Türkiye'de Yüksek Öğretim Sorunları Çalıştayı

Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, ''Üniversitelerin toplumun beklentilerini karşılayabilmeleri için bilimsel olarak özgür, idari olarak özerk, finansal olarak daha fazla kaynak aktarılan, kendi kaynağını üretebilen bir yapıya sahip olmaları gerekiyor'' dedi.

cumhuriyet.com.tr

Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, Vakıf Üniversiteleri Birliğince The Marmara Oteli'nde düzenlenen ve Türkiye'de yüksek öğretimin sorunlarının tartışıldığı çalıştayın açılışında bir konuşma yaptı.

Yüksek öğretim kurumlarının toplumların kalkınmasında, gelişmesinde ve saygınlığında çok önemli role sahip olduklarını belirten Çubukçu, ayrıca araştırma yapma, bilgi üretme ve yayma, nitelikli insan gücü yetiştirme ve topluma önderlik etme ve kamuoyu oluşturma gibi bir misyonu da yerine getirdiklerini kaydetti.

Çubukçu, 1980'li yıllardan itibaren küresel değişimin insan ve bilgi unsurunu öne çıkardığını, dolayısıyla teknoloji ve bilim üreten, teknolojiyi geliştiren ve kullanan insan gücünü yetiştirme görevini üstlenen üniversitelerin bu görevlerini en etkin şekilde yapmaları gerektiğini ifade etti.

Bu nedenle yüksek öğretimi ilgilendiren sorunların sadece Türkiye'de değil, gelişmiş ülkelerde de üzerinde çok düşünülen, kafa yorulan temel meselelerin başında geldiğini ifade eden Çubukçu, Türkiye'de yüksek öğretimin nitelik ve nicelik açısından büyük bir ilerleme kaydettiğini belirtmek gerektiğini söyledi.

Çubukçu, Türkiye'de üniversite eğitimi için sürekli bir talep artışı olduğunu ve bunu hükümet olarak tüm illerde bir üniversite kurarak ve mevcut üniversitelerin kapasitesini artırarak karşılamaya çalıştıklarını bildirdi.

Her ile kurulan üniversitelerle ilgili hem TBMM'deki görüşmelerde hem de daha sonra yapılan tartışmalarda çok önemli itirazların dile getirilebildiğini dile getiren Çubukçu, ancak özellikle küçük illerdeki üniversitelerin o şehrin gelişmesinde ve sosyal yaşamında çok önemli katkıları olduğunu bildiklerini kaydetti.

Çubukçu, bir taraftan yeni üniversiteler kurarken diğer taraftan bu üniversitelerin hiç birini kaderine terk etme mantığı içerisinde olmadıklarını belirtti.


Vakıf üniversitelerine destek

2002 yılından bu yana 41 devlet, 22 vakıf üniversitesi kurulduğunu ve böylece toplam üniversite sayısının 139'a çıktığını belirten Çubukçu, mecliste son kurulan 7 üniversitenin de bu rakama dahil olmadığını söyledi.

Hükümetleri döneminde vakıf üniversitelerinin kuruluşuna ve yaygınlaşmasına destek verdiklerini, vakıf üniversitelerini mevcut yüksek öğretim sisteminin bir alternatifi değil, bir parçası olarak gördüklerini dile getiren Çubukçu, üniversiteler arası rekabet, eğitimde kalite, Türkiye'nin yüksek öğretimdeki okullaşma hedefi ve gençlerin yüksek öğretim taleplerinin karşılanması gibi sayısız faktörün vakıf üniversitelerinin kurulması gereğini ortaya koyduğunu kaydetti.

Kaliteli yüksek öğretimin özünde pahalı bir hizmet olduğunu ve çok büyük boyutlarda maddi kaynak gerektirdiğini kaydeden Çubukçu, özel sektörden, mahalli idarelerden ve gönüllü kuruluşlardan daha çok katkı beklediklerini bildirdi.

Çubukçu, eğitim alanında her yatırımın ülkenin geleceği açısından hayati öneme sahip olduğunu, bu çerçevede göreve geldikleri günden itibaren bütçeden en büyük payı eğitime ayırdıklarını ve eğitim kademeleri içinde yüksek öğretim ve araştırma faaliyetlerine büyük önem verdiklerini anlattı.

Çubukçu, yüksek öğretimin bütçesini 2002 yılında 2,5 milyar TL iken 2009 yılında 8,8 milyar TL'ye yükselterek yüzde 250'lik bir artış sağlandığını kaydetti.


Eğitimin asıl sorunu

Son yıllarda yüksek öğrenim ve yüksek lisans öğrencilerini yurtdışına gönderme projesi kapsamında 5 bin öğrencinin gönderilmesinin hedeflendiğini, 1129 öğrencinin halen yurtdışında eğitim gördüğünü, 512 öğrencinin de işlemlerinin sürdüğünü anlatan Çubukçu, şunları kaydetti:

''Kaynak yetersizliğinden çok bu kaynakların etkin ve verimli kullanılması sorunu var. Bir memleket meselesi haline gelen meslek lisesi konusu başta olmak üzere eğitime ilişkin yapılan gelişmeleri ve yapılması gerekenleri kısır tartışmaların ve siyasi hesapların konusu yapmadan ve Prof. Dr. Üstün Ergüder'in ifade ettiği gibi sloganlara hapsolmadan tüm ülkenin ve insanımızın geleceği olarak görmek ve bu yolda çalışmak gerekir. Ekonomimiz için mesleki ve teknik eğitim son derece önemli bir yer tutuyor. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde mesleki eğitimin genel eğitim içindeki oranı yüzde 70'lerde iken Türkiye'de bunun tam tersi bir oran söz konusu. 2002-2003 eğitim ve öğretim yılında yüzde 28 olan mesleki teknik eğitimi bugün yüzde 43'lere çıkarmış bulunuyoruz. 2011 hedefimiz ise asgari yüzde 50. Ancak asıl hedefimiz, orta öğretim çağı nüfusunun AB üyesi ülkelerde olduğu gibi yüzde 65 mesleki eğitim, yüzde 35'inin de genel orta öğretimde öğrenim görmesini sağlamak ve nitelikli insan gücünü yetiştirerek eğitim-istihdam dengesini düzgün bir zemine oturtmak.''

Bakan Çubukçu, bunun için başta bakanlığı olmak üzere kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum örgütleri, özel sektör ve üniversitelerle yakın işbirliği içinde çalıştıklarını söyledi.


Bilgi toplumunun standartları

Küreselleşme sürecinde bilgi toplumunun standartlarını yakalamak için sürecin ihtiyaçlarına cevap verebilen araştırmacı kimliğe sahip, yeni değerlere açık ve her türlü bilgiyle donatılmış, bu yolla küresel gelişmeleri algılayabilen iyi bireyler yetiştirmek zorunda olduklarını ifade eden Çubukçu, ''Bu yönde üniversitelerin toplumun beklentilerini karşılayabilmeleri için bilimsel olarak özgür, idari olarak özerk, finansal olarak daha fazla kaynak aktarılan, kendi kaynağını üretebilen bir yapıya sahip olmaları, çalışanların özlük hakları ve çalışma şartlarının da iyileştirilmesi gerekiyor'' dedi.

Çubukçu, bu toplantıyı da son derece önemsediğini, buradan çıkacak sonuçların üretilecek çözümlere katkıda bulunacağını ve görüşlerin belirleyecekleri politikalara etkisinin olacağını sözlerine ekledi.