Toplumsal Değişim ve Sol...
cumhuriyet.com.tr
İki yıl kadar önce güneyde bir emekçinin bana, “Hocam yıllarca emek savunması yaptık, sol sloganlar kullandık, masa başında sosyalizmi, eşitliği, sosyal adaleti övdük, sömürüye karşı çıktık.. ama hiçbir şey kazanamadık toplumda, itibarımız da olmadı, evimize et götüremedik, meyve götüremedik. Ben artık yolumu ve yönümü değiştirdim, şimdi çoluğuma çocuğuma et de götürüyorum meyve de” demişti.
Yani ne yaptın diye sormuştum: “Birilerine yamandık, yağmalara ortak olduk, helal kazanç, helal para filan gibi ilkelere, tutkulara boş verdik.. rahata kavuştuk.”
Gerçekten bu akıllı, bilinçli insan artık iyi yaşıyordu. Ona iki yıl sonra, yakınlarda yine rastladım. Cumhuriyeti ve beni okuduğunu söyledi ve bana nasihat etti: “Hocam halka yaklaşmak istiyorsanız bu demokrasiyi, bu laikliği, cumhuriyet ilkelerini savunmayı bırakın, bunları halk anlamıyor.”
Pazar yerinde karşılaşmıştık. Elinde domates, fasulye, meyve torbası vardı. “Halk bunlardan anlıyor. Siz de halkın gerçek ihtiyacını anlayın lütfen, yazık oluyor emeklerinize...” Bu yaz Oktay Akbal’la birlikte olduğumuz bir sırada başarılı, dürüst bir işadamı dostumuzdan da benzer tavsiyeler almamız ilginçtir:
“Çok güzel şeyler yazıyorsunuz. Çok beğeniyor, çok takdir ediyoruz. Ama bu yazdıklarınızın muhatabı halkımız değil. Muhalefet eden ve halka yaklaşmak isteyenler, onlara, ‘Size 500 kilo kömür mü veriyorlar, yetmez.. biz 1500 kilo vereceğiz.
Kışlık pirincinizi sağlayacağız. 10 kilo mu verdiler, çok az.. İhtiyaçlarınızı biz karşılayacağız’ demelidirler. ‘Laiklik elden gidiyor. Cumhuriyeti, aydınlanmayı, çağdaşlığı savunmalıyız’ temaları halkımız için hiçbir şey ifade etmiyor.”
Bunlar, bu tür düşünce ve öneriler, kabul etmeliyiz ki kolayca yabana atılır şeyler değil. Çünkü Türk toplumu 60 yıldan beri sağ iktidarlarla büyük bir değişime uğramış, büyük bir yozlaşma yaşamıştır.
Halkın; hak ederek, alın teriyle, emekle kazanma inancı yok edilmiştir. Bu nedenle yolsuzluktan, yağmadan, talandan pek şikâyetçi oldukları söylenemez.
Toplumda büyük bir ahlak yıkımı yaşanmıştır. Devleti soymak, yağmalamak olağandır. Vergi kaçırmak çok doğal bir davranıştır.
Talandan, vurgundan, yolsuzluktan pay almaya çalışmak geçinmenin, yaşamanın doğal koşuludur. Üstelik sosyal devlet diye güven duyulacak bir şey kalmamıştır.
Güvenilecek kurumlar iktidar destekli vakıf ve cemaatlerdir. Bunlar da dinsel temelli kuruluşlardır.
Onlar bazı yolsuzluk suçlamalarına uğruyorlarsa bunlar kasıtlıdır ve hiç de önemli değildir; İslamı temel alan kuruluşlar masumdur. Onlara güvenmek ve yardım etmek sevaptır. Bu nedenle halktan Deniz Feneri soygununa tepki göstermesi beklenemez. Türk halkı; tarih, aydınlanma, demokrasi bilinci ile değil cemaat, tarikat, biat kültürü ile eğitilmiştir ve bu dünyadan çok öteki dünya ile ilgilidir.
Ben bunu, Türk halkına 60 yıldan beri ihanet edilmiştir diye özetliyorum.
Türkiye’nin yurtseverleri, çağdaşlık, uygarlıktan yana insanları ülkemizde ağır ağır gerçekleşen bu çapta bir değişimi, böyle bir çürümeyi hiç ummuyor, hiç beklemiyorlardı. Ama sağ iktidarlar adım adım ilerleyerek bunu gerçekleştirmiş ve ülkenin yönetimini, sırtını öncekilerden farklı düzeyde Batı emperyalizmine dayayan AKP iktidarına teslim etmişlerdir.
Üstelik tabuları yıkıyoruz, geçmişimizle hesaplaşıyoruz, demokrasiyi savunuyoruz gerekçesi ile davranan şaşkın ve dönek bir sol entel takımını da yedeklerine alarak.
Türk solu; Türk yurtseverlerini, bilinçli emekçileri, bu toplum gerçeklerini, ihanete uğramış halkın bugünkü eğilimlerini, psikolojisini, bilinç düzeyini dikkate alarak bugünün halk karşıtı gerici politikalarına karşı en uygun stratejiyi geliştirmek zorundadır.