Türkiye Demokrasisinde Karaoğlan Destanı

Türkiye Cumhuriyeti'ne 5 kez Başbakanlık yapan Demokratik Sol Parti eski genel başkanı, Karaoğlan lakabıyla tanınan bir döneme damgasını vurmuş Bülent Ecevit'in bugün 8'nci ölüm yıl dönümü. CHP'li Erdoğan Toprak, Ecevit için bir yazı kaleme aldı.

cumhuriyet.com.tr

 

İşte Toprak'ın Ecevit için kaleme aldığı o yazı;

Türk siyasi tarihinin en önemli ve en özgün siyaset adamlarından biridir Bülent Ecevit. Türk demokrasisine kendi özgün duruşuyla çok anlamlı katkılarda bulunmuş ve adını unutulmaz kılmış Bülent Ecevit’in ölümünün sekizinci yıldönümünde kendisinin anlamlı katkılarını hatırlamak, ülkece içinden geçmekte olduğumuz bu olağandışı zor dönemde bir kat daha önem kazanmaktadır.
Bülent Ecevit’in kişisel tarihi adeta başından sonuna kadar demokrasi dersi niyetine okutulabilecek detaylarla bezelidir. 1957 yılında CHP’den milletvekili olan Ecevit, 1961-1965 yılları arasında İsmet İnönü’nün CHP’sinin koalisyon hükümeti sürecinde Çalışma Bakanlığı
yaptı. Çalışma bakanı olarak görev yaptığı dönem boyunca çalışan kesimlerin haklarının genişletilmesi için mücadele verdi. Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu’nun çıkarılması,
sosyal güvenlik haklarının genişletilmesi için çaba harcadı. İşçi ve emekçi dostu Bir çalışma bakanı olarak Ecevit’in bu çabasının, bugünden bakıldığında ne derece kıymetli olduğu daha da ortaya çıkmaktadır. Onun çalışana, emekçiye açtığı yol ve kazandırdığı haklar ülkemizde sendikaların kitleselleşmesine, işçilerin haklarını aramalarına ve haklarının güvence altına alınmasına imkân sağladı. O yüzden işçi ve emekçi dostu olarak hep kabul edildi. Bülent Ecevit ve bu ülkenin sosyal demokratlarının kazandırdığı hak ve özgürlükler sağ iktidarlar ve AKP tarafından birer
birer ortadan kaldırıldı. 12 yıllık AKP iktidarı, şimdiye kadar kazanılmış hak ve
özgürlükleri, kendilerini hizmetine adadıkları neoliberal, muhafazakâr, gerici politikalar uğruna tırpanlamak ve yok etmek uğruna her çabayı sarf etmektedir. Bundan dolayıdır ki sadece 2014 yılının ilk 9 ayında 1414 işçi, AKP hükümeti dönemi boyunca ise 13 bin 442 işçi hayatını kaybetmiştir. Yani ne Soma ne de Ermenek bir kazaydı. İşte Bülent Ecevit özellikle madenlerde çalışma şartlarının iyileştirilmesi için büyük bir mücadele vermiş ve hep madencinin yanında olmuştur. 1965 yılından itibaren CHP içinde “ortanın solu” görüşünü sahiplenen Bülent Ecevit’in bu görüşe karşı olan parti içi bir kesime karşı çok önemli demokratik bir mücadele verdi. Çünkü Ecevit, Atatürkçülüğün yenilenme, değişim ve devrimci özünü çok iyi kavramış ve statükonun partinin siyasi ömrünü sona erdireceğini görmüştür. CHP içinde eski ve yeni tartışması sürekli olagelmiştir ve yeniliği savunanlar partiyi iktidara taşıma noktasında hep sağlam bir temel atmışlardır. Ecevit eğer partinin örgüt ve politikalarının yenilenmesi mücadelesi vermeseydi Türkiye’de solun tarihi başarısı yakalanamazdı. Ecevit’in bu mücadelesinin sonunda “ortanın solu”

CHP’nin temel politik çizgisi haline geldi. Ecevit’in demokratik karakteri ve bu uğurdaki
mücadelesi 1971 Askeri Muhtrası’na koşulsuz karşı duruşuyla bir kez daha kendisini gösterdi. Onun tereddütsüz darbe karşıtlığı, partisinin genel başkanı İnönü ile karşı karşıya gelmesine sebep oldu. Bu süreç, parti içi mücadele sonucu Ecevit’in, İsmet İnönü’yü genel başkanlıkta yerinden etmesiyle
sonuçlandı. Bu parti içi mücadelenin demokratik karakteri Türk siyaset literatürüne bir ilk olarak geçti. Tarihi bir örnek Ecevit sadece Türk siyaseti için değil, dünya siyaseti ve mazlum toplumlar için de çok tarihi bir örnektir. Egemen dünyanın karşı çıkmasına rağmen Kıbrıs Barış Harekâtını yapması, haşhaş üretimi konusundaki tavrı onun diplomasi tarihine geçmesine neden olmuştur. 1980 askeri darbesi sonucunda tutsak edilse de hem entelektüel hem de siyasi çalışmalarını sürdürmüş, demokratik
solun temel ve yerel bir Türkiye siyaseti olarak iktidara gelmesi mücadelesinde başarılı olmuştur. Bir devlet ve siyaset adamının sahip olması gereken her türlü özelliğe ve niteliğe sahip olan rahmetli Ecevit, siyasetten edebiyata, ekonomiden diplomasiye hem eser vermiş hem de pratikte tarihin akışına yön vermeyi başarmıştır. Darbelere, katliamlara, suikastlara karşı verdiği cesur mücadele ve her koşulda demokrasiden yana tavrı, Cumhuriyet’in devrimci özüne olan bağlılığı, solun
demokratik ve özgürlükçü ruhunu ülkeye hâkim kılma isteği, onun her zaman halkımızın yüreğinde ve bilincinde kalmasını sağlayacaktır. Çünkü Bülent Ecevit de bu halkın bütün acılarını, yokluklarını ve yoksulluklarını hep yüreğinde taşımıştır. Bunun için yazmıştır Pülümür’ün Yaşsız Kadını şiirini. O şiirdir ki bu ülkede kadına, insanımıza, yoksulluğunuza yazılmış en güzel şiirlerden biridir. Ve şiirde dediği gibi: “en soylu yoksulluğun toprak döşeli sarayında/bir taç gibi kondu
başıma Türkiyeliliğim.” Ecevit’in bilgeliği, demokratlığı, nezaketi ve Türkiyeliliği bu halkın başında sürekli taşıyacağı bir taç olarak kalacaktır. Siyasi tarihimizin en önemli şahsiyetlerinden biri
olan rahmetli Bülent Ecevit’in genel başkanlığında 1990’lı yıllarda siyaset yapma imkânı buldum. Çok az insana nasip olan bu siyasi sürecin her aşaması benim için dopdolu bir eğitim süreci
oldu. Onunla tanışan, konuşan, tartışan herkes nezaketinden, bilgeliğinden, bilgi birikiminden, siyasi öngörüsünden çok şey öğrenmiştir. Hem milletvekilliği hem de bakanlık dönemimde sürekli
yanımda gördüğüm, desteğini, katkılarını hiçbir zaman benden esirgemeyen rahmetli Bülent Ecevit’i saygı, şükran ve minnetle anıyorum ve her zaman anacağım. Ruhu şad olsun.

ERDOĞAN TOPRAK Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili