Türkiye'de Demokrasi
cumhuriyet.com.tr
Demokrasimizin şu an içinde bulunduğu kusurlar ve eksikler, esas olarak Siyasi Partiler ve Seçim yasalarından kaynaklanıyor. Siyasi Partiler Yasası’nın parti başkanlarına sağladığı olanakla bağımsızlar dışındaki TBMM üyelerinin hemen hepsi, adeta parti başkanlarınca atanmış konumdalar. Bu otoriter düzenin etkisizleştirilmesi ve demokratikleşmenin gerçekleştirilmesi ise ancak yeni bir yasayla, parti başkanlarının en azından tek başına tüm milletvekili adaylarını belirleme yetkisinin elinden alınmasıyla mümkün. Diğer yandan “Seçim Yasası”, seçmen iradesinin nicel (sayısal) olarak TBMM’ye yansıtılabilmesinin önünü de tıkıyor. Temsilde adalet ilkesi göz ardı ediliyor. Bu nedenle yüzde 10 barajının; nüfusu az olan illerde ortaya çıkan oransal ve adil olmayan avantajların; dar bölge çift derece ve benzeri seçim sistemlerinin tartışılması; Türkiye için en uygun seçeneğin bulunması öncelik kazanıyor.
Türkiye’de eğer yolsuzluk yaygınlaşmış ve tepeden inme bir sistematiğe bağlanmış ise sorumluluk yasama ve yürütmeyi elinde bulunduran siyasal temsilcilerin, yani milletvekillerinindir. Ama “Anayasa” onlara dokunulmazlık sağlamaktadır. Milletvekilleri tarafından işlenmiş ve işlenmekte olan cürüm niteliğinde yolsuzluklar, yasadışı edinimler, takibe bile alınamamaktadır. Buna karşılık yargı ise bağımsız ve dokunulmaz olmaktan uzaktır. Savcı ve yargıçların terfi, tayin, ceza, ödül, diğer tüm özlük işlerini düzenleyen, bir anlamda yargıyı siyasetin etkisi dışında tutabilmenin güvencesi olan “Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu” (HSYK), anayasa hükmüne göre siyasetin tam güdümündedir. Bu kurulun başkanı Adalet Bakanı, sekretaryası ise tabii üye olan Adalet Bakanlığı Müsteşarı’dır. Bakanlık bünyesinde faaliyet sürdüren bu kurum güdümlü olmakta ve siyasetten bağımsız kararlar alamamaktadır.
Bugün ülkemizde laiklik, az sayıda cesur ve vatansever yüksek yargıçlar tarafından güvence altında tutulmaya çalışılıyor. Ne var ki halkın iradesinin parlamentoya yansımasını engelleyen Siyasi Partiler ve Seçim yasalarının, yargıyı siyasete endeksleyen HSYK Yasası’nın, milletvekili yasama dokunulmazlığı yasasının değiştirilmesine kimi parti başkanları karşı çıkıyorlar. Sonuçta 70 milyon Türk vatandaşı, eli kolu bağlı, baskı altında tutulan demokrasinin nasıl iğfal edildiğini, yargı mensuplarının nasıl siyasetin etkisi altına alındığını acı ve çaresizlik içinde seyretmeye mecbur bırakılıyor.
İktidar; geçen altı yıl boyunca kamuya ait mülkleri satmak, yurtdışına borçlanmak, TL faizini çok yüksek tutup döviz sahiplerine anormal kazançlar sağlamak, dini siyasete alet ederek laikliği dolanmaya çalışmaktan başka bir şey yapmıyor. Çağdaş hukuka ve demokrasiye geçmeyi engelleyen setleri yok etmek için hiçbir girişimde bulunmadığı gibi bulunacağına dair de bir işaret vermiyor. Açıkça, “Yapmadıklarımız yapmayacaklarımızın teminatıdır” diyor. Bunun karşısında muhalefet yeterince kararlı, ikna edici ve ısrarlı olamadığı için, kamuoyunu arkasından sürükleyecek bir tutum gösteremiyor. Bütün umudumuz dördüncü büyük demokratik güç olan medyaya bağlı kalıyor. Cumhuriyet gazetesinin o unutulmaz muhteşem “Tehlikenin Farkında mısınız?” kampanyası, Cumhuriyet Bilim Teknoloji’de devam etmekte olan Yüce Atatürk’ün “Manevi mirasım bilim ve akıldır” hatırlatması milyonların yüreğine su serpiyor.