"Türkiye'de hukuk ve demokrasi kalmadı"
Partisinin Giresun'daki mitinginde yurttaşlara seslenen CHP lideri Deniz Baykal, Başbakan Erdoğan'ın Mersin'de yapacağı miting nedeniyle 3 yıl önce tartıştığı çiftçinin polis gözetiminde tutulmasını sert sözlerle eleştirdi. Baykal, "Sen kimsin, alikıran, başkesen misin?" diye sordu.
cumhuriyet.com.trPartisinin Giresun'daki mitinginde halka hitap eden CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Mersin'de yapacağı miting nedeniyle 3 yıl önce "ananı da al git" dediği çiftçinin polis gözetiminde tutulmasına tepki gösterdi.
Türkiye'de hukukun, demokrasinin kalmadığını savunan Baykal, ''Derebeylik mi Türkiye? Sen kimsin ya, Ali Kıran başkesen misin. Şimdi de Mersin'de daha önce 'bu çiftçinin hali ne olacak' diyen bir çifti vardı ya, ona 'ananı da al git' demişti ya, Başbakan, o nezih, o terbiyeli üslubuyla öyle demişti ya, şimdi o adam çiftçinin halini sorar diye 3 gün evinin kapısında polis bekletmişler. Başbakan geleceği zaman da gözaltına almışlar. Böyle demokrasi, hukuk, düzen olur mu'' diye konuştu.
Baykal, Tunceli'de Valiliğin yaptığı yardımlara da değinerek, ''Başbakan 'Valimi yedirmem' diyor. Aslında Valiyi düşündüğü yok, kendisini düşünüyor, korumaya çalışıyor. Biliyor ki asıl bu işin sorumlusu kendisidir. Hesabın sorulacağı insan da bizzat kendisidir'' dedi.
Geçen günlerde Başbakan Erdoğan için ''Son Osmanlı Padişahı'' diye pankart açıldığını söyleyen Baykal, şunları kaydetti: ''O pankartı açanlar dikkatli olsunlar. Son Osmanlı padişahı, İngiliz savaş gemisine binerek kaçıp Türkiye'yi terk etmiş insandır. Şimdi sen Başbakan'a 'Son Osmanlı Padişahı' dersen, insanın aklına başka şeyler gelir. Hepimizin son Osmanlı padişahından hatırladığı, İngiliz kruvazörüne binip Türkiye'den kaçıp gitmiş olmasıdır. Saltanat, hanedanlık deyin, bunlar yakışıyor. Ama son padişah dersen o tam uymuyor. Saltanat uygun, hanedan da uygun. Hanedan biliyorsunuz ailenin, çoluk çocuğun, eşin dostunun sözünün geçmesi, etkili olması, ülkeyi yönetmesi. Hanedan söylenebilir. Ankara'ya Başbakan'a bakarak da söylenebilir.''
''Ne biçim alicengiz oyunu bu?"
Baykal, Giresun'da geride bırakılan dönemde fındığı TMO'nun bir fiyattan, özel sektörün bir başka fiyattan aldığını belirterek, şunları söyledi: ''TMO 4-4.5 TL'den, aldı özel sektör 2-2.5 TL'den aldı. Öyle değil mi? Vatandaş getiriyor TMO'ya rutubetli, kalitesi uygun değildir deniyor, bin dereden su getiriliyor ve fındık alınmıyor. Ama birileri aynı fındığı götürüp satabiliyor. Onlar toplanıyor tekrar TMO'ya dönüyor. Ne biçim iş, ne biçim alicengiz oyunu bu. Giresunlu bunu görüyor değil mi?''
Halkın ''evet'' yanıtı üzerine Baykal, ''Geçen seçimde de öyle diyordunuz. Size bunları o zaman da anlattım. Yapmayın artık şunu. Türkiye'deki bütün yanlışlıkların özü budur. Biliyorsun, görüyorsun, bedelini de ödüyorsun ama ne oluyor bilemiyorum, son anda bir bakıyorum, her şey altüst olmuş'' diye konuştu.
''Çocuklara oyuncak dağıtacağına iş ver"
Başbakan'ın bir an önce Türkiye'deki ekonomik krizi kavraması gerektiğini ifade eden Baykal, ''Onun önemini görsün. İşi, bir seçim olayı gibi görmekten vazgeçsin. Mitinglere giderken yolda, oyuncakları otobüse dolduruyor, çocuklara dağıtıyor. Çocuklara oyuncak dağıtacağına babalarına iş ver. Sen babasını, çocuğuna oyuncak alabilir hale getir. Senin işin o. Senin işin sadaka vermek değil'' dedi.
Baykal, temizlik parasını ödemeyen bir öğrencinin koluna öğretmeni tarafından kısaltılmış olarak ''TEM-PAR'' yazıldığı şeklinde haberleri üzülerek izlediklerini belirterek, ''Bu çocuğun yüreğinde hangi ızdıraplar yaşandığı, hangi çöküntülere yol açtığı, geleceğini nasıl etkilediğini düşünmek bile istemiyorum. Bir yanda bu manzaralar, öbür tarafta oyuncak dağıtacak. Devletin parasıyla sen oyuncak dağıtacağına, o çocukların okullarına, ailesinden temizlik parası istemeyi ortadan kaldıracak desteği ver'' diye konuştu.
Televizyon önerisini yineledi
Baykal konuşmasında Erdoğan'a televizyonda karşılıklı tartışma önerisini de yineledi. Baykal şunları kaydetti: "Bak hakkında bir sürü şey söylüyorum. Arkandan konuşmak istemiyorum. Sen de söylüyorsun. Gel yüzyüze konuşalım. Sen karşıma gelmiyorsun diye memleketin en önemli konularını söylemeyecek miyim? Dünyanın her yerinde usul bellidir. Seçimden önce iktidar ve muhalefet ekrana çıkarlar. Gazeteciler soru sorar. Liderler de cevap verir. Vatandaş da dinleyince hemen anlar. Çık karşıma gel hakkımda ne biliyorsan söyle, bende senin hakkında ne biliyorsam söyleyeyim. Gazetecilerin karşısına kendi seçtikleri dışında çıkmıyor. Böyle demokrasi olmaz."
"Yolsuzluk iktidar kullanılarak yapılıyor"
Şu andaki yolsuzlukların Türkiye'de cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir boyuta ulaştığını belirten Baykal, "Şimdi yolsuzluk teşlikatlı, örgütlü, iktidarı kullanarak yapılıyor" dedi.
Baykal şunları kaydetti: "Adam dernek kurmuş gitmiş Almanya'ya. 'Yetimlere sahip çıkacağım, yardımcı olacağım, bana yardım edin' diyor. Ramazan'da fitre ve zekatı topluyor, onları bir kurye aracılığıyla Türkiye'ye gönderiyor. O yardımlar o derneği kuranların şirketleri haline dönüşüyor, TV kanalı kuruyorlar, sizin evlerinize giriyorlar. Alman makamları 'bak ben bunları yargıladım, tutukladım. Şu kişiler de var. Sen de onları yargıla' diye yazı yazıyor. Adalet Bakanı yazı yazdık, Almanya'dan dosya bekliyoruz diyor. Neden yazı bekliyorsun? O yolsuzluğu yapanlar bizim vatandaşımız, o parayla kurulan şirketler Türkiye'nin şirketleri. Dosya gelmese bir şey yapmayacak mısın? Senin adaletin, kanunun yok mu? Almanya dosya gönderecek, bunlar da dosyaya bakacaklar. Katırla Ankara'ya yollasalar gelirdi. Bir arkadaşımız gitti getirdi dosyayı. 'İşte sana dosya' dedim, koydum dosyayı. Başbakan diyor ki 'kırtasiyecide kırmızı kaplı dosya çok' . Doğrudur. Dosya çok da Başbakan hakkında olan dosya yok kırtasiyecilerde. Bu yolsuzluklardan biri. Çare milletvekilliği dokunulmazlığını kaldırmaktır.