"TSK siyasete müdahale etmekten vazgeçmeli"
Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak, ''iki dilli yaşam'' konusunun Türk Silahlı Kuvvetleri'ni ilgilendiren bir konu olmadığını ileri sürerek, ''Siyasete müdahale etmekten vazgeçmeleri gerektiğini düşünüyoruz'' dedi.
cumhuriyet.com.trKışanak, Eşitlik ve Demokrasi Partisi (EDP) tarafından Mecidiyeköy Kültür Merkezi'nde düzenlenen ''Kürt Sorunu ve Çözüm Önerileri Sempozyumu''nda basın mensuplarının sorularını yanıtladı. ''Genelkurmay Başkanlığının internet sitesinden yapılan çok dillilik açıklamasıyla ilgili neler düşünüyorsunuz?'' yolundaki bir soruya Kışanak, ''Öncelikle bu konu Türk Silahlı Kuvvetleri'ni ilgilendiren bir konu değil. Siyasete müdahale etmekten vazgeçmeleri gerektiğini düşünüyoruz. Bu nedenle de muhatap olarak almıyoruz, kendilerine doğrudan cevap vermiyoruz'' dedi.
Özellikle TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin ve bazı siyasi kişilerin yaptığı değerlendirmelerin muhtemelen bu açıklamayı cesaretlendirdiğini savunan Kışanak, şunları söyledi: ''Bu ülkede en demokratik, en insani bir konuyu konuşmaya çalışıyoruz. Milyonlarca yurttaşımızın konuştuğu ana dilin hayatın içinden kullanılmasıyla ilgili çözümler üretmeye çalışıyoruz. Bunu tartışıyoruz ama parti kapatmayla izah edilen değerlendirmeler geliyor.
Bu ülkede az çok demokrasiden bahsetmeye başladığımız, az çok demokratik standartlarımızı yükseltmeye çalıştığımız bir süreçte, demokratik bir partiye karşı kapatma tehdidinin kullanılması en az TSK'nin bildirisi kadar demokratik teamüllere aykırıdır. Bu nedenle, biz bu konuda, bu yanlışı yapanların bu anlamda belki tırnak içinde muhtıra denilebilecek açıklamaya da yanıt vermeleri gerekiyor. Askeri vesayete geçekten karşı olup olmadıklarını böyle anlayabiliriz.''
''Mersin'de Kürtçe türkü söylemediği gerekçesiyle işlendiği iddia edilen cinayetle ilgili olarak neler düşündüğü'' de sorulan Kışanak, şu yanıtı verdi: ''Konuyu biliyorum ama gerekçesinin bu olduğuna emin değiliz. Henüz kamuoyunda bu konuda yeterli bilgi yok. Asla ve asla hiçbir insan hiçbir konuda bir şey yapmaya ya da yapmamaya zorlanmamalı. Hele hele yaşam hakkını ihlal edebilecek bir saldırıyla hiç kimse karşılaşmamalı.
Varsa böyle bir şey biz sonuna kadar bununla da mücadele etme konusundan kendimizi görevli ve sorumlu görürüz. Eğer böyle bir şey varsa bu konu üzerinde de hem sosyal zeminde, hem siyasal zeminde sonuna kadar mücadele etmek, yaşam hakkı ihlalini ortadan kaldıracak çabalar içinde olmayı önemseriz. Şu anda gerekçenin bu olup olmadığı konusunda yeterli bilgiye sahip değiliz. Temenni ediyoruz ki değildir. Asla ve asla böyle bir şeyin olmaması gerekiyor.''
Parti olarak birlikte yaşamaktan yana olduklarını kaydeden Kışanak, ''Birlikte yaşamak istiyorsak, tekçi zihniyetten vazgeçip bu coğrafyanın, bu toprakların çoğulcu yapısına sahip çıkan bir felsefeyle çözüm üretmemiz ve buradan bakmamız gerekiyor'' dedi
Türkiye'de 85 yıl boyunca, ''tekçi zihniyetin'' sonucunda, ''birlikte yaşadık'' demenin mümkün olmadığını ifade eden Kışanak, şöyle konuştu: ''Gerçi yan yana yaşadık, belki aynı ülkelerin sınırları içerisinde yaşadık, ama birlikte yaşamadık. Birlik aslında teklik demek değildir. Birlik olabilmesi için çoğul bir yapının da olması gerekir. Birlikte bir iş yapalım dediğiniz zaman, başka biriyle yan yana gelmeyi öneriyorsun. Burada başka olan öteki oluyor. Farklılıklar zenginlik olarak kabul edilmesi gerekirken, yok sayıldı ve ötekileştirildi.
Bir anlamda zorunlu vatandaşlık bağıyla bu ülkenin yurttaşları bir şekilde yan yana yaşadılar. Devletin bu zihniyetiyle zaman zaman çatıştılar. Buna karşı çıkmak isteyenleri, tekçi zihniyet bastırdı. Öyle zamanlar oldu ki özde vatandaş, sözde vatandaş lafları telaffuz edildi ve kıyametler kopmadı. Oysa demokratik bir ülkede, eğer insanlar gerçekten birlikte yaşıyorlarsa, birilerine özde, birilerine sözde dediğiniz zaman, kıyamet kopması gerekir.''
Bugün gerçek anlamda birlikte yaşama konusunun konuşulması, tartışılması ve çözüm üretilmesi gerektiğini vurgulayan Kışanak, ''Gelinen aşama itibariyle yaşadıklarımız, o kadar çok sorunları katmerleştirdi ve çözümünü zorlaştırdı ki, artık çözümü zaman baskısı altına alan bir sürece girdik. Zamana karşı yarışmak zorundayız. Çünkü bu yaşadıklarımız öyle bir aşamaya getirdi ki duygusal olarak ciddi bir kopuş var. Sadece zorunlu olarak yan yana yaşamıyoruz. Artık zorunlu olarak da birbirimizden memnun ve hoşnut değiliz'' dedi. ''Birbirimizle birlikte yaşamak istiyor muyuz?'' sorusu sorulduğunda, yapılan araştırmaların, artık paylaşmaya razı olunan şeylerin giderek azaldığını gösterdiğini ifade eden Kışanak, şunları söyledi:
''Bu duygusal kopuş, ne yazık ki son yıllarda yaşanan linç girişimleri ve teşebbüslerle de birleştiğinde ciddi derecede bir etnik çatışma riskini gündemimize getiriyor. Etnik çatışma yaşadıktan sonra birlikte yaşamak o kadar kolay olmuyor. Etnik çatışma sorunun toplum düzeyinde bir çatışmaya dönüşmesi, birlikte yaşama iradesini ortadan kaldırabilecek bir süreçtir. Bunun riskinin bu kadar büyük olduğunu bilerek, birlikte yaşamak isteyen herkesin, bu çatışma riskini ortadan kaldırma konusunda ciddi acil çözümler üretmesi ve toplumun duygu olarak birbirine yakınlaştıran çaba ve çalışmalar içerisinde olması gerekiyor.''