Söylev'in Söyledikleri...
cumhuriyet.com.tr
Yıllarca aymaz politikacılar, bu söylevi gizlemeye çalışmışlar ve bilinmesini istememişlerdir. Aslında Atatürk’ün başlattığı, Türk Aydınlanması ve Türk Devrimi de gereği gibi anlatılmamış ve Türk gençliğinden gizlenmiştir.
Yayılmacı ve sömürgeci ülkelerin baskısı ve istemi ile güzel yurdumuz da bir yönetim biçimi (rejim) değişikliği ve parçalanma çalışmalarının yol aldığı bilinen ve gizlenmeyen bir gerçektir. Dış güçlerin de baskısı ve desteği ile Türkiye, ılımlı İslam adı altında bir geriye gidiş yaşamaktadır. Bu amaçla, yoğun bir kadrolaşma gerçekleştirilmiştir. Kadrolaşma, hız kesmeden sürmektedir.
ABD’nin BOP adı altında gerçekleştirmeye çalıştığı, Ortadoğu’nun haritasının değiştirilmesi işleminde ise Türkiye de vardır. Bu proje ile açıkça, güzel yurdumuzun haritasının değiştirilmesi de amaçlanmaktadır. Böylece açıkça ortaya çıkmaktadır ki, ülkemiz yönetim biçiminin (rejiminin) değiştirilmesi ve yurdumuzun parçalanması gündemdedir ve AKP yönetimi bu girişimlerin içerisindedir. AKP yönetimi, bir yandan, ülkemiz de bir yönetim biçimi (rejim) değişikliğini gerçekleştirmeye çalışırken ve öte yandan, ülkemizin parçalanması çalışmalarını görmezden gelirken öbür yandan da AKP eliyle Cumhuriyet tarihimizde görülmemiş yolsuzluklar yaşanıyor.
Ülkemizin geriye götürülmesine, parçalanmasına, yolsuzluklara karşı çıkanlar, çeşitli yollarla korkutulmaya, sindirilmeye çalışılmaktadır.
Dış güçlerle işbirliği
Basının büyük bölümü satın alınmış, besleme bir basın yaratılmıştır. Bunlar, ulusumuzun çıkarlarını değil, kendi çıkarlarını düşünerek, dış güçlerle işbirliği yapmaktan çekinmemektedirler. Damat Ferit’lerin, Şeyhülislam Dürrizadelerin, Ali Kemal’lerin, Refik Halit’lerin, günümüzdeki temsilcileridir bunlar. Dün olduğu gibi tarih, yarın da hükmünü verecek, kimlerin vatansever, kimlerin vatan haini olduğunu gelecek kuşaklar öğreneceklerdir.
Bunca olumsuzluğun içerisinde, Büyük Atatürk’ün, 1927 yılının 15-20 Ekim günlerinde, TBMM büyük salonunda CHP ikinci kurultayında altı günde okuduğu Söylev’i geliyor aklımıza. Kurtuluş Savaşı kazanılmış, Cumhuriyet kurulmuştur. Gazi Mustafa Kemal, henüz “Atatürk” soyadını almamıştır. Söylev’de, Kurtuluş Savaşı’nın nasıl kazanıldığını, Cumhuriyetin nasıl kurulduğu belgeleri ile anlatmaktadır. Mustafa Kemal’i, Anadolu’ya, Vahdettin’in gönderip göndermediğini öğreniyorsunuz. 23 Nisan 1920 tarihinde Ankara’da TBMM kurulurken Vahdettin’in isteği ile Şeyhülislam Dürrizade Abdurrahman Efendi’nin, Mustafa Kemal ve arkadaşları için, ölüm fermanı çıkardığını öğreniyorsunuz. Böylece, birilerinin amaçlı olarak Vahdettin’in, Mustafa Kemal’i Kurtuluş Savaşı için Anadolu’ya gönderdiği yalanı gün yüzüne çıkıyor.
Atatürk uzağı görüyordu
Söylev’in sonunda, Büyük Atatürk, Cumhuriyeti, Türk gençliğinin korumasına bırakırken “Yurdun içinde, yönetim başında bulunanlar, aymazlık ve sapkınlık ve üstelik hayınlık içinde bulunabilirler. Dahası, yönetim başında bulunan böyleleri, kişisel çıkarlarını, yurduna girip yayılmış olan dış düşmanların siyasal erekleri ile birleştirebilirler. İşte bu ortam ve koşullarda bile ödevin, Türk bağımsızlığını ve Cumhuriyeti’ni kurtarmaktır. Gereksindiğin güç, damarlarındaki soylu kanda mevcuttur” diyordu. Bu öneri, onun ne denli uzağı gördüğünü gösteriyor. Sözü edilen ortam, günümüzde gerçekleşmiş bulunmaktadır. Büyük Atatürk’ün, gerici bir kalkışma üzerine bu söylevinden yıllar sonra, Bursa’da söylediği ünlü “Bursa Söylevi”, büyük söy-levinin devamı niteliğindedir. Bursa Söylevi’ndeki, “Türk genci devrimlerin ve yönetim biçiminin sahibi ve bekçisidir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük bir kıpırtı duydu mu, her şeyini ortaya koyacak ve kendi yapıtını koruyacaktır” sözleri, bunun açık bir kanıtıdır.
Yıllarca aymaz politikacılar, bu söylevi gizlemeye çalışmışlar ve bilinmesini istememişlerdir. Aslında Atatürk’ün başlattığı, Türk Aydınlanması ve Türk Devrimi de gereği gibi anlatılmamış ve Türk gençliğinden gizlenmiştir. Aydınlanma devrimine aykırı bir biçimde açılan kaçak ve resmi Kuran kursları, imam hatip okulları, zorunlu din dersleri ile beyinleri yıkanmış bir kuşak yetiştirilmiş, bu okulları bitirenler yönetici olmuşlardır.
Bugünler de geçecek... Ulusumuz, gerici ve işbirlikçi yönetimlerden kurtulacak, hak ettiği yönetimlere kavuşacaktır...