Tarzan doğaya dönüyor

Edgar Rice Burroughs’un ‘Tarzan of the Apes’ (1912) adlı ünlü romanından uyarlanan ‘The Legend of Tarzan’ (Tarzan Efsanesi) 8 Temmuz Cuma günü gösterime giriyor.

Aslı Selçuk

Kuzey İngiltere’de Tarzan’ı Johnny Weismuller’in oynadığı filmlerle büyüyen, son dört Harry Potter filmlerinin yönetmeni David Yates, aksiyon, serüven, aşk ve görsellik dolu destansı bir Tarzan Efsanesi gerçekleştirmiş.

Afrika’nın balta girmemiş ormanlarında maymun annesi Kala tarafından büyütülen Tarzan (Alexander Skarsgard) olağanüstü bir içgüdüye ve çevikliğe sahiptir. Kala ve kardeşi Akut’un arasında büyüyen Tarzan, Kuba kabilesine İngilizce öğretmeye gelen adamın kızı Jane’e (Margot Robbie) aşık olur. Film, iki insanın güçlü aşkı ve birbirlerini kurtarma öyküsü üstüne kuruludur. İlk yarıda Jane, Tarzan’ı yani soylu Lord John Clayton’u İngiltere’ye geri götürür. Bir anlamda onu uygarlaştırır. İkinci bölümde ise Tarzan Jane’i kurtarır. Jane, güçlü, cesur, tutkulu bir karakterdir. Tarzan ise karmaşık, çok katmanlı, insanlardan çok hayvanlara güvenen bir kimliktir. Tarzan, Jane’i kurtarınca bir anlamda kendini de kurtarır, Jane içinde aynı durum söz konusudur.

1884’te sömürgeci güçler Büyük Britanya ve Belçika Kongo’yu paylaşırlar. İflasın eşiğindeki Belçika Kralı Leopold, 1890’da Lord John Clayton’u yaptığı çalışmaları görmesi için Kongo’ya davet eder. Aslında bu bir tuzaktır, Bu tuzak kralın elçisi Leon Rom (Christoph Waltz) tarafından kurulmuştur. Köprü ve demiryolu yapımı için 800 siyahiyi köleleştiren Rom’un amacı ülkeyi ele geçirip dünyaya hükmetmektir. Bunun içinde Reis Mbonga’nın (Djimon Hounsou) elmaslarını ele geçirmesi, Mbonga’ya tek oğlunu öldüren Tarzan’ı teslim etmesi gerekiyordur.

Bu yolculuğa Tarzan’ı Afrika’yı evi gibi gören Jane’le İç Savaş’ı, Kızılderili katliamını yaşayan, bunlardan pişmanlık duyarak Kongo’da ki köleliği sona erdirmek isteyen George Washington Williams (Samuel Jackson) razı ederler.

İnsanla canavar arasındaki ikilemin onu her zaman çok etkilediğini vurgulayan David Yates, aksiyon–serüvenini ilişkiler, aile, aşk, topluluk, hayvanlar, doğal yaşam, kimlik, varoluş üstüne kurmuş. Tarzan, gerçekte nereye ait olduğunu bulmaya çalışıyor. Askerlikten, katliamlardan bıkmış olan George Williams ise kendini insani çalışmalara adıyor.

Filmin yapımında canlı hayvan kullanılmadı. Aslanlar, maymunlar, timsahlar, devekuşları, suaygırları, zebralar, ceylanlar, antiloplar hepsi en son teknolojiyi içeren bilgisayar yapımı görüntülerle oluşturuldu. Tarzan’ın Mangani kardeşi Akut’la olan dövüş sahnesi ve finaldeki vahşi hayvanların liman kentine hücum sahneleri çok başarılı.

Tarzan Efsanesi, sömürgecilik, kölelik, ayrımcılık, yabanıl yaşam, doğadaki denge gibi önemli konuları vurgularken öte yandan izleyiciyi Afrika’nın büyülü, gizemli doğasının içine de sokuyor. Yerliler hayvanlara, hayvanlar yerlilere saygı duyarak yaşıyorlar, herkes birbirinin yaşam alanına dikkat ediyor.

1918’den beri Tarzan’ı sinemada Johnny Weismuller, Lex Barker, Gordon Scott, Buster Crabbe, Christopher Lambert, Miles O’Keeffe, Casper Van Dien gibi çok sayıda oyuncu canlandırdı. İsveçli aktör Stellan Skarsgard’ın oğlu Alexander Skarsgard, uzun kolları ve uzun bacaklarıyla, başarılı yorumuyla en gerçekçi Tarzan olmuş.