Tükenmez kalem: İfadem geçersiz

Eski Kayseri Jandarma Alay Komutanı Albay Cemal Temizöz ve eski Cizre Belediye Başkanı Kamil Atağ'ın da aralarında bulunduğu sanıkların yargılanmasına başlandı. Davada 'Tükenmez kalem' adını kullanan gizli tanık ifadesinin geçersiz olduğunu söyledi.

cumhuriyet.com.tr

Kayseri Jandarma Alay Komutanı Albay Cemal Temizöz ve eski Cizre Belediye Başkanı Kamil Atağ'ın da aralarında bulunduğu 7 sanığın yargılanmasına devam edildi.

Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya, tutuklu sanıklar Albay Temizöz, eski Cizre Belediye Başkanı Kamil Atağ, oğlu Tamer Atağ, itirafçılar Adem Yakin, Hıdır Altuğ ve Fırat Altın (Abdulhakim Güven) katıldı.

Hakkında yakalama kararı bulunan tutuksuz sanık Kukel Atağ ise katılmadı. Duruşmada, sanıkları savunmak üzere 7 avukat hazır bulunurken, aralarında Diyarbakır Baro Başkanı Mehmet Emin Aktar'ın da yer aldığı 40'a yakın avukat da müdahil olarak katıldı.

Sanık avukatları, iddianamede maktul olarak adı geçen İhsan Arslan, Abdullah Özdemir ve İzzet Padır'ın öldüğüne dair resmi kayıt bulunmadığını, bu nedenle söz konusu suçlamalarla ilgili savunma yapmakta zorlandıklarını dile getirerek, iddianamede bunun düzeltilmesini talep ettiler.

Müdahil avukatlar ise yargılama esnasında Kürtçe bilen bir tercümanın görevlendirilmesini, sanıkların savunmalarının, Türkçe bilmeyen maktul yakınlarına çevirisinin yapılarak anlatılmasını istediler.

Yer sıkıntısını da anlatan avukatlar, yargılamanın daha geniş bir salonda sürdürülmesini talep etti.

Mahkeme heyeti, taleplerin reddine karar verdi. Mahkeme başkanı, tercüman konusunun ise maktül yakınlarının ifadelerinin alınması sırasında talep edilebileceğini belirtti.
 

Gizli tanık anlattı

Duruşmada, iddianamede ''Tükenmez kalem'' adıyla gizli tanık olarak ifadesi bulunan sanık Fırat Altın (Abdulhakim Güven) hazırladığı 35 sayfaya yakın ifadesini okuduktan sonra mahkeme heyetine sundu.

Sanık Altın, 1995 yılında kimlik bilgilerinin güvenlik gerekçesiyle değiştirildiğini, Abdülhakim Güven olan adının Fırat Altın olarak kayıtlara geçildiğini anlattı.

Terör örgütü PKK'den ayrıldıktan sonra örgütün iç yüzünü güvenlik güçlerine anlattığını ve onlara yardımcı olduğunu belirten Altın, ''O tarihte yargılandığım DGM, benim korunmam gerektiğine karar verdi. Terör örgütü konusunda anlattıklarımdan sonra çeşitli operasyonlar yapıldı. Bu nedenle örgüt ve yandaşları tarafından hedef durumuna getirildim'' dedi.

Tutuklu kaldığı Diyarbakır E Tipi ceza evinin o dönemde, örgütün dağ kadrosu için adam yetiştirdiği, bir yer durumunda olduğuna dikkati çeken sanık Altın, şöyle dedi:
''Kuryeler vasıtasıyla cezaevindeki örgütsel çalışmalar örgüte iletiliyordu. Bunları anlattım. Örgütün faaliyetleri sekteye uğradı. Bu nedenle üzerime gelindi. İtirafçı olarak anılmak benim hoşuma gitmiyor. Terör örgütü PKK'ye karşı olan bir vatandaş olarak bilinmeyi isterim. Ben böyle bir durumda iken kimliğim teşhir edildi. Sahte kimlik kullanıyorum diye mahkemede yargılandım. Ta ki Ankara'dan resmi yazı gelene kadar bu böyle devam etti. Korunma talebim olmasına rağmen kimliğimi hep deşifre ettiler.''

Hiçbir yasa dışı faaliyet içinde bulunmadığını, terör mağduru olduğunu ileri süren sanık Altın,tutuklanmasının büyük haksızlık olduğunu savundu.

Sanık, Altın, tutuklanmasının terör örgütüne moral verdiğini anlatarak, yargılamayı anlamakta güçlük çektiğini ve iddianamede anlatılanların hepsinin düzmece olduğunu ileri sürdü.
Kendisine psikolojik baskı uygulandığını ve kazılarda çıkan kemiklerle kendisinin ilişkilendirildiğini hatırlatan Altın, bunu yapanlardan şikayetçi olduğunu söyledi.

''Ben terörü şiddetle kınıyorum'' diyen Sanık Altın, ''Tükenmez kalem'' olarak alınan ifadesinin geçersiz olduğunu ve içeriğini bilmeden imzaladığını savundu.
 

"1985'ten beri PKK'nin hedefindeyiz"

Sanık Kamil Atağ da yaptığı savunmasında, 1985 yılından buyana terör örgütü PKK'nin hedefi durumunda olduğunu, belirterek, şöyle dedi:
''Göçer olarak ailemiz, yaylada terör örgütünce döşenmiş kimyasal mayın buldu. Bunu güvenlik güçlerine bildirdik. O günden sonra ailemiz Cizre'de iskan edildi. Terör örgütü nedeniyle çarşıya çıkamıyorduk. Durumu OHAL Valiliği'ne anlattım. Onlar da bana tank taburundan ihtiyaçlarımızı karşılayabileceğimi söylediler. Biz ailece her zaman devletin yanında durduk. Örgüt adı altında adam öldürme ve örgüte üye olma suçlamaları bizleri derinden üzmüştür. Biz şehit ailesiyiz. Silahlı bir çete kurmamız söz konusu değil. Aşiretimiz korucudur. Emrimde 300 silahlı korucu bulunuyor. Şimdi TSK silahlı çete mi kurmuştur.

Tanık Mehmet Nuri Binzet, yalancı canavardır. Hukuka güveniyorum. Devletin bizden bir alacağı varsa bunun faturasını ben kendim keserim. Örgüt üyeliğinden yargılanmam bizi son derece üzmüştür.''