Tüketim Dünyayı Aptallaştırır
Çağdaş yaşamın insanlara sunduğu bilgi sayısal olarak neredeyse her birkaç yılda iki misli artıyor. Bunun tümünün bizim için önemli ya da önemsiz olması değil sayısı bizi eziyor. Market size yüz çeşit peynir sunuyor. Her yıl karşınıza, birbirleriyle yarışan araba modelleri çıkarılıyor. Vitrinler çeşit çeşit cep telefonu ile dolu. Kapaklarında çekici kadın fotoğrafları olan yüzlerce dergi raflara diziliyor. Bunlar seçim yapacak insanı bunaltıyor. Aptallaştırıyor.
cumhuriyet.com.trİnsanlar iki şekilde aptal oluyor: Birinin kaynağı genetik, diğerinin bilgisizlik. Bilgisiz adam içinde bulunduğu durumun verilerini yeterince bilmediği için analiz edemiyor, riske giriyor. Sürekli duvara çarpan bir adam. Cahil şoförün araba kullanması, trafik görmemiş köylünün kentte yolunu bulamaması, otomattan para çekememek, alınan bir aracı yüzde on kapasite ile çalıştırmak, bilgisayarı daktilo gibi kullanmak, büyük bir hastanede bir klinikteki randevuya vaktinde yetişememek çağın yaygın cahillik gösterileridir.
Çağdaş yaşam sunduğu sonsuz olanaklarla insanları aptallaştırır. Çünkü bilmeniz gereken şeylerin sayısı artıyor. İnsan köyden kente geldiği, taşra lisesinden üniversiteye ilk ayak bastığı, bir büyük alışveriş merkezine girdiği zaman bir aptaldır. Bir seçim kuyruğuna girdiği zaman da aptaldır. Yapay boyutları fazla gelişmiş ortamlarda doğal zekâsı işe yaramaz. Gelişmiş bir kent toplumunda yaşamak için, önemli, önemsiz birçok bilgi gerekiyor. Metroya binmenin, internetten bir uçak bileti almanın, telefonla bir otomobil kiralamanın, bir markette kuyrukta beklemenin vazgeçilemeyecek kuralları vardır. Trafiğin bilinmezse ölümle biten kuralları vardır. Araba sürmenin teknik bilgileri, trafiğe çıkmanın kuralları var.
Bugün insanların en prestijli oyuncağı otomobil olduğu için, toplumun bilgisizliği ve kuraldışılığının en büyük gösterisi de trafiktir. Çarpışan iki otomobilin sürücüleri yeterli zekâ sahibi olmadıkları için değil, kural ya da şoförlük bilmedikleri için aptalca davranırlar. Kuşkusuz kaza için tek bir aptal şoför de yeterlidir. Bütün bunlar günlük yaşamımızda herkesin, her gün tanık olduğu olaylardır. Sonunda insan bunları kanıksar. Fakat bu kanıksamanın da bir aptallaşma olduğunun farkına varmayız.
ÇAĞDAŞ TÜKETİM TOPLUMU APTALDIR
İnsanlar büyük bir bilgi baskısı altında yaşıyorlar. Biz bunu kendi yaşam tarihimizden öğrendik. Apartmansız, otomobilsiz, elektriksiz, telefonsuz, radyosuz, televizyonsuz, asfalt yolsuz bir dünyadan elektronik ve dijital bir dünyaya yarım yüzyıl içinde elli milyon insanla atladık.
Birkaç bin nüfuslu kasabalardan, beş yüz nüfuslu köylerden milyonluk kentlere yıldırım hızıyla geldik. Görünüşte her şeye uyum sağlamış ya da sağlar gibi görünen bir dünya var. Ama gerçekte benim gibi dünyanın her köşesini görmüş ve yaşamış biri için bile bir kaos. İlginç olan, bilgisizin bu kaosun da farkında olmamasındadır. Olasılıkla çağdaş toplumların tümü bilgisizlik hastasıdır. Yani çağdaş tüketim toplumu aptaldır. Geç kapitalizmin asıl kapitali de bu aptallıktır. Buna tüketim hastalığı deniyor.
Aptallara bu satırların yazarı da dahildir. Vitrinde iyi tasarlanmış, her türlü cambazlığı yapan yeni bir telefon görürsem almamak için kendimi zor tutarım. Çok güzel basılmış, nefis fotoğrafları olan bir sanat kitabı görürsem, koyacak yerim olmasa bile, bütçemi zorlayıp o kitabı alabilirim. Yaşı genç olanlar için, gözü yeni açılanlar için dünya otomobilden, telefona, kol saatinden marka elbiselere, süpermarketlerde çekici ambalajlarla sunulan bulaşık sabunundan peynir, çikolata ve bisküviye kadar gerek olmayan her şey gözünüzü boyuyor. İnsanlar, oyuncakçı dükkânındaki küçük çocuklar gibi, kendilerine sunulan mallar karşısında nereye saldıracaklarını şaşırıyorlar.
Bunu geç kapitalizmin sunuş ve satış yöntemlerine bağlamak yetmez. Kapitalizm zaten var olan bir olguyu ekonomik amaçlarla kullanmanın yöntemlerini bulmuş ve geliştirmiştir. Bu Adam Smith’in dile getirdiği ‘self-interest’ ve ‘division of labor’ ve Pazar Ekonomisi yasaları ile de açıklanamaz.
Dünyanın çözemediği sorun da budur. Biz büyük sayıların her şeyin doğasını bu denli kökten değiştirdiği bir dünya ile ilk kez karşılaşıyoruz. Fakir ülkeler için bu sorun daha da ağır ve çözümsüzdür. Çünkü kentlere dolan kırsal nüfusun kültürü, doğa ile kucak kucağa yaşayan cahil köylülerin dönüşüm kültürüdür. Bu benim çocukluğumda büyük renkli toplar, trenler ve üç tekerlekli bisikletleri ilk gören çocukların tepkilerini içeren çocuksu davranışlar kültürüdür. Bu kadar çok oyuncak çağdaş insandan yeni bir yaşlı çocuk kuşağı yaratmıştır. Bu davranışlara çocuksu, bilgisizce, aptalca sıfatlarının hepsi uygundur. Ne var ki bu aptallık evrenseldir.
FİNANS KAPİTAL APTAL ÇOCUKLARI SEVİYOR
Fakat sorun bu dönüşümün halk katındaki yorumu ve uygulanmasının çok üstündedir. Dünyadaki bilgi çokluğu sadece bilimin gelişmesi ve teknolojinin sunduğu yaşamsal kolaylıklarda değildir. Çağdaş teknoloji, geç kapitalizmle birleşerek, bir yandan doymayan toplumlar öte yandan doymayan üreticiler yaratmıştır. Binlerce yıllık sağduyu, yaşam felsefesi, hoşgörü, alçakgönüllülük, yetinme ölçütleri sayı selleri içinde yok olmuşlardır. Bugün yetinmek neredeyse gelişme karşısı bir ideoloji, bir küfür olarak algılanabiliyor. Finans kapital aptal çocukları seviyor. Ona para kazandıran bu çocuklar Amerika’da da, Çin’de de, Türkiye’de de aynı şekilde davranıyorlar. Bunlar geçmişin en modası geçmiş hurafeleriyle de aldatılabilir. Kapitalizm onlara Noel Baba gibi gösterilebilir. Bu oyunu patronların istediği gibi oynamanın adı da politika olmuştur.
Bu köşede ara sıra yinelediğim eski dünyanın bitmiş olduğu yargısı, ‘yeni bir dünya yarattık!’ anlamına gelmiyor. Geçmiş insanlık tekerlemelerinin içlerinin boşaldığı anlamına geliyor. Alışveriş merkezindeki peynir çeşidi kadar çok politik tercih karşısında bilgisiz olan politikacı, en kötü peyniri, yağı, yumurtayı olduğu gibi en kötü politik seçimi de yapmış olabiliyor. Böylece çağın tüm cehalet ve aptallığı politikaya yansıyor.
Bu evrensel epidemi dünyayı batırabilir. Klimatik değişiklik, susuzluk, enerji ve tarımsal üretim sorunları şimdiden planetin boğazını sıkıyor. Aptalların farkında olmadığı değişiklikler birbirini izliyor.
Adam Smith’in işin çeşitlenmesi ya da ‘division of labor’ kavramının bütün düşünsel, uygulamalı ve politik alanlara yayılması, yani bilgisayarın en üst düzeyde randımanla çalışması gerekiyor.
Dünyanın tam anlamıyla çuvalladığı olay, sayı baskısı altında ezilen insanlığın politik sorunlarını çözebilecek uzmanlaşmış düşünce ve gücü işbaşına getirecek sistemi bulamamış olmasıdır. Demokrasi ve Pazar Ekonomisi 18. yüzyıl koşullarında tanımlanmışlardı. O zaman dünya sömürgecilik, altına hücum ve kovboylar dünyası idi. Onu zorbalar çağı izledi. Yeni sömürgeler yaratmak, hücum edilecek altın yatakları bulmak gerekiyor. Bunun için yeni kovboy türleri icat etmeye çalışıyoruz. Ne var ki, o zamanlar iklim değişiklikleri, enerji sorunları ve karınca yuvası gibi kentler henüz yoktu. Aptalın işi giderek zorlaşıyor.