Toplumsal Uzlaşının Adresi Neresi
cumhuriyet.com.tr“Kurucu Meclis” tabirini duyduğumda içimi hem hüzün hem mutluluklar kaplar. Mutluluk yeni bir başlangıcı yaptıkları içindir. Hüzün ise bu başlangıç için ödenen bedelleri tahminimden kaynaklanmaktadır. Ama nedense bu kavramı bizler çok yakından bilen bir toplumuz. Anılarımızın içinde de ciddi bir yer tutmaktadır. Bu “kurucu meclisler”in neden kurulduğunu, tarihi nedenlerini anlatmak niyetinde asla değilim. Bu nedenlerle ilgili bir uzlaşı bile olduğu kanısını taşımıyorum. İşte, asıl sorun da burada başlıyor.
Bir ulus aynı çatı altında neden kurucu meclisler kurar? Bir kısmınız darbeler sonucunda olduğunu söyleyecektir. Bu cevap herhalde kısmen doğrudur. Çünkü darbe cevabı verildiğinde hepimiz (yaşı müsait olanlar) demokrasiye neden sahip çıkılmadığının da cevabını vermek zorundayız. Bizler sonucu değerlendirirken çoğunlukla ana başlangıcı hep kaçırıyoruz.
Kendimi bildiğim günden beri hep düğmeye basan bir elden ve yabancı güçlerden söz edilir. Anladığım kadarıyla bu insanların tek işleri Türkiye’yi ve Türk halkını provoke etmek. Nedense bu amaçlarına da hep ulaşırlar. Sonra merak ettim, neden bizler bu kadar provokasyona açık bir toplumuz, diye. Çünkü provokasyonun malzemesi asla yurtdışından ithal edilemiyor. Bu provokasyon ancak kendi topraklarınızda yetişebilecek bir nesne. O zaman demek ki kendi kendimizi zehirleyecek bu nesneyi kendimiz üretiyoruz. Sonra da bunu çeşitli amaçlar için kullananları suçluyoruz. Üreten bizler mi yoksa kullananlar mı suçlu sizce?
Mevzuyu çok karıştırmadan tekrar başa dönmek istiyorum. Yıkmadan yenisini neden geliştiremiyoruz? Neden kurucu meclisler tarihimizde mevcut? Bu soruların yanıtını kendimce vermeye çalışayım. Yoksa asıl uzlaşı yeri olması gereken meclis bu işi beceremiyor mu? Meclisler toplumların günlük hayatlarını organize edecek kanunları yapmak için yoktur. Çünkü reel hayat bu kuralları kendi içinde zaten oluşturur. Meclisler eski Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) gibi toplumların ilerleyen yıllara uyum sağlayabilmelerine yardımcı olacak yaşam kurallarını koyar. Bu kurallar ne kadar doğruysa toplum o kadar uzlaşı içinde yaşar. Bu yaşam kuralları tıpkı anayasa bağlamında olduğu gibi toplumsal uzlaşıya ihtiyaç duyar. İsterseniz buna birkaç örnek verelim.
Dış politika, çalışma ortamı, kültürel haklar vb. Bunları yalnızca kanunlarla düzenleyebileceğinizi düşündüğünüzde hatalar başlar. Yaşam önce felsefesiyle, sonra uygulamalarıyla oluşturulabilir. Meclisimiz şu sıkıntılı dönemde anayasa, dış politika ve güvenlik politikaları konusunda bir uzlaşı sağlamak zorundadır. Bu uzlaşıyı toplumun kendi içinde sağlamasını beklememelidir. Kolay varken zor seçilmemelidir. Meclis’in saygınlığı bu uzlaşı kültürü sayesinde artacaktır.
Unutmayın, Cumhurbaşkanlığı forsunda bulunan eski Türk devletleri kuruldukları gibi yıkılmışlardır. Devlet kurmakla değil, onu sürdürmekle övünen bir toplumun parçası olmak istiyorum.