Türkiye'nin kırmızı çizgisi PYD'ye mi bırakılıyor? ABD'den açıklama geldi
ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Antony Blinken, Şam Cephesi sözcüsü Muhammed Ahmed'in "ABD'nin hedefi, Azez-Cerablus bağlantısını sağlamak ve bu bölgeyi PYD'ye teslim etmek" iddialarına yanıt verdi.
cumhuriyet.com.trABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Antony Blinken CNN Türk'ten Büşra Arslantaş'ın sorularını yanıtladı. Blinken, ABD-Türkiye ilişkileri, Suriye'deki son durum hakkında açıklamalarda bulundu:
‘TÜRKİYE İLE İSRAİL'İN EL SIKIŞMAYA NE KADAR YAKIN?'
Konuşacak pek çok konu var; terörle mücadele, Suriye'deki iç savaş, ABD ile Türkiye arasındaki ikili ilişkiler… Ancak izin verirseniz dünkü görüşmeyle başlamak istiyorum, İsrail makamları ve Filistin Yönetimi makamları ile görüşmeleriniz oldu. Bildiğiniz üzere, Türkiye-İsrail anlaşması tekrar gündemde. Türkiye ile İsrail'in el sıkışmaya ne kadar yakın olduğuna dair yeni bir bilgi var mı? İsrail'den herhangi bir mesajınız var mı?
Bakan Yardımcısı Blinken: Hem Türkiye'nin hem de İsrail'in ilişkileri normalleştirmeye çalışma yönündeki çabalarını güçlü şekilde destekliyoruz. Her iki ülke de ABD'nin yakın ve güçlü dostları ve dostlarımızın da birbirleriyle anlaşıyor olması elbette bizim yararımıza. Ancak, İsrail ve Türkiye arasında güçlü bir ilişki olmasının fayda sağlayacağı birtakım ortak zorluklar da söz konusu. Bu nedenle bu çabaları destekliyoruz; ancak bu konu, benim ziyaretimin bir parçası değildi. Fakat her iki ülkenin de ilişkileri iyileştirme yönünde göstermekte olduğu çabaların meyve vermesini ümit ediyoruz.
‘IRAK'TA IŞİD'İN KONTROLÜ ALTINDA BULUNAN TOPRAKLARIN NEREDEYSE YÜZDE 50'SİNİ GERİ ALDIK'
Orlando saldırısının ABD'nin IŞİD stratejisi üzerinde bir etkisinin olacağını düşünüyor musunuz? Ayrıca, Obama'nın IŞİD stratejisine yönelik pek çok eleştiri olduğunu biliyorsunuz ve bugün ABD'li bazı diplomatların bile Obama yönetiminin politikasını sert bir şekilde eleştirdiğine dair haberler yayınlandı. Ne söylemek istersiniz?
Bakan Yardımcısı Blinken: ABD ve Türkiye, terörle mücadelede birlikteler. Ancak maalesef, terör mağduru olma konusunda da birleşmiş bulunuyoruz. PKK'nın ve de IŞİD'in sergilediği terör nedeniyle İstanbul'da, Ankara'da ve ülke genelindeki diğer yerlerde yaşadığınız acılar dolayısıyla Türkiye'ye ve Türk halkına bizler de kendi taziyelerimizi iletiyoruz. Belirttiğiniz gibi, biz bu konuda en son örneği Orlando'da yaşadık. Bu nedenle de şu anda yaptıklarımızı sürdürmemiz, yani terörle mücadelede beraber çalışmamız son derece önem taşıyor. Dünya çapında pek çok ülke için öncelikli tehdit konumunda olan IŞİD ile mücadelede önemli bir başarı ve ilerleme kaydediyoruz. IŞİD'in bir zemin, bir halifelik kurmaya çalıştığı Irak ve Suriye'de artık savunmada olduğunu ve her geçen gün alan kaybettiğini görüyoruz. Irak'ta bundan sadece bir yıl önce IŞİD'in kontrolü altında bulunan toprakların neredeyse yüzde 50'sini geri aldık; Suriye'de ise bu yüzde 20 civarında. Bu çok önemli; çünkü IŞİD, Suriye ve Irak'ta yenilgiye uğratılırsa ki, uğratılacak; bütün temelini kaybetmiş olacak ve bir evin temeli ortadan kaldırıldığında, o ev çöker. IŞİD, aralarında ABD'de saldırılar düzenleyen kişilerin de bulunduğu bireyleri cezbediyor, çünkü onun başarılı olduğunu, ileriye gittiğini ve çok iyi bir durumda olduğunu düşünüyorlar. Yürüttüğümüz çabalar sayesinde durumun böyle olmadığını gördüklerinde, çok daha az sayıda insanın terör eylemi düzenleme fikrinin cazibesine kapılacağını düşünüyorum. ABD'de, Türkiye'de ve diğer yerlerde bütün olarak bakıldığında teröre karşı son derece iyi bir ilerleme kaydediyoruz. Fakat aynı zamanda dürüst olmamız da gerekiyor; eğer tek bir kişi başka insanları öldürmek için kendi hayatını vermeye hazırsa, hiçbir ülke bu duruma karşı tamamıyla etkili olamaz. Ancak, bu tür eylemleri gerçekleştirenlerin şehit değil katil oldukları dünya çapında yayılan bir anlayış haline gelmeli. İnsanlarımızın güvenliğini sağlamak hükümetlerimizin görevi, beraber çalışarak yaptığımız şey de bu.
‘WASHİNGTON TÜRKİYE'NİN MENBİÇ TEKLİFİNİ NEDEN REDDETTİ?'
Sayın Bakan Yardımcısı, IŞİD'le mücadele hakkında konuştuğumuzda bugünlerde dikkatler özellikle Menbiç üzerine yoğunlaşmış durumda. Türkiye'nin ABD'ye Suriye'de Kürtlerin bulunmadığı ortak bir operasyon düzenlenmesi teklifinde bulunduğunu biliyoruz. Washington bunu neden reddetti? Washington sırtını PYD'de yerine Türkiye'ye dayamayı neden kabul etmedi?
Aslına bakarsanız Menbiç'te beraber çalışıyoruz ve bu çok önemli bir operasyon. Türkiye ile Suriye arasındaki sınırın bir süredir IŞİD'in kontrolü altında bulunan bir kısmı var. IŞİD bu bölümü yabancı savaşçıları Suriye'ye sokmak ve savaşçı tedarikini tazelemek için kullanmanın yanında, eğitimlerini tamamlayan söz konusu savaşçıları ve teröristleri Türkiye'de, Avrupa'da ve ABD'de saldırılar düzenlemek üzere Suriye'den çıkarmak için kullanıyor. Bizler, hem batıdan doğuya doğru hareket ederek batı yönünden, hem de kuzeye ve batıya doğru hareket ederek doğu ve güney yönünden bu sınırı kapatabilmek için birlikte bir operasyon ortaya koyduk. Söz konusu operasyon gerçek anlamda başarı elde ediyor ve ABD ile Türkiye arasındaki koordinasyon ve işbirliğinin bir sonucu.
‘TÜRKİYE AYNISINI YAPSAYDI NASIL HİSSEDERDİNİZ?'
Fakat ABD'nin NATO müttefiki ve stratejik ortağı olan Türkiye, YPG'nin PKK'yla derin ideolojik ve lojistik bağları olduğunu söylüyor, ABD ise bu grupla işbirliği yapmaya devam ediyor. Peki, ABD'nin bu tavrının terörle mücadeledeki dayanışmayla bağdaştığını düşünüyor musunuz? Türkiye aynısını yapsaydı nasıl hissederdiniz, ABD'nin terör örgütü olarak adlandırdığı bir grubu desteklese, onunla işbirliği yapsa, onların armasını taksaydı örneğin?
Dediğim gibi, IŞİD'i mağlup etmek güçlü ve ortak menfaatimiz ve Suriye'de bu menfaati paylaşan çeşitli gruplarla çalışmaktayız. IŞİD'in teşkil ettiği tehdidi ortadan kaldırma konusunda olabildiğince etkili olmaya çalışıyoruz. Öte yandan, Türkiye'nin PKK konusundaki endişelerine karşı son derece hassasız ve esasında, Türkiye'nin çabalarını destekliyoruz, bilhassa da PKK'ya terör eylemlerine son vermesi, silahlarını bırakması ve maalesef kalkmaya karar verdiği müzakere masasına geri dönmesi yönünde defalarca çağrıda bulunduk. Yani, PKK konusunda Türkiye ile dayanışma içerisinde hareket ediyoruz.
‘ABD TÜRKİYE'YE MENBİÇ GÜVENCESİ VERDİ Mİ?'
Obama'nın Erdoğan'a SDG bünyesinde sınırlı sayıda YPG kuvveti bulunacağını söylediği ve IŞİD'in Menbiç'ten atılmasının ardından YPG'nin çekileceği konusunda teminat verdiği yönünde haberler var. Bu doğru mu, ABD bu güvenceyi verdi mi?
Suriye'de ağırlıklı olarak Suriyeli Arap kuvvetleriyle çalışıyoruz ve her halükarda, dediğim gibi, bizim ve Türkiye için kritik nokta ve müşterek menfaatimiz IŞİD'i mağlup etmekte mümkün olduğunca etkili ve hızlı olabilmek. Suriye'de buna odaklanmış durumdayız ve yine belirttiğim gibi bu konuda büyük başarı elde ettik. Bu tehdit ortadan kaldırıldığında, güvenlik durumu her iki taraf için de çok çok daha iyi hale gelecek.
‘ABD KÜRTLERİ KENDİ HALİNE BIRAKIP, ONLARIN KENDİ DEVLETİNİ KURMASINA İZİN VERECEK Mİ?'
Ankara'nın temel endişesi bir Kürt koridoru ve Türkiye'nin güney sınırı boyunca özerk bir Kürt bölgesi oluşması ve bugün Suriyeli Kürtlerin özerk bir federasyon hazırlığında olduğuna dair haberler de gündeme geldi. IŞİD geriletilirse, ABD Kürtleri kendi haline bırakıp, onların kendi devletini kurmasına izin verecek mi?
Bakan Yardımcısı Blinken: Hiçbir grubun Suriye'nin doğasını değiştirip kendi siyasi çıkarlarını ilerletmek adına Suriye'deki durumdan yararlanmasını desteklemiyoruz. Birleşik, toprak bütünlüğü korunan ve kendi birleşik milli egemenliğine sahip bir Suriye'den yanayız. Hedeflediğimiz amaç bu.
‘SURİYE'DE KRİTİK BİR BAŞKA ZORLUK DAHA VAR'
Yani, Menbiç operasyonunun ardından YPG kuvvetleri burayı terk edecek?
En önemlisi, ilk olarak, Suriye'de yürütmekte olduğumuz operasyonların IŞİD'in yenilgisi ve ortadan kaldırılmasıyla sonuçlanması. Zorluklardan biri bu ve üstesinden gelmek için birlikte çalışıyoruz. Ancak Suriye'de kritik bir başka zorluk daha var, o da Esad rejiminden uzak bir siyasi geçiş dönemi için gerekli koşulları yaratmak. Çatışmaların durdurulması ve daha fazla kişiye insani yardım ulaştırma konularında beraberce bu kadar sıkı çalışmamızın sebebi bu; ki böylelikle müzakerelerin ilerlemesi için gereken koşullar sağlanabilsin. Tüm halkının menfaatlerini temsil eden, ancak toprak bütünlüğü bozulmamış birleşik bir devlet olmayı sürdüren, tamamen egemen, kurumları işlevlerini hâlâ yerine getirebilen bir Suriye'ye bu şekilde ulaşabiliriz. Türkiye ile de ortak hedefimiz bu ve her iki zorlukla da aynı anda uğraşmak zorundayız.
‘TÜRKİYE PYD'YE KARŞI ESAD'LA YAKINLAŞIR MI?'
Aslında, bu federasyon iddiaları Ankara'yı öyle kaygılandırıyor ki, şu sıralar çok geçmeden bu durumun Ankara'yı PYD'ye karşı yavaş yavaş Esad rejimiyle yakınlaştıracak bir stratejik yol ayrımına getireceği bile söyleniyor. Siz böyle bir olasılık görüyor musunuz? Bu söylentiler hakkında ne demek istersiniz? Endişeli misiniz?
Ortak hedefimiz, Suriyelilerin, geleceklerine dair kendileri için ve özgürce karar alabilmeleri, geleceklerinin neredeyse halkının tamamının haklarını her gün ihlal eden otoriter bir hükümdar tarafından kendilerine dayatılmaması, Esad ya da hatta herhangi bir dış güç tarafından. O nedenle, beraberce yaptığımız şey, Suriyelilerin ülkenin geleceğini belirlemelerini sağlayacak koşulları yaratmak; ancak bunu, toprak bütünlüğüne ve egemenliğine tüm komşuları ve diğer dış güçler tarafından saygı duyulan, birleşik bir Suriye olarak gerçekleştirmek. Ortak hedefimiz bu.