TÜBİTAK'ta 9-6 mesai eylemi

Aynur Çamalan, TÜBİTAK'ta sekreterlik yapıyordu. TEKEL işçilerine destek verdiği yani bir günlük grev yaptığı için işten atıldı. Üstelik atılma gerekçesinde bu açık açık yazıldı. Bu, bundan sonra eylemlere katılacak olanlara da gözdağıydı. Çamalan, 49 gündür kurumun önünde eylemde. Sendikaların "tek başına" bıraktığı Çamalan, sesini duyurmaya çalışıyor.

cumhuriyet.com.tr

TÜBİTAK’ta 13 yıldır çalışan Aynur Çamalan, TEKEL işçilerine destek vermek amacıyla 4 Şubat’ta yapılan greve katılınca “performans yetersizliği” gerekçesiyle işten çıkarıldı. Çamalan, TÜBİTAK’ın kendisini işten çıkarmasına karşın 8 Mart’tan bu yana “Ben TÜBİTAK’ın personeliyim” diyerek sabah saat 09.00 ile akşam saat 18.00 arası kurumun önüne gelerek mesai saatleri boyunca eylem yapıyor. Üye olduğu Tez Koop-İş’in de kendisine yeteri kadar destek vermemesinden şikâyet eden Çamalan, işe iadesi yapılıncaya kadar kendi ifadesiyle “9-6 mesai eylemini” sürdürmeye kararlı. Çamalan’la ‘mesaisi’ sırasında konuştuk.

- 13 yıldır çalıştığınız TÜBİTAK’taki işinizden neden çıkarıldınız?

- TÜBİTAK’ta 13 yıldır görev yapıyordum. En son görevim sekreterlikti. 13 yıldır sendikalıyım. Tez Koop-İş’e üyeyim. TEKEL işçilerine destek verdikten sonra işten çıkarıldım. 4 Şubat grevine katıldım. Bu bir dayanışma greviydi ve konfederasyonların aldığı bir grev kararıydı. TÜBİTAK’tan benim dışımda da greve katılanlar oldu. Greve katılanlar ya mazeret izni aldılar ya da vizite kâğıdı aldılar. Ben grev konusunda TÜBİTAK’ta tek başıma kalmışım. Sendikadan beni arayarak, “Aynur, TÜBİTAK’tan bir tek sen kaldın mazeret göstermeyen. Ne yapacaksın?” dediler. Ben de mazeret göstermedim, “Grev yaptım” dedim.

- Bu gelişme üzerine ne zaman işten çıkarıldınız? İşten çıkarıldığınıza ilişkin kararı size nasıl bildirdiler?

- Tam bir ay sonra işten çıkardılar. 4 Mart’ta işime son verildi. 4 Mart tarihinin de plansız, programsız bir tarih olduğunu düşünmüyorum. Çünkü 2 Mart’ta TEKEL işçileri gitti. Çadırları söktük, onları gönderdik memleketlerine, 4 Mart’ta saat 16.30’da da işten çıkarıldığım bana tebliğ edildi. TEKEL işçilerine destek vermem nedeniyle işten çıkarıldığıma ilişkin olarak bana TÜBİTAK Başkan Yardımcısı Ömer Ziya Cebeci imzalı bir yazı verildi.

Yazıda, 4 Şubat 2010 tarihinde mazeretsiz işe gelmemem ve mesai saatlerine riayet etmemem gerekçe gösteriliyor. Yazıda, personelin bunu alışkanlık haline getirdiği ve ileriki yıllarda da bunu böyle sürdürebileceği öngörüldüğünden dolayı gereğinin yapılması gerektiği belirtiliyor. Başkan da gereğinin yapılmasına onay veriyor. Bana sunulan resmi gerekçede de performans yetersizliğinden ötürü atıldığım belirtiliyor. Bir şey uydurmaları gerekiyordu, buna dayandırdılar. Performans yetersizliği soyut bir kavramdır. Kime göre, neye göre performansım yetersiz, bunları bilmiyorum.

- Bu karara itiraz ettiniz mi? Savunmanızda neler yazdınız?

- İnsan Kaynakları Bölümü benim elime sarı bir zarf tutuşturdu. Ben önce bunu disiplin soruşturması zannettim. O kadar rahat, o kadar pişkin bir tavırları vardı ki... Açtım zarfı, ilişik kesme belgesini görünce şok oldum. 4 Şubat’tan dolayı işime son verilecekse disiplin soruşturması açılması, uyarı yapılması, sendikanın muhatap alınması gerekirdi. Birim amiri benden savunma istedi. Resmi olmayan bir yazı gönderdi bana. Ben de dedim ki: “Bu yetkiniz yok, benden savunma isteyemezsiniz. Beni disiplin kuruluna gönderirseniz, onlar benden savunma isteyebilirler.” Ama değişen bir şey olmadı. İşten çıkarılmamda bir usul hatası yapıldı. Hiçbir prosedür uygulanmadı.

- Bu karar karşısında siz ne yaptınız?

- Karar bana tebliğ edildikten sonra ertesi gün sendikayla bir toplantı yaptık. Sendika yönetimi “Hukuki süreci başlatacağız. Kesin kazanacaksın, bu sırada sen bir işe başvur, maddi sıkıntı yaşama. Nasıl olsa davayı kazanıp geri döneceksin” dediler. Ben de eylem yapmak istediğimi, eylem yapmak zorunda olduğumuzu söyledim. Sendika yönetimi de benim atılmamdan sonra “Keşke mazeret yazsaydın” diyor. İşi kılıfına uyduruyor. Greve katılmak sanki suç. İşe iade konusunda sendika dava açtı ama eylemlilik konusunda pek bir şey yapılmadı.

- Her gün mesai saatleri içinde TÜBİTAK’a gelerek eylem yapmaya nasıl karar verdiniz?

- İlişik kesme belgesini gördüğümde TÜBİTAK önünde eylem yapmaya karar verdim. 8 Mart’tan itibaren de her gün sabah gelip akşama kadar mesai bitimine kadar eylem yapıyorum. Onlar beni kurumdan atsalar bile ben hâlâ bu kurumun personeliyim. Dolayısıyla “9-6 mesaime” devam ediyorum. Hafta içi her gün saat 09.00’dan saat 18.00’e kadar eylemi sürdüyorum.

- “9-6 mesai eylemi”ne kimlerden destek geliyor?

- Sivil ve siyasi örgütler bana destek veriyor. Sendikalardan da bireysel telefon ve destekler var. TEKEL işçisi arkadaşlarımız da gelip bana destek veriyor. Yaptığım direnişe kurumları gezerek destek istediler.

- TÜBİTAK yönetimi bu süre içerisinde sizinle görüştü mü?

- Hiç geri dönmediler. Sendika görüşme talebinde bulundu ama TÜBİTAK yönetimi bunu da kabul etmedi. Ortada zaten sendika yok. Ben tek başıma direniyorum burada. Sendika yalnızca hukuksal anlamda destek sağlıyor. Eylemlilik anlamında hiçbir şey yapılmıyor. 

 

Keyfi uygulamalar

- TÜBİTAK’ta yaşanan başka keyfi uygulamalara örnek verebilir misiniz?

- Pek çok keyfi uygulama var ama en can alıcısı TÜBİTAK Gebze’den 6 arkadaşımızın atılmasıdır. Biz de yeni öğrendik. Arkadaşlarımız yaklaşık 4-5 ay önce işten atılmış. İşten atılan arkadaşlar güvenlik görevlisi olarak çalışan arkadaşlar ve yasaya göre her 5 yılda bir sağlık kontrolünden geçmeleri gerekiyor. Sağlık kontrolü sırasında 6 kişiye güvenlik görevlisi olarak çalışamaz raporu veriliyor. Oysa yasaya göre bu durumda bu kişilerin malulen emekliye sevk edilmesi ya da başka birimlerde görevlendirilmesi gerekiyor. l

 

Kızlarım mücadeleye yabancı değil

- 49 gündür sürdürdüğünüz eylemi aileniz ve yakınlarınız nasıl karşılıyor?

- İki kızım var. Biri ilkokul 7. sınıfta, diğeri de ilkokul 3. sınıfta okuyor. Kızlarım zatan buraya da gelerek beni yalnız bırakmıyorlar. İlk başlarda tabii duygusal anlar yaşadık. İşsiz bir anne olarak çektiğimiz zorlukları onlara yansıtmamaya çalışıyorum. TEKEL sürecinde de ben de çocuklarım da işçi arkadaşlarımızla bir aradaydık. Bu nedenle çocuklarım zaten mücadeleye yabancı değils.

- Yaklaşık iki aydır eyleminizi sürdürüyorsunuz. Daha ne kadar devam edeceksiniz?

- İşe iade edilene kadar bu eylemi yapacağım. İlk duruşma 30 Nisan’da olacak. Ekime kadar yargı süreci tamamlanmış olur. Büyük ihtimal davayı kazanacağım. Kazanamazsam bile bu konuda verilmiş Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararları var. Türkiye’de davayı kazanırsam beni işe başlatmazlarsa AİHM’e gideceğim.