Todd Haynes ile çocukluk üzerine söyleşi

Todd Haynes ile çocukluk üzerine söyleşi

Esin Küçüktepepınar

Şahane “Carol”dan iki yıl sonra Brian Selznick’in aynı adlı ünlü çocuk romanından uyarladığı “Wonderstruck” ile yeniden Altın Palmiye yarışına katılan Todd Haynes ile Cannes’ın sakin köşelerinden birisinde, yuvarlak masa sohbetinde buluştuğumuzda çocukluk özlemleri, çocuksu dönemleri ve büyüme ihtimalinin hoşluklarını konuştuk. Amerikan bağımsız sinemasının 90’lardaki yükselişinde başı çeken yönetmenlerinden Haynes’i yetişkinlerin darmadağın olduğu, çocukların da feci suiistimal edildiği kült filmi “Safe” (1995) ile tanıdık çoğumuz. Türkiye’de de gösterime girecek olan “Wunderstruck”daki sahipsiz çocuklar da birilerine, bir yerlere ait olma hissiyatına muhtaç, yollara düşüyor, köklerini arıyorlar. “Kimlik arayışı insanlık kadar eski. Benim de içsel arayışım hiç bitmeyecek sanırım herkes gibi” diyor. Ama bu kez ‘harikalar âleminden’ ipuçları ve peri masalı hissiyatıyla gelişiyor her şey. Yine de 50 yıl arayla yaşayan iki çocuğun buluşması o kadar basit bir çizgide ilermiyor. “1920’lerin Hollywood hayranlığıyla 70’li yılların sinema tutkusu arasında duygu köprüsü kurmak istedim. Dolayısıyla farklı duyguların iç içe geçtiği, bildik çocuk öykülerinden daha karmaşık olması gerekiyordu” diyor Haynes ve ekliyor: “Bu film biraz da içimizdeki çocuk için. Klişe gelebilir ama insan yaşlanınca çocuksu tarafının kıymetini daha iyi biliyor.” 1920’ler Hollywood’unu tıpkı sessiz filmler gibi tasarlayan ve görüntüleyen sinemacı 70’lerin New York’unu yansıtırken dönemin kilometre taşı filmlerinden etkilenmiş: “İlk aklıma gelen filmler ‘Taksi Şöförü’ (1976) ve ‘French Connection’ (1971). Müthiş bir ruh, sınırları zorlayan bir anlayış ve olağanüstü bir yaratıcılık varmış 70’lerde. Dönemi yansıtan ama gerçekçi olmak derdine de düşmeyen, hayalgücüne yer açarken sizi kandırmayan, ufkunuzu açan bir sinema... 90’lardaki bağımsız ruh hâlâ yaşıyor ama film yapmak daha zor şimdi”. Malum ‘Oyuncuların yönetmeni’ olarak da anılıyor Todd Haynes ve Cate Blanchett’i (“Carol” ve “I’m not There”) sonsuz övgüler düzdüğü üzere ‘Empati yeteneği insanüstü’ olarak tanımlanıyor. İlk kez “Safe”de rol verdiği Jullian Moore’la üçüncü kez bu filmde çalışmaktan çok mutlu: “Minimal oynayarak muhteşem performans gösteren başka oyuncu tanımıyorum”. O günlerden bu yana büyümüşler elbette, “O zamanlar gençtik ikimiz de ve ben de dünyayı sarsmak, tüm kalıpları kırmak, sınırlarımı zorlamak istiyordum. Şimdi daha rahatladım ama bugünlerdeki beni o zamanların çılgın çocuğuna borçluyum. Büyümek illa da kötü bir şey değil ama içinizdeki çocuğun sesine kulak vermeniz şart daima” diyor. Peki duruldu mu? “Yok canım, hayatın tadını daha iyi almak, daha iyi anlamak adına etrafıma bakınıyorum”.