Tolga Zengin: Takım için direndim
Kaptan Tolga hatalı goller yedi, Boyko’nun gelişiyle toparlandı ve şampiyonluğa imza attı
cumhuriyet.com.trForvet ‘5 atarım’, defans ‘4 yerim’ diyordu. Beşiktaş, hücum oyuncuları acısından rakiplerini kıskandırırken geri dörtlüsünde sorun yaşıyordu. Bütün bunlara bir de Rodolfo’nun sakatlığı eklenmişti. Gözler, bir takımın en kilit noktasına yani, kalesine çevrilmişti. Futbolun en nankör mevkisiydi kalecilik. Forvet, 20 gol kaçırır 1 tane atar “kahraman” olurdu da; kaleci, 20 kurtarır 1 tane hatalı yer, neredeyse “hain” olurdu. Maalesef futbol böyle bir meslekti!
Tolga Beşiktaş’a geldiğinde el bebek gül bebekti. Ama biraz formdan düşünce eleştiri okları da ona dönmüştü. Oysa o, biricik anacağını kaybettiğinde bile Beşiktaş için sahaya çıkmıştı. Ancak bu sene, ilk Akhisar maçı ve Lizbon karşısında hatalı yenilen gollere taraftar baskısı da eklenince, yöneticiler gizli gizli kaleci arayışına girmişti. Tolga ise her idmana çıkıyor ve çalışıyordu.
‘Kim ne derse desin’
“Dikkatimi futbola vermeliydim. Benden bekleneni biliyordum. Kim ne dersin, kulaklarımı tıkamam lazımdı. Ben de öyle yaptım. Çünkü, ben bu takımın kaptanıydım. Şampiyonluk gelecekse, bu, hepimizin eseri olacaktı. Benim düşmem demek, moralimin bozulması demek takıma çok etki yapacaktı..”
Oysa, basında ve sanal âlemde anti-Tolga rüzgârları esiyordu. Rüzgârı değil, rüzgârları. Ligin ilkyarısı bittiğinde, çığırtkanlar artık yüksek sesle bağırıyordu. Oysa Tolga’nın kalbinde, özel yaşantısında ne fırtınaların koptuğunu, kendini nasıl hissettiğini bilmiyorlar, hatta düşünmüyorlardı. Bir başkası bu kadar hedef tahtasına konulsa taş olsa erirdi! En azından futbolu bırakır, belki de hayata küserdi. Ama o, her idmanda oradaydı. Antrenmanı takip eden gazeteciler Tolga’yı görmediklerinde bilirlerdi ki sakat ama salonda çalışıyor. Ama mutlaka Nevzat Demir’deydi.
Taş olsa...
İşte, tam da bu ortamda “Yeni gelin”, yani sır gibi saklanan transfer gün yüzüne çıkıyor ve Boyko geliyordu. Haklı ya da haksız bu kadar “linç” edilen biri moralman çökerdi. Ama o çökmedi. Yine idmanlardaydı. Resmen, “Sen kötüsün” denilerek üstüne “kuma” getirilmişti!
İdmanı seyreden gazeteciler yaptığı kurtarışları gördükçe “Tolga canavarlaştı” diyordu. Oysa, Tolga ısınmak için sahaya çıktığında taraftar, Tolga yerine Boyko’ya destek tezahüratı yapıyordu. İşte, “taş olsa erimenin tam sırasıydı” denilebilirdi, ama o “erimiyor” aksine yine kaleye geçiyordu.
Yeni gelin edasıyla gelen Boyko’nun, oynadığı 2 maçta birbirinden hatalı goller yemesi Tolga’yı kalesinde daha da devleştirecekti!
“Boyko geldiğinde ne hissetin” sorusuna verdiği yanıt tek kelimeydi, “Hiç”! Böyle cevap veriyordu ama belli ki çok incinmişti Kaptan.
‘Kale’ gibi kaleci!
Kayseri, Galatasaray ve şampiyonluğun geldiği Osmanlı maçında inanılmaz kurtarışlar yapıyordu Tolga. Evet, 2. Akhisar maçında da hatalı gol yemişti belki ama son maçlarda takımın 3 puan almasında onun direkt katkısı vardı.
Hele Osmanlı maçında maçın kaderi değiştiren bir kurtarışı vardı ki.
“Evet, Akhisar’da bazı ıslık çalanlar oldu ama ben onları duymazlıktan geldim. Çünkü, bir hedef vardı. Ben de ona layık olmaya çalıştım. Üstelik Beşiktaş gibi bir takımın kalecisi ve kaptanı olmanın ağırlığı ve sorumluluğu vardı”
Şampiyon olduktan sonra olup bitenlere hiç kızmamış gibiydi Tolga. Böyle konuşuyordu. Kalbinde kırıklık vardı. “Affediyor musun seni linç edenleri” sorusuna, “Kimseye kırgın değilim, bazı şeyler kalbimin içinde elbette. Ancak, kazanan takım oldu. Her şey takım içindi” diyerek mağrur ve onurlu yanıt veriyordu. Ancak gözleri, kırgınlığını hafif belli ediyordu. Bir genç adam düşünün, sezon başından beri hakkında denmedik laf kalmasın ama dimdik ayakta kalarak yanıtlasın! En ibretlik olan ise, “Beşiktaş ve Beşiktaşlıyım” diyen o acımasız linç edicilerin şimdi, Tolga’nın yanaklarından öpüp, elini sıkıp tebrik etmesiydi. E tabii “Dost çevreden” gelen bu durum da büyük şair Nâzım Hikmet’in dizelerini akıllara getiriyordu. Büyük ozan şöyle diyordu;
“Artık şaşırtmıyor beni dostun kahpeliği, elimi sıkarken sapladığı bıçak.”
Beşiktaş’ın kaptanı Tolga Zengin, yazarımız Orhan Can’ın sorularını yanıtladı.