sektörü de kreditörlerinin kredileri geri çağırmasıyla karşı karşıya. Mevduat sahipleri de mevduatlarını geri çağırabiliyor. Bankacılık sektöründe ortalama mevduat vadesi süresi 2 aydan geriye doğru gidiyor. Biz Türk ulusu olarak 3 aylık mevduat yatırmamaktayız.''
Bankaların kredi vermeme kararlarında mevzuatlardaki bazı ağır uygulamaların da etkili olduğunu ve bankacılığın üzerinde ciddi regülasyon riskleri bulunduğunu dile getiren Özince, bankaların risk alma eğilimini artırmak için Bankacılık Kanunu'ndaki ağır ceza ve yaptırımların, AB'deki kurallara uygun olarak bir günde bile kaldırılabileceğini ifade etti.
''Dış borçlar konusunda toptancı yaklaşım doğru olmaz"
Özince, özel sektörün dış borçları konusunda ise şunları söyledi: ''Dış borçlar konusunda toptancı bir yaklaşımla bakmak doğru olmaz. Reel sektör temsilcileri ile Ankara'da bizim de katıldığımız toplantıda konuşurken Hazine Bakanımız, bütün diş borçların dış borç kütüğüne kayıtlı olduğunu ve bunların detayına bakılarak analiz edileceğini söyledi. Daha sonra reel sektörün pozisyon açığını, yani alacaklarıyla taahhütlerinin birbirini karşılama durumunun eksi 27 milyar dolar seviyesinde olduğunu söyledi. Bu rakamlar eğer doğruysa, Türkiye gibi konvansiyonel ekonomisi olan bir ülke açısından sürdürülebilir borçlardır. Burada herkesin kendi hesabını kendisinin yapacağı bir durum var diye düşünmekten öteye gidemiyorum.''
Yatırımcıların Türkiye'deki mevduat ve yatırımlarının azaldığının görüldüğünü, yabancı yatırımcıların bir kısmının çıkmak için fırsat kolladığını, bunun da sığ bir piyasada önemli bir olgu olduğunu söyleyen Özince, bu durumun çözümünün güven vermek veya risk primini artırmaktan geçtiğini, bunun da ''kırk katır mı, kırk satır mı'' gibi bir şey olduğunu ifade etti.
Özince, ekonomide kırılganlık yaratılmadan likiditenin biraz rahatlatılması için reeskont imkanlarının düşünülebileceğini, Merkez Bankası'nın döviz piyasasındaki depo işlemlerinin likidite açısından faydalı olsa da yeterli olmadığını ve daha kapsamlı likidite önlemleri alınması gerektiğini söyledi.
''Değerlendirme sektörü gözden geçirilmeli"
Ersin Özince, ''Türkiye'nin 6 sene kadar süren hızlı büyüme döneminden, biraz yavaşladığı bir döneme geçeceği anlaşılıyor. Burada yumuşak bir iniş yapılması uygun olur. Ekonomi yönetiminin bu yumuşak inişi sağlayabilmesi lazım'' görüşünü aktardı.
Hükümetin kriz döneminde alacağı önlemlerin mutlaka kamuoyunun tüm taraflarını ikna etmesi gerektiğini kaydeden Özince, güvenin en çok burada gerekli olduğunu vurguladı.
Özince, ''Bankaların kredi geri çağırmaması ve faiz artırmaması kategorik olarak, esas itibariyle zor. Tabii ki bunların yapılmaması lazım. Hele hele etik olmayan davranışların yapılmaması lazım. Bir bankanın etik olmayan davranışının hiçbir tolerans gösterilmeden BDDK'ya bildirilmesi lazım'' diye konuştu.
Katılımcıların sorularını da yanıtlayan Özince, Türkiye'deki yabancı sermayeli bankaların burada kurulu anonim şirketler olduğunu ve sermaye yeterlilikleri açısından sıkıntıları bulunmadığını ifade etti.
Özince, yabancı bankaların çoğunun sermaye ve fonlama imkanları açısından Türk bankalarından kötü durumda bulunmadığını, buradaki sıkıntının yönetsel istikrardan kaynaklandığını anlattı.
Standard&Poors'un (S&P) Türkiye'nin ve bazı bankaların görünümlerinde yaptığı değişikliğe ilişkin bir soru üzerine de Özince, bu kadar büyük bir global krizin geleceğini işaret edemeyen değerleme sektörünün tamamıyla gözden geçirilmesi ihtiyacının ortaya çıktığını söyledi.
Mevduat garantisi
Ersin Özince, mevduat garantisi konusunda, mevduatta büyük bir kaçış yaşanmadığına ve şu andaki mevduat garantisinin limitinin, mevcut hesapların yüzde 94'ünü kapsadığına işaret ederek, şöyle konuştu:
''Bugün verilmiş devlet garantilerinden ötürü dünyada öyle bir distorsiyon (bozulma) ortaya çıktı ki herkes parasını devletlere koymaya çalışıyor. Bunun derhal geri alınması lazım. Bu garanti hadisesinin fonksiyonel bir etkisinin olması mümkün değil. Ben reel sektörün borcuna garanti verilmesinin de... Bunlar olsa olsa insan ölmeden defin hazırlığı yapmak gibi, bana biraz gerçekçi gelmiyor. Devletlerin kendi şirketlerine garanti vereceklerine, uluslararası ticareti yeniden makul fiyatlarla başlatacak garantileri vermeleri lazım. Hükümet IMF ile çok arzu edilen anlaşmayı yaparsa, 8,8 milyar dolarlık bir destek var. Bunun 1 yıl vadeli olduğunu yeni öğrendim. Bunlarla dünya ticareti dönmez, bunlarla güven yerine gelmez. Mühim olan, fiyatın fırsat fiyatı olmaması lazım ki siz ürününüzü çıkarıp ihraç edebilin.''
Özince, ''krediler açısından 2009 yılının kayıp yıl mı olacağı'' yönündeki soru üzerine de sektörün önümüzdeki dönemdeki gelişmelerle birlikte en kolay olarak Türk Lirası ve ihtiyaç, oto gibi kısa vadeli kredileri açabileceğini söyledi.