'Türkiye doğru yolda'

Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, Türkiye'nin siyasi, sosyal ve ekonomik stres testinden geçtiğini belirterek, ''IMF hadisesi, Türkiye'nin ekonomik testinin çok net bir göstergesi'' dedi.

cumhuriyet.com.tr

Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, Türkiye'nin doğru yolda olduğunu ve bunun yapılmış uygulamaların test edilmesi olduğunu söyledi. Çağlayan, ''Yani bizim hükümetimizin 7,5 sene içerisinde ekonomi konusunda almış olduğu tedbirler test edildi ve onaylandı'' diye konuştu. ''IMF ile stand-by anlaşmasının imzalanmaması, Türkiye'nin iç disiplinini etkiler mi'' şeklindeki soru üzerine de Çağlayan, ''Etkilemez'' yanıtını verdi. Önceki yıllarda IMF'den para almak için ABD'ye gidildiğini hatırlatan Çağlayan, IMF'den borç alındığı zaman, diğer borç verenlerin de ''Türkiye, IMF ile anlaşma yaptı, akredite edildi. Dolayısıyla ucuz maliyetle kredi verilebilir dediğini'' kaydetti. Bakan Çağlayan, Türkiye'de gerçekleştirilen mali disiplin, bütçe disiplini ve yapısal ekonomik reformlar sonucunda, dünyanın en büyük küresel krizinden geçerken, IMF'siz bir Türkiye'ye 4 kuruluştan kredi notu artırımı getirdiğini hatırlattı.

 

'IMF akreditasyonuna gerek kalmadan, kendi kendimizi akredite ettik'

''Biz bunu IMF'siz yaptık'' diyen Çağlayan, IMF'nin akredite eden bir kuruluş olduğunu, ancak artık Türkiye'nin IMF akreditasyonuna gerek kalmaksızın, kendi kendini akredite ettiğini söyledi. Çağlayan, Türkiye'nin mali kuralı getireceğini, bunun bugüne kadar yapılanları kanun haline getirmek anlamını taşıdığını kaydetti ve şöyle devam etti: ''Ne zaman desteklenecek, gelir gider dengesi nasıl olacak, borçlanma nereye kadar olacak, faizler nasıl izlenecek, bütçe açıkları nasıl olacak? Bunların tamamını bir sisteme, bir dengeye oturtuyoruz. IMF'siz Türkiye'nin başarısı, Türkiye'nin kendi kendine bu kararları almasından ve uygulamasından kaynaklanıyor. Bundan dolayı ihtiyaç kalmadı IMF'ye. Ancak, IMF bizim ortak olduğumuz bir kuruluş, yarın bir gün IMF'ye ihtiyacımız olabilir. IMF'nin çeşitli anlaşma metotları var. Bunlardan bir tanesinde onlarla beraber olabiliriz. Hiçbir ülkenin, kuruluşun Türkiye'ye şunu şöyle yapın, bunu böyle yapın, şunu şuraya vermeyin, şunun karşılığı bunu gösterme, deme lüksü yok.''

 

'Onlar hala Türkiye'yi, eski Türkiye zannediyor'

Bakan Çağlayan, IMF'nin maalesef Türkiye için çifte standart uyguladığına işaret ederek, bunun çok net şekilde görüldüğünü söyledi. Küresel kriz ortamında IMF'nin bütün ülkelere, ''Aman iç tüketimi artırın, aman para harcayın, aman insanlarınıza para verin'' dediğini hatırlatan Çağlayan, ABD'nin yüzer dolarlık çekler dağıttığını kaydetti. Bakan Çağlayan, şöyle konuştu: ''Ama Türkiye'ye döndü, (siz hariç, siz yapmayın) dedi. Kardeşim sen bunu başka ülkeye yaptırıyorsun da bana niye yaptırmıyorsun? Benim bütçe dengem, benim borç dengem nasıl? Benim bir tane batan bankam yok. Benim ekonomimde de küresel krizden dolayı bir etkileşim oldu ama diğer ülkeler gibi olmadı, olmayacak. Maalesef bu konuda çifte standart uyguladı. Çünkü onlar hala Türkiye'yi eski Türkiye zannediyor. Ama bugünün Türkiye'si mali disiplinli, bütçe disiplinli, borç dengesini net şekilde sağlamış ve titizlik gösteren bir yapıya dönmüş. İşte bundan dolayı IMF'siz olarak, böyle bir kriz ortamında, biz başarı puanımızı yükselten ender ülkelerden olduk. Aslında Türkiye, bu ortamda başarı hikayesi yazmış bir ülkedir. IMF ile anlaşma yapmayacağımızı deklare ediyoruz, borsada, dövizde, faizde en ufak bir oynama yok. Eskiden böyle miydi? Ortalık kasıp kavrulmuştu. Hiçbir hükümet cesaret edemezdi IMF'siz yola devam etmeye.''

'İhracatın şeklini, ürün desenini, ürün çeşidini değiştirmek zorundayız'

Devlet Bakanı Çağlayan, ''ihracat stratejisi'' ile ilgili soru üzerine de, yeni ihracat stratejisinin dünya ticaretinde küresel krizle beraber ortaya çıkan negatif gelişmeler sonucu ortaya çıktığına işaret ederek, küresel kriz sonucu küçülen pastadan pay almak isteyenlerin sayısının arttığını ve artık eski metotlarla ticaret yapmanın artık kolay olmadığını söyledi. Dünyanın birçok ülkesinin aşırı korumacılığa yöneldiğini kaydeden Çağlayan, böyle bir piyasada Türkiye'nin tutunmasının önemine dikkat çekti.

Bakan Çağlayan, 2009 yılında ihracatın bir önceki yıla göre, 29 milyar dolar azaldığını ve bunun 21 milyar dolarının Avrupa pazarından kaynaklandığını belirterek, Avrupa'daki ihracatın talep daralması nedeniyle meydana geldiğini söyledi. ''Böyle bir durumda bana ne, biz eski kalıplarla gideriz deme lüksüne sahip değiliz'' diyen Bakan Çağlayan, Türkiye'nin ihracatın şeklini, ürün desenini, ürün çeşitlerini değiştirmek zorunda olduğunu kaydetti. İhracat stratejisinin, ihracat odaklı bir üretim stratejisi oluşturma mecburiyetinden ortaya çıktığının altını çizen Çağlayan, Türkiye'nin ihracatla büyümek zorunda olduğunu söyledi.'Stratejinin bileşenlerini oluşturduk'

''Bu nedenle, stratejinin alt bileşenlerini oluşturduk'' diyen Çağlayan, stratejinin ana bileşenlerinin ve hedefinin geleneksel sektörleri, yüksek teknolojili sektörler haline getirmek olduğunu kaydetti. Bakan Çağlayan, İhracata Dayalı Üretim Stratejisi Değerlendirme Kurulu kurduklarını ve bu kurulun, ihracat odaklı üretim stratejisinin ne olacağının ana bileşenlerini ortaya çıkaracağını söyledi. Yeni pazarlara girecek ihracatçı sayısını artırmak konusunda, yoğun çalışmalar yaptıklarını, Pazara Giriş Komitesi oluşturduklarını anlatan Çağlayan, Pazara Giriş Komitesiyle de engelleri tespit edecek ve giderecek bir mekanizma oluşturacaklarını kaydetti.

 

'İlk defa, 13 yıllık bir program ortaya koyduk'

Bakan Çağlayan, Türkiye'de yeni ihracat stratejisiyle ilk defa 13 yıllık bir program ortaya koyduklarını belirterek, dünya ihracatından alınan payın mutlaka artırılması gerektiğini söyledi. Strateji kapsamında, müşavirlik sistemimizin bir kısmını özelleştirdiklerini, performansa dayalı müşavirlik sistemi kuracaklarını, Türk Ticaret Merkezleri oluşturduklarını ve 33 tane ülke masası kurduklarını anlattı.

 

Türkiye'nin hedefi

Bakan Çağlayan, Türkiye'nin hedefinin Cumhuriyetin 100. kuruluş yıl dönümünde, 2023'te, 500 milyar dolar ihracat ve 500 milyar dolar ithalat ile 1 trilyon dolar dış ticareti olan, dünyanın ilk 10 ekonomisi içinde yer alan, kişi başına milli geliri Avrupa ülkelerinin milli gelirinin üzerine çıkmış ve uluslararası 10 markaya sahip olmak olduğunu sözlerine ekledi.

 

'Sözde Ermeni Soykırımı Tasarısı'

Bakan Çağlayan, ''Sözde Ermeni Soykırımı Tasarısı'', erken seçim ve demokratik açılıma ilişkin sorularını yanıtladı. Çağlayan, ''Sözde Ermeni Soykırımı Tasarısı''nın ABD Dış İlişkiler Komitesi'nden çıkması ve İsveç Parlamentosu tarafından kabul edilmesiyle ilgili soru üzerine, bu ay içinde ABD'ye gerçekleştirecekleri ziyareti ertelediklerini anımsattı ve ''Gezi çerçevesinde model ortaklığını yeniden dizayn edip, sistemi nasıl kuracağımızı, ne yapacağımızı, alım grupları ile görüşüp ticaretimizi artırma noktasına gelecektik. Ama maalesef bir tiyatro, bir komedi olarak sergilenen Dış İlişkiler Komitesi'nin almış olduğu bu karar, ister istemez bizi bir yerde frene bastırdı. Gelişmeleri göreceğiz, 24 Nisan'dan sonra ne yapacağımıza karar vereceğiz'' dedi. Ticari ilişkinin, siyasi ilişkilerin anahtarı olduğunu vurgulayan Çağlayan, Türkiye'nin ABD'nin 1,6 trilyon dolarlık ithalatı içinde 3,2 milyar dolarlık bir ihracata sahip olduğunu söyledi. Çağlayan, ''Yani okyanusun içinde bir damla. Ama ABD'nin 2009'da 140 milyar dolar olan ithalatımızdaki payı 10 milyar dolar'' diye konuştu.

Son derece yakışıksız olan bu durumun ticari bazda kime zarar verdiğinin iyi görülmesi gerektiğine işaret eden Çağlayan, Türkiye'nin önümüzdeki 10 yılda sadece enerji alanında 120 milyar dolar yatırım yapacak ülke olduğuna ve ABD'deki bir çok enerji firmasının Türkiye'deki yatırımlarla ilgilendiğine dikkati çekti. Çağlayan, ''Türkiye savunma sanayi başta olmak üzere hem alıcı, hem satıcı konumunda. Bunun için bu kararı, tutumu alacak olan ülkelerin hesaplarını çok iyi yapmaları lazım'' dedi. Çağlayan, ABD yönetiminin buna taraf olmadığını bildiklerini de söyledi.

'Umarım hatadan dönerler'

İsveç gezisinin de iptal edildiğini belirten Çağlayan, İsveç'in AB konusunda Türkiye'ye en fazla destek veren ülkelerden olduğunu söyledi. İsveç'in detaylarını bilmediği bir konuda böyle yanlış bir karara gittiği ve ahkam kestiğini ifade eden Çağlayan, ''Umarım hatadan dönerler'' dedi. Türkiye'nin onuru, hakları ve menfaatlerinin hiç bir şekilde bedeli olmadığını belirten Çağlayan, bu meselenin iki ülke arasındaki ticarete yansımaması dileğinde bulundu. Çağlayan, ''Türkiye'nin olmayan bir şeyle suçlanmasının parasal değeri olmaz. Zaten böyle bir şeye kimsenin gücü yetmez'' diye konuştu.
 

'Türkiye'nin gündeminde erken seçim yok'

Çağlayan, erken seçimin söz konusu olup olmadığı yönündeki bir soru üzerine de, Meclis'te çoğunluğun kendilerinde olduğunu belirterek, hiç kimsenin ''erken seçim'' diye bir rüya içine girmemesi gerektiğini söyledi. ''Şu anda erken seçimi gerektirecek ne var'' diye soran Çağlayan, seçim takvimini 5 yıldan 4 yıla indirdiklerini anımsattı ve ''Türkiye artık bunlara alışacak. 'Erken seçim' diye bir şey Türkiye'nin gündeminde yok, herkes bunu unutsun. Bunu söyleyenler de Türkiye'ye yapılacak yatırımların önünü kesmek için yapıyorlar'' diye konuştu.
 

Kürt açılımı

Bakan Çağlayan, kürt açılım sürecine ilişkin bir soru üzerine, ''İhtilal sonrası 1982'de yapılan bir Anayasa'ya sahibiz. Sağından, solundan yama yapılmış durumda. Türkiye'nin o zamanki ekonomik şartlarına, demokratik standartlarına, gelişmişlik endeksine, kişi başı milli gelirine bakın, bir de bugüne gelin. O gün Türkiye 46 bedendi, bugün 54 beden, 56 beden. Bizim insani, sosyal, siyasi, ekonomi standartlarımızın da bu beden ve yarın hedefimiz olan bedene uygun olması lazım'' dedi.

Bu sürecin Türkiye'ye ''herkesin bildiği ama konuşmaya korktuğu, halının altına süpürdüğü'' şeyleri yeniden konuşma imkanı getirdiğini savunan Çağlayan, kendisinin de ''Kürt orijinli'' olduğunu söyledi ve şunları kaydetti: ''Biz diyoruz ki önce bir üst kimlik var. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak. Tek vatan, tek devlet olmalıyız ve bunda hiçbir taviz yok. Anayasa'nın değişmez ilk 3 maddesi kimsenin bunu tartışmaya dahi gücü yetmez, zaten kimse de tartışmaz. Türkiye demokratik açılımı yapmak ve başarmak zorunda ve başaracak. Şu anda bakmayın siz siyaseten insanların karşı çıktığına, bunlar kendileri 5 sene, 6 sene, 10 sene evvel bununla ilgili çalışmalar yapmış, Türkiye'nin gündemine getiriyorlardı.''

Muhalefetin bu konudaki tutumunu son derece yanlış bulduğunu da dile getiren Çağlayan, kürt açılımın AKP'nin değil, Türkiye'nin projesi olduğunu hatırlattı. Çağlayan, şöyle devam etti: ''Biz konuşulmaya, söylenmeye cesaret edilmeyen konuları gündeme getirdik, pandoranın kutusunu açtık, halının altındaki pislikleri ortaya çıkardık. Ne kadar daha saklayacağız? Bundan 30 sene önce olan eski bir devlet başkanının, 'Efendim Kürt yoktur, kışın karda yürürken kart kurt sesi...' demesi. Buna inanmak mümkün mü, böyle bir şekilde meseleyi ortadan kaldırmayı düşünmek mümkün mü?'' Kürt açılımın Türkiye'ye ciddi yararları olacağı kanaati bulunduğunu belirten Çağlayan, ''Eski bir ülkücü olarak bunları söylüyorum'' dedi. Çağlayan, Kuzey Irak konusuna da değinerek, ''İstediğin kadar reddet orada bir olgu var. Ticaret münasebetlerimiz var, yaklaşık 8 milyar dolarlık mal satıyoruz. Bu çerçevede değerlendirmek lazım'' şeklinde konuştu.