Türkçe ibadet ve Arapçılık! Özdemir İnce'nin yazısı...

İslam’da da reform gereklidir. Bunun ilk adımı Türkçe Kuran ve Türkçe ibadettir. Müslüman Türkler bu konuda dünyaya örnek olmalı. İslam dini Arap olmayan Müslümanlar için sadece bir dindir. Bu nedenle Arapçayı kutsallaştırmak gayrı milli olup Araplaşma emperyalizmine hizmettir. Cemil Kılıç’ı bu kitabı anlaşılır bir dille ve sağlam kaynaklara dayanarak yazdığı için kutlarım.

Özdemir İnce

Gene bir yazarı ve kitabını öveceğim. Bunu ben yapmazsam (sandığım kadarıyla) kimse yapmaz. Yazarın adı Cemil Kılıç, kitabın adı Türkçe İbadet. Ayrıca kitabı yayımlayan Kırmızı Kedi Yayınevi’ni hararetle kutlamak istiyorum.

Cemil Kılıç, İstanbul Küçükköy İmam Hatip Lisesi ve Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelam ve İslam Felsefesi Bölümü mezunu. 1923 Cumhuriyeti ve Devrim Yasaları’nın hayal ettiği bir din bilgini.

Kendi düşüncelerimi yazmadan önce yazarın “Sunuş” bölümünü dikkatinize sunmak istiyorum:

İSLAM’IN EVRENSELLİĞİNE DARBE!

“Elinizdeki bu çalışma, İslam tarihindeki çok köklü bir tartışmayı yeniden ele alıyor. Anadilde ibadet tartışması İslam’ın ilk yıllarından beri Müslümanların sürekli gündeminde yer alan bir konudur. Ancak bir türlü kesin bir sonuca varılamıyor.

Kimileri şiddetle karşı çıkarken kimileri de ateşli bir biçimde savunuyor. Gerçek şu ki karşı çıkanların sayısı ve gücü daha fazla görünüyor. Hatta karşı çıkanların önemli bir bölümü Arapça ibadeti neredeyse bir iman şartı gibi kabul ediyor.

Arap dilinde ibadete karşı çıkıp anadilde ibadeti savunmak, İslam’a karşı çıkmak, Kur’an’ı inkâr ve küfre sapmak şeklinde nitelenebilecek düzeyde şeytanlaştırılıyor. Bu sapkın tutumda aslında Arap dilinin kutsallığına / tanrısallığına olan iman, en önemli etken olarak öne çıkıyor.

Bu imanda Araplığı ve Arapçayı İslam’la özdeşleştirme yozlaşması var. Ne var ki bu, aslında, İslam’ın evrenselliği / tüm halklara hitap ederliği özelliğine vurulan ağır bir darbedir.

Arap dili dışında ibadete karşı çıkmak, Müslüman olmayı bir nevi Arap kimliğinin kabulünü gerektiren bir tercih şeklinde görmek demektir.

Nitekim Araplar dışındaki Müslüman halkların belli ölçüde Araplaştıkları, hatta tümden Araplaşma süreçlerinin devam ettiği gibi yalın ve acıtıcı bir gerçekle karşı karşıyayız.

Arap dili ile ibadeti şart görenlerin kutsallık savlarının yanı sıra Arap dilinin üstünlüğü ve öbür dillerin tanrısal iletiyi karşılamada yetersizliği düşüncesi de dikkat çekiyor.

‘ARAP DİLİ KUTSAL DEĞİLDİR’

Ne var ki her üç sav ve düşünce de temelsizdir. Arap dili kutsal değildir, üstün değildir ve öbür dillerden kıyas dışı bir biçimde varsıl değildir. Bütün diller tanrısal iletiyi karşılayacak düzeyde yetkinliğe sahiptir.

Aksi halde o dilleri konuşan halkların tanrısal iletiye muhatap olamayacakları ve hatta o iletiyi algılayamayacakları anlamı ortaya çıkar ki bu da İslam’ın temel ilke ve özelliklerine tümüyle terstir. Başka bir deyişle anadilde ibadete karşı çıkmak İslam’ın evrenselliğine itirazdır.

Türkiye’de anadilde ibadeti savunmak, İslamcı ve bir kısım sözde milliyetçi çevrelerce ağır karalama ve suçlamalara maruz bırakılmaktadır. Meseleyi İslam düşmanlığı, vatan hainliği ve bölücülük gibi görenler, konuyu arı duru bir imanla ve Kur’anî bir bakış açısıyla değil son derece ideolojik bir saplantıyla değerlendirmektedir.

“Türk ülkesinde Türkçe ibadeti savunmaktan daha doğal ne olabilir” denilmesi gerekirken tam tersi cümlelerin insafsız ve hayâsız bir biçimde kurulduğuna tanık oluyoruz.

MECZUPLAR!

Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün buyruğuyla 1932’den 1950’ye değin Türkçe ezan okunmasını ihanetle eş değer gören sapkın ve satkın zümreler, aymazlık çukurunda debelenip durmaktalar.

Türkçe ezanı ezan saymayan, Türkçe namazı namaz saymayan bu güruh kendisini Allah yerine koyan meczuplar taifesine dâhil addedilse gerektir. Bu güruh “Allah demeyi yasakladılar”, “Ezanı susturdular” gibi iğrenti uyandıran yalanlarla milletimizi zehirlemeye devam ediyor.

Bu kitapta gerçeği okuyacaksınız.

Anadilde ibadeti savunmak, İslâmî bir hakkı savunmaktır; Muhammedi bir tutumu savunmaktır; Kur’anî bir kararlılığı savunmaktır; ulusun anayurdu olan ulusal dili savunmaktır; aklı, özgürlüğü, bilinçli ibadeti savunmaktır.

Biz bu gerçekleri daha yüksek bir sesle haykırmak için bu çalışmayı hazırladık.

Ulu Tanrı kimsenin emeğinin zayi olmasına izin vermeyecektir, inancıyla tamamladığım bu çalışma, anadilde ibadet ve Türkçe duyarlılığı konusunda tüm ulusumuza ve tüm Müslüman halklara güç ve esin verirse bundan olağanüstü kıvanç duyacağım.”

‘TANRI VE DİN’DEN ZARAR GELMEZ!’

Cemil Kılıç’ı bu kitabı anlaşılır bir dille ve sağlam kaynaklara dayanarak yazdığı için tekrar kutlarım.

Arapça bilmediği için okuduğu Kuran’ı anlayamayan, yasaklandığı için Kuran’ı kendi dilinde okuyamayan, bilmediği bir dille namaz kılan bir Müslümanın acınacak durumunu düşünün.

Aslına bakarsanız Kuran Arapçasının günümüz Arapçasıyla ortaklığı neredeyse benzerliği yok gibi. Bu nedenle Arapların anlaması için de güncellenmesi, uyarlanması gerekir. Onlar da anlıyor sayılmaz.

İnsanların çoğunun inandığı bir Tanrısı ve duyumsadığı bir dini var. Tanrı ve din, doğa karşısına güçsüz olduğunu hisseden, doğa olgu ve olaylarından korkuya kapılan ilk insan için güçlü bir sığınak olmuştur. Bu ne zamana kadar sürecek, bilemeyiz.

Tanrı’dan ve Din’den insana zarar gelmez. Tanrısı ve dini kendinedir, bireyseldir. Tanrı ve din, din kurumsallaşıp da din adamlarının denetimine girdiği zaman durum değişir. Tüm dinlerin ruhban sınıfı (din adamları), topluma egemen olmak için, inanan insanın ağzına gem, burnuna halka, boynuna tasma takmak ister ve bunu başarır.

‘SORUN, DESPOT RUHBAN SINIFINDA!’

Sorun tarih boyunca inanç mühendisliği yapan despot ruhban sınıfında. İslamda ruhban sınıfı yoktur derler ama her dinde böyle bir sınıf vardır ve Türkiye’de, Diyanet İşleri Başkanlığı bu sınıfın örgütlü temsilcisidir. Bir toplumsal sınıf olsun da çıkarı olmasın mümkün mü? Elbette mümkün değil!

Hırıstiyanlıkta reforma kadar Vatikan’daki Papalık, ruhban sınıfı gerici ve tutucuydu, egemenliğini yitirmemek için İncil’in ulusal diller tercüme edilmesini istemiyordu. Gerçek Rönesans ve Aydınlanma, İncil’in ulusal dillere çevrilmesiyle başladı. Böylece Hıristiyan Batı, Müslüman Doğu karşısında üstün duruma geçti. Bu olgu, karşı çıkılamaz bir gerçektir.

Reform’dan bu yana Papalık başta Evrim olmak üzere bütün bilimsel ve teknik gelişmeleri kabul etmiş ve çağa uyum sağlamıştır. İslam’da da reform gereklidir. Bunun ilk adımı Türkçe Kuran ve Türkçe ibadettir. Müslüman Türkler bu konuda dünyaya örnek olmalı.

Siyasallaşmış ulema sınıfının ve Diyanet’in gerici istibdadından başka türlü kurtulmak mümkün değil!

İslam dini bir Arap için sadece din değildir; dil, kültür, tarih, hukuk, zihinsel yapı ve gündelik hayattır. Arap olmayan Müslümanlar için sadece bir dindir. Bu nedenle Arapçayı kutsallaştırmak gayrı milli olup Araplaşma emperyalizmine hizmettir. Böyle biline!..

Türkçe İbadet / Cemil Kılıç / Kırmızı Kedi Yayınevi / 184 s. / 2021.