Tık diye bir şey kalmadı
Bilgisayar teknolojisi dur durak bilmiyor. Değişim çok hızlı. Artık bilgisayarları mouse, klavye ya da başka aparatlarla da kullanmayacağız. Doğal kullanıcı deneyimi dedikleri, beden harekeleriyle kullanılan bilgisayar ve ona bağlı pek çok ürün gün sayıyor. Yani "tıklama" terimi tarihe karışmak üzere.
cumhuriyet.com.trMicrosoft Windows Grup Müdürü Mehmet Nuri Çankaya’yla Microsoft’un Türkiye ofisinde buluştuk. Yeni teknolojiler ve özellikle internetin geleceği üzerine sohbet ettik. Çankaya öyle şeyler anlattı ve gösterdi ki artık “pes” dedik. Bu iş, hani Hollywood filmlerindeki teknolojik kıyamet senaryolarına varır mı diye sorduğumuzda ise yanıtı netti; “Evet, belki ama henüz değil”
Biz sormadan söze Çankaya başlıyor: “Her geçen gün bilgisayarlar daha fazla hayatımıza giriyor. İşin farklı kısmı ise şu. Artık onlarla doğal yollarla iletişim kurmanın kapısını araladık. Doğal kullanıcı deneyimi dedikleri, klavye, mouse kullanmadan bir bilgisayarı yönetmek, onunla iletişime geçmek mümkün. Zaten her yüzey bir bilgisayara dönüştü. Telefonlar, bilgisayarlar, dokunmatik oldu.”
Tık diye bir şey kalmadı
Öyle ki artık klavye, mouse ve diğer yan araçlar bilgisayarlardan silinmeye başladı. Yani bir insanla nasıl iletişime geçiyorsak, bilgisayarla da aynı şekilde iletişime geçmenin arifesindeyiz. Çankaya, önümüzdeki yıl yaygınlaşması beklenen “Multi Touch”, “Çoklu Dokunma” sistemine sahip dizüstü bilgisayarların işin rengini iyice değiştireceğini söylüyor. Çoklu dokunma da bilgisayarın kullanım yüzeyi tüm parmakları ayrı ayrı hissedebiliyor. Sıkıştırma, açma, genişletme, çevirme yani üç boyutlu olarak her türlü el hareketine olanak veriyor bu sistem. Mouse ve klavyeye oranla mutlak özgürlük anlamına geliyor. Çankaya, “Artık her şey çok daha mümkün. ‘Tık’ diye bir şey yok, her şey var. Tüm el fonksiyonlarını kullanabiliyorsunuz. Tüm ekran bağımsız bir alan. Çünkü nokta algılayıcılar her yerde. Böylece oynanan bir oyunda su yüzeyinde dalga yaratmak, su sıçratmak, rezonans sağlamak mümkün. Bu kullanım alanı anlamında çok büyük bir adım” diyor.
Buzdolapları konuşuyor
Bilgisayarlar için yeni bir milat başlıyor. O da insanların ergonomileriyle yönetiliyor olmaları. Yani farklı kameralar sayesinde üç boyutlu derinlik algısını kavrayarak üstünüzde herhangi bir aparat taşımadan bizimle bütünleşebilecekler. Nintendo Wii bu anlamda çok özeldi, yeni bir yol açtı. Öyle ki artık bir elbiseyi üstümüze denemek için bilgisayar karşısına geçmemiz yeterli. Alıcılar ölçülerimizi algılayıp elbiseyi üstünüze yerleştirebiliyor. Aynaya bakar gibi, kendimizi o elbiseyle görebiliyoruz. Şaka gibi ama değil.
Elbette hayatımızda çok fazla elektronik cihaz var. Herkes de bir paylaşım ortamı yaratmanın peşinde. En basitinden evde belki de dört farklı kumanda kullanıyoruz. Ama Çankaya teknolojinin gelişmesinin az aracı, az elektronik araç anlamına geldiğini düşünüyor. “Bu yakınsama dediğimizi şeyi gerçekleştiriyor. Teknoloji çok ilerde ama vücudumuzu kullanmaya başladığımızda, yeni bir şey öğrenmemize gerek kalmayacak. Günlük beden hareketleri bilgisayarla iletişim kurmamız için yeterli olacak. Bu da insanın yaşının getirdiği ‘benden geçti bunlar’ yakınmasının önünü kesecek. Yani bilgisayar teknolojisi artık çok daha kullanılabilir hale geliyor”.
Bir de işin ayyuka çıkmış örnekleri var ki görmeden, konuşmadan geçmek mümkün değil. Mesela bir buzdolabı, içindekilere bakarak bugün şu yemekleri yapabilirsiniz önerisini verebilecek durumda. Projeksiyonla da bunu nasıl yapacağını tezgaha yansıtma özelliğine sahip. Ekolojik çamaşır makineleri hava durumuna bakıp nem oranına göre daha az kurutma yapıp, elektrik ve su tasarrufu sağlama yeteneğine kavuşuyor. Çankaya durumu, “Gittiğimiz yer aslında tasarruf. İşin bilim kurgu filmlerindeki gibi olması için zaman var. Paranoya yapmak için erken” diye özetlese de bir başka korkunun, pazarlamanın çok daha güçlü ve etkili olacağının farkında.