'Tüm dokunulmazlıkları kaldıralım'

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç, ''Sayın Başbakan çağrımız açık; yüreğin yetiyorsa, eğer karnın ağrımıyorsa gel tüm dokunulmazlıkları kaldıralım. Dokunulmazlığı sadece kürsü dokunulmazlığı ile sınırlandıralım.'' dedi.

cumhuriyet.com.tr

CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, başkanlığında toplandı.

Koç, toplantı devam ederken, gündemdeki konulara ilişkin açıklamalarda bulundu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın okullarda kıyafet serbestliğini sağlayan değişiklikle ilgili açıklamalarına tepki gösteren Koç, ''Başbakan 70-80 yıl öncesine gitmeyi çok seven bir Başbakan. Bunu gelenek haline getirmiş. Asılsız suçlamalarla yakın tarihimizden, yakın tarihin devlet yönetenlerimizden bugüne husumet çıkartmaya bütün gayretiyle devam ediyor. 10 yıldır Türkiye'yi ne hale getirdiğini farkında değil'' dedi.

Koç, ''Sayın Başbakan'ın derdi İsmet Paşa falan değil. Başbakan'ın derdi Mustafa Kemal Atatürk'le. Mustafa Kemal Atatürk'e şimdilik İsmet Paşa'ya söyledikleri çerçevesinde sataşamadığı için İsmet Paşa üzerinden dolarak Mustafa Kemal Atatürk'e laf söylemenin ucuzluğu içerisinde günlerini geçiriyor'' görüşünü ifade etti.

Tek tip okul giysisinin ''faşizm'' göstergesi olmadığını, dünyanın birçok ülkesinde bunun uygulandığını söyleyen Koç, faşizmin de illaki tankla, tüfekle, postalla olmayacağını belirtti.

Koç, ''Türkiye'de bugünkü manzaranın adı tankla, tüfekle gelen bir faşizm değil ama uygulamalarıyla birlikte açık, net, sivil faşizmdir. Uygulayıcısı da bizzat Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'dır'' diye konuştu.

Dokunulmazlıklar

Türkiye'de uzun yıllardır dokunulmazlıklar konusunun tartışıldığını belirten Koç, Başbakan Erdoğan'ın 2002 seçimlerinden önce dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile bir televizyon programında karşı karşıya geldiklerini ve burada ''Evet, dokunulmazlıklar sadece kürsü dokunulmazlıkları ile sınırlı kalmalı'' dediğini anımsattı.

Koç, ''Daha sonraki dönemde biz 'kürsü dokunulmazlığı ile sınırlı kalsın' dedikçe, Sayın Başbakan dokunulmazlıklara dokundurtmama kararı ve politikası yürüttü. Çakma milliyetçilik yapan Sayın Başbakan kamuoyunu tatmin etme bakımından milliyetçi oyların peşine düşünce birden bire BDP'lilere savaş açtı'' dedi.

Koç, dokunulmazlıklar konusunda AKP içinde ciddi tartışmaların olduğunun bilindiğini, CHP'ye yönelik de ''Tandoğan'da grup toplantısı yapılır mı?'' yönündeki eleştiriler olduğunu hatırlatarak, ''(Grup toplantıları içtüzüğe göre bir tek TBMM'de yapılır) diye yeri göğü inletenler kendi grup toplantılarını TBMM dışında yapmak zorunda kaldılar. O tartışmalar kapalı duvarların arkasında kalsın gayreti gösterildi'' diye konuştu.

Dağdan inen, eli silahlı terör örgütü üyeleri ile sarmaş dolaş fotoğraf çektirmenin asla kabul edilemez olduğunu vurgulayan Koç, ''Bu manzaraları masum göstermek kimsenin hakkı da değildir, haddi de değildir. Peki,bu manzaralar nerede gerçekleşti? Başka bir ülkede mi, başka bir gezegende mi gerçekleşti? Bu manzaralar 10 yıldır bu ülkeyi yöneten Sayın Başbakan'ın yönettiği ülkede gerçekleşti. Bu ülkenin güvenliği için gencecik yaşında şehit olanlara 'kelle' diyen Başbakanların hiç mi suçu yok, hiç mi sorumluluğu yok?'' ifadelerini kullandı.

''Terörü ve teröristi sahiplenme suçunun yanın da ahlaksızlık, rüşvet alma, ihaleye fesat karıştırma, zimmetine para geçirme, kalpazanlık suç unsuru değil mi?'' sorusunu soran Koç, şunları kaydetti:

''Sayın Başbakan, bir ara ip aldın elinde 10-15 gün dolaştın, oyalandın, iple oynadın. Şimdi sıra dokunulmazlık şarkısına geldi. Yönetemediğin, güvenliğini sağlayamadığın ülkede teröristle kucaklaşanın dokunulmazlığını iç piyasaya süreceksin, perde arkasında terör örgütü ile bizzat sen ve muteber adamların kucaklaşacaklar, millet de bu gayretkeşliği yutacak. Sayın Başbakan çağrımız açık; yüreğin yetiyorsa, eğer karnın ağrımıyorsa gel tüm dokunulmazlıkları kaldıralım. Dokunulmazlığı sadece kürsü dokunulmazlığı ile sınırlandıralım. CHP'nin başından beri söylediği çizgi budur.''
Başbakan hakkında da bir fezleke olduğunu belirten Koç, ''O zaman kalpazanlıkla suçlandığın davada sen de yargılanabil, aklanabilirsen aklan'' görüşünü dile getirdi.

''Han, hamam sahibi oldunuz''

Başbakan Erdoğan'ın bugünkü konuşmasında da yine CHP'nin geçmişine, genel başkanına, sözcülerine ''esip gürlediğini'' söyleyen Koç, ''Yazıktır, günahtır. Sen nasıl girdin siyasete? 'Bir lokma, bir hırka' dedin değil mi? Bugün geldiğimiz duruma bakın. Hepiniz han, hamam, gemi şirket sahibi oldunuz. Dünyanın en zengin Başbakanları arasında zirveye oynar oldun. 10 yılda geldiğin noktaya bak, iş mi yaptın? Hepimiz eşit maaş alıyoruz, nedir bu gelirin kaynağı? Başbakan Yardımcısının dediği gibi 'Allah verdikçe veriyor kardeşim'. Öyle mi diyelim?'' değerlendirmesinde bulundu.
Yüzlerce yolsuzluk iddiası olduğunu buna karşılık Başbakan'ın ''bir tane kanıt gösteremiyorlar'' dediğini belirten Koç, şunları söyledi:

''Kanıt ortada, Unakıtan döneminden başlayın. Hilmi Güler döneminden çıkın. Erdoğan Bayraktar'ın 'evet yolsuzluk yapıldı' itiraflarına kadar her şey ortada, Deniz Feneri ortada. Zekat, fitre hırsızlığı, Tüpraş hırsızlığı ortada, Balıkesir Seka ortada. Daha hala kanıt diyor. Bütün bunlar ne? İlla alnının ortasına çakacak birini mi arıyorsun? Ortada kanıttan geçilmiyor, Başbakan kanıt istiyor. Allah'tan korkma sözde var ama eylemde yok.''

''Tayyip Erdoğan yargısı Deniz Feneri'nde boğuldu'' değerlendirmesinde bulunan Koç, Deniz Feneri E.v. soruşturmasında sanıklar arasında yapılan telefon görüşmelerine ilişkin tüm kayıtların da imha edildiğini ifade etti.
Koç, şunları kaydetti:

''Soruşturmayı yürüten yeni savcılar hazırladıkları iddianame de 'örgüt' ve 'nitelikli dolandırıcılık' suçlaması yapmayınca tüm telefon dinlemelerine ilişkin kayıtlar Ankara Cumhuriyet Savcılığı tarafından imha edildiği böylece köstebek olarak ortaya çıkan Başbakan Yardımcısının, Kırıkkale Belediye Başkanı ve Valisiyle yaptığı konuşmalar da bu şekilde kapatılmış oldu. Bu bir paniktir. Suçluların telaşıdır. Alman yargıçlar, Deniz Feneri yolsuzluğunu 'yüzyılın yolsuzluğu' olarak adlandırmışlar ve Türk hükümetini soruşturmayı engellemekle suçlamışlardı. Şimdi kayıtların imha edilmesi Türk hükümetinin bu soruşturmayı engellediğini gösteriyor.''

Irak'ın Bakan Taner'in uçağına iniş izni vermemesine ve Taner'in bu konudaki açıklamalarına da değinen Koç, ''Ortadoğu'nun fatihi rolüne soyunmuşlardı, geldikleri noktaya bakın, Ortadoğu'nun şamar oğlanı haline geldiler'' görüşünü savundu.

Mehmet Nihat Ömeroğlu'nun kamu başdenetçiliğine seçilmesiyle ilgili eleştirilerde de bulunan Koç, başdenetçi ve yardımcılarının bağımsız olmadığını belirtti.

''Tarafsız olması gereken üyelerin her tarafından AKP akıyor'' diyen Koç, ''Şimdi biz bunu AB'ye ve Avrupa Konseyi'ne söylediğimiz zaman Türkiye'yi ihbar mı etmiş olacağız? Türkiye'yi şikayet mi etmiş olacağız, yoksa bir gerçeği mi söyleyeceğiz? Bütün dünyada bunlar bağımsızdır'' dedi.