TBMM'nin 90. Yılı...
cumhuriyet.com.trMustafa Kemal 22 Nisan 1920’de yayımladığı bildiride şöyle diyordu: “23 Nisan’da Büyük Millet Meclisi açılarak çalışmaya başlayacağından o günden sonra bütün sivil ve askeri makamların ve bütün ulusun buyruk alacağı en yüce makam, toplanacak Meclis olacaktır.”
Milli Mücadeleyi, Ulusal Bağımsızlık Savaşımızı yürüten ve bu destansı savaşın zaferle sonuçlanmasını sağlayan TBMM’nin kuruluşunun 90. yılını kutluyoruz.
Tüm Kuvayı Milliyecilere, ulusalcılara, bütün Türk milletine kutlu olsun.
Bu ihtilal meclisinin kuruluşunu kısaca özetleyelim:
Birinci Dünya Savaşı’nı kaybeden Osmanlı Devleti’nin başkenti İstanbul, Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzalanmasından hemen 13 gün sonra, 13 Kasım 1918’de eylemli olarak işgal edildi. O gün, Dolmabahçe Sarayı önünde demirleyen İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan gemilerinden oluşan müttefik donanması İstanbul’u fiilen işgal ettiğini görsel olarak kanıtlıyordu.
‘Osmanlı Meclisi’
Sıvas Kongresi’nden (4 - 11 Eylül 1919) sonra ortaya atılan ‘Meclis-i Mebusan’ın İstanbul’da toplanmasını, Mustafa Kemal hiç istememişti. O, meclisin Anadolu’da toplanmasının gerektiğini savunuyordu. İngiliz ve Fransız işgali altındaki İstanbul’da meclisin bağımsız çalışmalar yapamayacağını ileriye sürmüştü. Ancak son “Osmanlı Meclisi” Ocak 1920’de İstanbul’da toplanmıştı.
Mustafa Kemal’in öngörüsü, ne yazık ki gerçekleşmiş, son Osmanlı Meclisi’ne 16 Mart 1920’de İngiliz askerleri girmişler, mebusları dağıtmışlar, kimilerini tutuklayarak Malta adasına sürmüşlerdi.
Kurucu Meclis
Meclisin işgal edildiğini öğrenen Mustafa Kemal, Temsilciler Kurulu Başkanı olarak yeni bir “Kurucu” meclisin Ankara’da toplanması çalışmalarına başladı.
Anadolu’da illere, bağımsız sancaklara, kolordu komutanlıklarına, Müdafaa-i Hukuk örgütlerine ve belediye başkanlarına gönderdiği bildiride;
Osmanlı devletinin yedi yüz yıllık hayatına ve egemenliğine son verildiği, “ancak Türk ulusunun, yaşama ve bağımsızlık hakkını ve bütün geleceğini” savunması için Ankara’da “olağanüstü yetkilere sahip” bir meclisin toplanacağı belirtiliyordu.
17 Mart 1920 günü açıklanan bu bildiriyle 15 gün içinde Ankara’da bir “Kurucu Meclis” toplanması için tüm Anadolu’dan görüşler soruluyordu.
“Kurucu Meclis” adına, ihtilal anlamını çağrıştırdığı ve Fransız İhtilali’nin kurucu meclisini anımsattığı için, Kâzım Karabekir tarafından karşı gelindi...
Halide Edip ve Hamdullah Suphi Tanrıöver, Türk tarihinden esinlenerek Ankara’da toplanacak meclise “kurultay” adını, Osmanlı Meclisi’nin Başkanı Celalettin Arif Bey ise “Meclis-i Kebir-i Milli” adını öneriyordu.
Mustafa Kemal, İstanbul’dan gelebilecek milletvekillerinin yanında yeni üyelerin seçilmesini sağladı; “Kurucu Meclis” adı üzerinde durmadı, aynı düşünceyi yansıtacak olan “olağanüstü yetkilere sahip bir meclis” deyimini kullandı; sonunda “Büyük Millet Meclisi” adı tuttu.
Anadolu ihtilali \tmaliyeye el koydu
Bu arada Mustafa Kemal, Temsil Kurulu adına mali konularda da önlem aldı. 18 Mart 1920’de Anadolu’daki Osmanlı bankaları, Düyun-u Umumiye ve Reji (Tekel) idarelerinin, Ziraat Bankası’nın kasa mevcudunun illerdeki en yüksek mülki amir tarafından denetim altına alınmasını ve hiçbir şekilde İstanbul’a para gönderilmemesini istedi. Artık Anadolu İhtilali maliyeye de el koyuyordu.
Bu işler olurken bazı illerde seçimler engellenmek istendi. Düzce, Hendek, Gerede gibi bölgelerde başlayıp, Ankara’ya yakın Nallıhan, Beypazarı bölgelerinde padişah desteğiyle gerici ayaklanma dalgaları başlatıldı.
Halkın isteğine \tdayalı bir meclis
Böylesi bir ortamda seçim yapıp meclisin toplanmasının güçlüğü ortadadır.
Ne var ki, Mustafa Kemal “Anadolu Kuvayı Milliye” hareketini “meşruiyet” temeline oturtarak, halkın istem ve istencine dayalı bir meclisin oluşmasını istiyordu.
Mustafa Kemal 22 Nisan 1920’de yayımladığı bildiride şöyle diyordu:
“23 Nisan’da Büyük Millet Meclisi açılarak çalışmaya başlayacağından o günden sonra bütün sivil ve askeri makamların ve bütün ulusun buyruk alacağı en yüce makam, toplanacak Meclis olacaktır.”
Meclis 23 Nisan 1920 günü, cuma namazından sonra açıldı. İlk oturuma 115 milletvekili katıldı ve en yaşlı üye Sinop milletvekili Şerif Bey’in başkanlığında ve onun yaptığı açılış konuşmasıyla Meclis ilk tarihi toplantısını yaptı. Konuşmanın son cümlesi şöyledir:
Meclisin ilk tarihi toplantısı
“Ulusumuzun iç ve dış tam bağımsızlık içinde alın yazısının sorumluluğunu doğrudan doğruya yüklenip, kendi kendisini yönetmeye başladığını bütün cihana duyararak Büyük Millet Meclisi’ni açıyorum.” (TBMM Zabıt Ceridesi, c.1.s.2)
Bu konuşmadan sonra seçilen milletvekillerinin seçim tutanaklarını incelemek üzere iki komisyon kuruldu ve o günkü oturum sonuçlandı.
Ertesi günü (24 Nisan 1920) saat 10.00’da toplanan Meclis, milletvekili tutanak raporlarını kabul etti ve sonra Mustafa Kemal söz aldı.
Biri gizli olmak üzere beş oturumda Mustafa Kemal, 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkesi’nden Meclis’in açılış tarihi olan 23 Nisan 1920’ye kadar geçen süredeki gelişmeleri belgelere dayanarak anlattı.
Mustafa Kemal’in önergesi
Mustafa Kemal ayrıca Meclis’in bütün devlet işlerine ve milletin kaderine el koymasını bunun sorumluluğunu üstlenmesini istedi ve bunu modelleştiren bir önergeyi Meclis’e sundu.
Mustafa Kemal’in önergesi şunları içeriyordu:
1. Acele bir hükümet kurmak gereklidir.
2. Meclis’in üstünde bir güç yoktur.
3. Meclis yasama ve yürütme yetkilerini kendinde toplamıştır. Meclis’ten seçilecek bir kurul hükümet işlerine bakar, Meclis başkanı bu kurulun başkanıdır.
Kimi milletvekilleri karşı çıktı
Bu önergeye kimi milletvekilleri karşı çıktılar, acele edilmemesini, önergenin incelenmesi için süre tanınmasını istediler.
Sonunda bu önerge Meclis çoğunluğu tarafından kabul edildi.
Daha sonra Meclis Başkanlığı seçimlerine geçildi ve Mustafa Kemal 110 oy alarak Meclis Başkanlığı’na seçildi.
Bakanların seçimi ile ilgili olarak Büyük Millet Meclisi’nde 2 Mayıs 1920’de bir yasa kabul edildi, Genelkurmay Başkanı’nın da dahil olduğu, on bir kişiden oluşan Bakanlar Kurulu üyeleri tek tek Meclis tarafından seçildi.
Halk hükümeti
Atatürk daha sonra, 1927 yılında okuduğu Nutukta bu hükümet sistemi için şunları söylemiştir:
“....bu ilkelere göre kurulan bir hükümetin niteliği, kolaylıkla anlaşılabilir. Böyle bir hükümet, ulusal egemenlik ilkesine dayanan halk hükümetidir. Cumhuriyettir.”
Kurulan bu sisteme siyaset bilimi ve anayasa hukukunda, “Meclis Hükümeti”, “Güçler Birliği” sistemi adı verilir.
Bu hükümet biçimi kendine özgü, bütün kuvvetin Meclis’te toplandığı bir “İhtilal Meclisi”, bir “Meclis Hükümeti” sistemidir.
Böylece Atatürk’ün Amasya Bildirgesi, Erzurum ve Sıvas kongrelerinde ortaya koyduğu “Milletin azim ve kararı” ilkesi gerçekleşmiş oluyordu.
TBMM kurulduktan 10 ay sonra, yazılı bir anayasayı kabul etmiştir (8 Şubat 1921). Bu anayasada da Meclis Hükümeti sistemi kabul edilmiştir.
Güçler birliği ilkesi uygulanmış yani yasama ve yürütme güçleri Meclis’te toplanmıştır.
TBMM’nin önemli özelliği gerçek bir kurucu iktidar niteliğini taşımasıdır.
“Milli mücadele” iç ve dış düşmanlara karşı verilen bir savaştır. Antiemperyalist bir bağımsızlık savaşıdır. TBMM bu savaşı veren “meşru” güçtür, bu Meclis milli bir meclistir.
İlk Meclis’te farklı düşünceye, değişik dünya görüşlerine sahip milletvekilleri bir aradaydı; ama hepsi bir amaç etrafında birleşmişlerdi.
Amaç, Birinci Dünya Savaşı galiplerinin dayattıkları işgallere karşı çıkmak, milli ve bağımsız Türk Devleti’ni yeniden kurmak... Bu Meclis bağımsızlık savaşını kazandı ve II. Büyük Millet Meclisi 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’i ilan etti.
Laiklik ilkesine dayalı Türkiye Cumhuriyeti’nin nice 90 yıllar yaşaması dileğiyle...