'Türkiye, insanların konuşmasından güç alan bir ülke'
AKP Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, ''28 Şubat'taki postmodern darbenin cunta faaliyetleri, bugünlerde duyduğunuz bazı girişimler, 'Balyoz Planı', postmodern darbe arayışları eğer bunlar başarılı olsaydı işte Türkiye bugün Ortadoğu'daki halkların kendilerine karşı yürüdüğü rejimlere dönüşürdü'' dedi.
cumhuriyet.com.trAKP Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, Melikgazi Belediyesi Kültür Merkezi'nde düzenlenen ''AK Parti Türkiye Buluşmaları'' toplantısında yaptığı konuşmada, dünyanın yeni bir devrim dalgası ile harmanlandığını, çalkalandığını söyledi. Büyük Ortadoğu coğrafyasında merkezi Mısır'dan başlayan devrim dalgasının, her tarafı etkilemeye başladığını ifade eden Çelik, şöyle devam etti: ''Türkiye'yi batı açısından cazibe merkezi haline getiren Ortadoğu olaylarını katmaksızın konuşursak 2 tane mesele vardır. Bir tanesi, 11 Eylül olaylarından sonra bütün dünyada güvenlik öne çıkarken, demokratik hak ve özgürlüklerden geriye gidilirken bir tek Türkiye'de, 30 yıldır terörle mücadele eden bir ülkede demokrasinin standartları yükseltilmiştir, demokrasinin daha da ileriye gitmei için önemli adımlar atılmıştır. Muhalefet partilerinin Türkiye'yi dünyadaki olumsuz uygulamalara benzetmek üzere, demokrasiden taviz verilmesine dönük tehditleri ve tacizleri karşısında hiçbir şekilde geri adım atılmamış, vatandaşın hak ve hürriyetleri konusunda çıta her geçen gün daha yükseğe konulmuştur. İkinci husus, dünya büyük bir yapısal krizle karşı karşıya. Dünyada büyük bir adaletsizlik var, finans kaynakları belli kesimlerin elinde toplanmış durumda. Bir ülkeye giriyorlar, pirinçten, buğdaya kadar bütün fonları ele geçiriyorlar. Bir ülkenin neredeyse açlıkla karşı karşıya kalmasını sağlayacak kadar büyük finansal operasyonlar yapılan dünyada, bu finansal operasyonların merkezindeki ülkelerdeki adaletsizlik ve ekonominin doğru işletilmemesi, insan odaklı olmayan bir ekonomik yapı yüzünden dünya geldi, krize dayandı.''
Bu dönemde, Türkiye'nin, AKP iktidarı döneminde ekonomi alanında gösterdiği performansla G-20 ülkeleri içinde en etkili ülkelerden biri, dünyanın en büyük 17. ekonomisi haline geldiğini belirten Çelik, ''Giderek de inşallah Başbakanımızın koyduğu hedefle Cumhuriyetimizin 100. yılında 2023 vizyonumuz içinde Türkiye dünyanın ilk 5-10 ekonomisi içinde yer almayı hedeflemektedir. Bu bakımdan Ortadoğu'yu ve bölgemizi düşünmesek bile Türkiye batı acısından bir cazibe merkezidir'' dedi.
'Türkiye'yi model haline getirdik'
AKP iktidarında düne kadar yasaklanan dışlanan değerler, özgürlükler, baskı altına alınan toplumsal grupların büyük bir özgürlük alanına kavuştuklarını belirten Ömer Çelik, düne kadar konuşulmayan, konuşanların baskıyla, hapisle, tehditle, tacizle karşı karşıya bırakıldığı konuların, bugün Türkiye'de gayet açık ve özgür biçimde konuşulabildiğini ifade etti. ''Türkiye kendi demokrasisinden korkmuyor, insanlarının konuşmasından korkmuyor. Türkiye tam tersine insanlarının konuşmasından güç alan bir ülke haline geldi. Herkes her şeyi konuşuyor ve Türkiye bir makulde buluşuyor. Türkiye'yi bir model haline getiren AK Parti iktidarıdır'' diyen Çelik, şunları kaydetti: ''Bizden önce Türkiye'nin geleneğini milli değerleri savunmak adına, Türkiye'yi içen kapatan siyasi hareketler ortaya çıkmıştır ve Türkiye'nin milli değerlerini, geleneğini korumayı, dünyadan kopması olarak siyasallaştırıyorlardı. Bir de buna karşı bazı partiler vardı. Onlar da Türkiye'nin dünyalı olmasını dünyada itibarlı hale gelmesini; kendi değerlerinden uzaklaşması, kendi tarihini, geleneğini unutması olarak anlatıyorlardı. Bu ikisi de yanlıştı. AK Parti ise doğulu muyuz batılı mıyız, gelenekçi miyiz, modern miyiz, dünyalı mıyız, milli miyiz; bu çatışmayı AK Parti ortadan kaldırdı. Milli değerlerimizle dünyalı olmayı kendi geleneklerimize sahip çıkarak modernliğimizi güçlendirmeyi, güvenliğimizi koruyarak demokrasimizin standartlarını daha da yükseltmeyi, Türkiye, AK Parti'nin ortaya koyduğu model sayesinde tanıdı ve halkımız bu modele destek verdiği müddetçe de Türkiye giderek yükselen bir ivmeyle hem batı da hem doğuda cazibe merkezi haline geldi.''
Bütün dünyanın; Ortadoğu'da devrim yapan, haysiyet ve onur mücadelesi veren, diktatörlere karşı özgürlüklerini isteyen, seslerini duyurmak için meydanlara dolan halklara Türkiye'yi örnek gösterdiğini dile getiren Çelik, ''Türkiye'yi oradaki halkların durumuna sokmaya çalışanlar oldu. 28 Şubat'taki postmodern darbenin cunta faaliyetleri, bugünlerde duyduğunuz bazı girişimler, 'Balyoz Planı', postmodern darbe arayışları eğer bunlar başarılı olsaydı işte Türkiye bugün Ortadoğu'daki halkların kendilerine karşı yürüdüğü rejimlere dönüşürdü'' diye konuştu. Ömer Çelik, Ortadoğu'daki halkın meydanlara dolarak verdiği mücadele karşısında ödediği bedeli, Türk halkının 50 yıllık demokrasi mücadelesi içerisinde sandıklarda verdiğini ve bu mücadeleyi AKP'yi iktidara getirerek taçlandırdığını kaydetti. AKP'nin iktidara gelmesinin ve icraatlarının ''demokratik bir devrim'' olduğunu vurgulayan Çelik, iktidarları dönemindeki modernleşme ve reform faaliyetlerinin Avrupalılar'ın tarafından ''sessiz devrim'' olarak adlandırıldığını anlattı.
'Türkiye'yi dünyadan koparan vizyonsuzluğun tipik bir örneği'
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin bir grup toplantısında ''Türkiye'nin içinde bunca sorun varken neden Lübnan'da hükümet kurulmasıyla uğraşıyorsunuz'' dediğini ifade eden Çelik, bunun ''Türkiye'yi dünyadan koparan vizyonsuzluğun tipik bir örneği olduğunu'' savundu. Çelik, Lübnan, Bosna, Gürcistan, Kafkaslar ve Ortadoğu'daki barışın Türkiye'yi doğrudan ilgilendiren meseleler olduğuna işaret ederek, ''100 yıl evvel yönettiğimiz bu topraklarda bugün aramızda bağımsal bir ilişki vardır. Bizim oraları yeniden yönetmek, oralara emperyal bir gözle bakmak gibi bir arzumuz yoktur, kimseye model olmak gibi niyetimiz yoktur. Oralara olan ilgimiz, sadece stratejik ve siyasi bir ilgi değildir. Oralarla ilişkimiz varoluşsal bir ilgidir. MHP milliyetçilik yaptığını söylemesine rağmen bundan çok uzak bir vizyonsuzluğa sahip olduğu için bunu anlamakta güçlük çekiyor'' diye konuştu.
''Eğer Bağdat, Bakü, Beyrut huzurluysa, Diyarbakır'ın, Van'ın, Erzurum'un, Kayseri'nin, İstanbul'un, Ankara'nın huzuruna bunun katkısı olur'' diyen Çelik, şöyle devam etti: ''Türkiye'nin Bosna ile ilgilenmesi, Ortadoğu ile ilgilenmesi, Kafkaslar ile ilgilenmesi, Bahçeli'nin zannettiği gibi, MHP'nin zannettiği gibi gereksiz bir şey değildir. Tam tersine Türkiye'deki milliyetçiliğin gereğidir, milli stratejinin gereğidir. Orası bizim milli duygu dünyamızın içeresinde, milli vizyonumuzun içerisindedir. Kendi illerimizdeki sorunlarımız bizi ne kadar ilgilendiriyorsa, buradaki sorunlar da bizi o kadar ilgilendirmektedir. Ancak, böyle büyük bir vizyonla bakabilirsek, biz kendi geçmişimizden miras aldığımız bu bölgedeki barışa, huzura, refaha katkıda bulunma misyonumuzu yeniden üretiriz. Bu da bizim ülkemiz içindeki barışın, huzur, refahın artmasına yol açar.''
'Milleti İmralı ile korkutuyorlar'
Çelik, gerçek milliyetçiliğin toplumun öz güvenini yükseltmekle, kendi milletine güvenmekle, milletin büyüklüğüne, maneviyatına, kararına güvenmekle olacağını vurgulayarak, şunları söyledi: ''Milliyetçilik adı altında topluma korku salmak, kendisi korktuğu için bu korkuları bütün topluma yaymaya çalışmak gerçek milliyetçilik değildir. O yüzden MHP'nin milliyetçiliği, milletsiz bir milliyetçiliktir. Milletin ruh kökünden kopmuş bir ulusalcılıktır. Gece gündüz, hükümetimize ve partimize iftiralar atarak, İmralı ile pazarlıktan bahsedip, milleti İmralı ile korkutmaya çalışarak, koskoca Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihini, büyük vizyonun, bu milletin ve devletin gücünü, devletin elindeki bir mahkumla kıyaslamaya kalkarak sadece kendi korkularını itiraf etmiş oluyorlar. Bu millet tarihi boyunca farklılıklara saygılı oldu. Bütün bu farklılıkların içinde tek bir millet olmayı becerdi. Bu millet kendi komşusunun farklı bir dil konuşmasından, farklı bir dine sahip olmasından hiçbir zaman korkmadı, bunu bir zenginlik saydı. Bunların dilinden İmralı'yı alın bir kenara koyun, Türkiye'nin dış politikasıyla, ekonomisiyle, milli ve manevi kültürümüzle ilgili, etrafımızda olan gelişmelerle ilgili bir vizyonları var mı? Yok. Peki bunun neresi milliyetçilik? Gerçek milliyetçilik şudur; milletin maneviyatı ile barışık olacaksın, milletin ruh köküne bağlı olacaksın, ancak buna bağlı olduğun zaman milli bir vizyona sahip olursun. O zaman milletin büyüklüğüne, gücüne güvenirsin. Millete korku salmazsın, öz güvenini artırmaya çalışırsın. Milletinin içerisinde korku yayacağına millete güvenerek onun dış dünyada nasıl rekabet edebileceğiyle ilgili bir vizyon üretmeye çalışırsın ama buna sahip değilsen esasında gerçek bir milliyetçiliğe de sahip değilsindir.''
Gazze'ye insani yardım
Çelik, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun İngiltere'ye yaptığı ziyaret sırasında ''vahim açıklamalar'' yaptığını savunarak, ''Biz iktidar olsaydık İsrail'le ilişkilerin bozulmasına engel olur, Mavi Marmara gemisinin de hareket etmesini engellerdik'' dediğini anlattı. Gazze'ye insanı yardım götürülmesinin arkasında BM'nin 1860 sayılı kararı olduğunu anımsatan Çelik, şöyle devam etti: ''Kılıçdaroğlu, 'Ben bu gemiyi yola çıkarmazdım' diyor. Doğru, çünkü sen o geminin yanında değilsin, o gemiye karşı olanların yanındasın. 'Biz olsaydık İsrail ile ilişkiler bozulmazdı' diyor. İsrail'le ilişkileri kim bozdu? Uluslararası sularda sivil yardım gemisine saldırarak 9 insanı katleden İsrail ile ilişkileri nasıl bozmayacaktın, formülünü söyle. Eğer sen uluslararası sularda hakka, hukuka ve yetkiye aykırı olarak bir sivil yardım gemisine saldıran ve 9 kişiyi öldüren İsrail ile ilişkileri bozmazdım diyorsan o zaman İktidar olsaydın İsrail'e şunu söyleyecektin, 'İnsanlarımızı öldürdünüz ama ben sizden özür dilerim' diyecektin. Aklınca AK Parti'yi zora sokmak için, şikayet etmek için ahlakla, siyasetle, hukukla çatışıyor. İçeride sandık yoluyla iktidara gelemeyeceğini anlayınca sandıkla gelen AK Parti'yi şikayet etme yoluna gidiyor. İçeride tutacaksın darbeden yana olacaksın, genel başkan yardımcın orduyu 'darbe yapmıyor' diye eleştirecek, sen dışarı çıkacaksın orada 9 tane şehidin kanı dururken İsrail'e selam çakacaksın, ondan sonra buraya gelip 'Halkçı Kemal' diye ortalıkta gezeceksin. Hangi halktan bahsediyorsun?''
'Kılıçdaroğlu hala özür dilemedi'
Çelik, CHP'nin, halkın temsilcisi olan TBMM'nin kabul ettiği milletin iyiliğine olan kararların iptali için dava açtığını belirterek, şöyle devam etti: ''Darbe nedir? En büyük insanlık suçudur, en büyük ahlaksızlıktır. Çünkü darbe, bir ordunun kendi milletine silah çekmesidir. Senin genel başkan yardımcın, 'Ordu kendi milletine niye silah çekmiyor' diye 'Kağıttan kaplan' diyor, sen halkın yönetiminden bahsediyorsun. Sen kendi partin içerisinde darbeyi savunanlara karşı bir işlem bile yapamayacak kadar acizken ben senin nerede Cumhuriyet partisi diyeceğim. AK Parti iktidardayken dönüp bir aynaya bakacaksın. Senin yönettiğin CHP, senin genel başkanlığın dönemi dahil olmak üzere ne Cumhuriyet kavramıyla, ne halk kavramıyla hiçbir ilgisi kalmamıştır. Çünkü, milletin değerleriyle barışık değilsiniz, milletin ruh kökünden koptunuz, milletin değerleriyle sadece sözde barışık davranıyorsunuz. Aslında yapmak istediğiniz şey millete şekil vermek, toplumsal bir mühendislikle yukarıdan aşağıya şekillendirmekten ibaret. Sandık yolu ile iktidara gelemeyeceğini bildiği için, yurt dışına gittiği için başka uluslararası güçlere selam çakıyor. O İsrail ile nasıl barışırdın, 'ilişkilerin bozulmasını istemezdik' derken neyi kastediyordun, çıkıp milletin önünde açıklayacaksın. Açıklamadığın sürece o katliama destek verenlerin safında yer alma konusunda yeni bir mesafe katetmiş olacaksın. İngiltere'de yaptığı açıklama Türk milletine, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına saldıranların yanında saf tuttuğunu gösteren bir açıklamadır ve halen de bir özür gelmemiştir. Bu açıklamayı ajanslar geçtikten sonra da bir yalanlama gelmemiştir.''
'BDP terör örgütünün arkasına saklanıyor'
BDP'nin de MHP gibi İmralı dışında bir meselesi olmadığını öne süren Çelik, Türkiye'nin, demokrasi ve barış, yurttaşlarının toplumsal taleplerinin yerine getirilmesi konusunda çok ciddi mesafe katettiğini belirtti. Çelik, ''Türkiye'de ne zaman toplumsal barışın güçlenmesi konusunda adım atılsa, toplumsal barışı bütün unsurlarıyla Türkiye'nin her yanına yayan adımlar atılsa, BDP'nin ve terör örgütü PKK'nın bundan rahatsız olduğunu'' ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Dünya bir terör örgütünün bir siyasi partinin arkasına saklandığını çok gördü ama ilk defa bir siyasi parti bir terör örgütünün arkasına saklanıyor. Bu laf ağır gelebilir ancak son yaptıkları açıklama bunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Bakın gece gündüz 'Silahlar sussun, devlet silah bıraksın' diyorlar. PKK'nın son eylemsizliği sona erdirdiğini açıklamasından sonra BDP'nin genel başkanları ve önde gelenleri şöyle bir açıklama yaptılar; 'Biz PKK'ya ateşkesin devam ettir ya da sona erdir deme durumunda değiliz'. Şimdi bu nasıl ikiyüzlülüktür? Devletin meşru silahlı güçlerine 'Silah bırakın' diyeceksiniz ama terör örgütü karşısında mahcup bir şekilde 'Biz size silah bırakın ya da bırakmayın, ateşkesi devam ettirin ya da ettirmeyin diyemeyiz' diyeceksiniz. Dünyada ilk defa bir siyasi parti kendisinin hiçbir şey olduğunu söylüyor. Bir tek varlık sebebi var, terör örgütü adına çıkıp konuşmak.''
'Kürt sorununu rehin tutmaya çalışıyorlar'
Ömer Çelik, BDP'nin Kürt kökenli yurttaşların sorunlarıyla ilgisinin olmadığını ifade ederek, ''Tam tersine bu sorunların çözülmesinden rahatsız oluyorlar ve Kürt sorununu rehin tutmaya çalışıyorlar. Demokrasiden bahsettiklerinde, kastettikleri şey örgüt için demokrasi. '5 dakikalığına İmralı'dan söz etmeksizin Türkiye'nin meselelerinden konuşun' deyin, söyleyecekleri tek bir cümle, paragraf yok. Türkiye'deki sorunların milli birlik ve kardeşlik içerisinde, çözülmesinden rahatsızlık duyuyorlar. Çünkü bu sorunlar çözüldüğü zaman onların da gerçek kimlikleri ortaya çıkacak. Gerçekten bu sorunların çözülmesi için siyaset yapmadıkları, bu sorunların çözülmemesi üzerinden siyaset yaptıkları ortaya çıkacak. AK Parti iktidarı bütün toplumsal sorunların çözülmesi konusunda milli birlik ve kardeşlik anlayışı içerisinde tam demokrasi standartları içerisinde elinden geleni yapıyor, büyük bir çaba ortaya koyuyor. En son referandumda da halk bu reformlara destek verdiğini gösterdi. Buna direnen kesimlere bakın, birbirleriyle zıt siyasi kutuplar, AK Parti'nin demokrasi ve barış konusunda, Türkiye'nin standartlarının yükselmesi için attığı her adımda hemen bir araya geliyorlar'' dedi.
Çelik, Kayseri'nin Anayasa değişikliğine ilişkin referanduma verdiği yüzde 73'lük desteğin kendilerine yetmeyeceğini belirterek, buradan 9 milletvekilliğinin tamamını kazanmak istediklerini sözlerine ekledi. Öte yandan, Çelik, salonda 2 kez kısa süreli elektrik kesilmesine rağmen konuşmasını sürdürdü.