'Sorun olmayan sıfır komşu'/3

Doç. Dr. Ali Faik Demir, "Türkiye'nin hangi ülkelerle ilişkisi iyi? Suriye ile mi, Irak'la mı, Mısır'la mı iyiyiz? Kimle kötüyüz deyince bunu açıklamak daha kolay..." diyor.

cumhuriyet.com.tr

Mısır’da Mursi yönetiminin halk ayaklanması sonucu devrilmesi, sarpa saran bir Suriye politikası, Erbil’le iyi Bağdat’la kötü ilişkiler, İran’la gelgitler, Mısır’da meşru lider vurgusu, Irak’ta meşru yönetimi by-pass etme, Ermenistan’la kapanan açılım... Davutoğlu’nun geliştirdiği komşularla sıfır sorun politikası sorgulanır hale geldi. Komşularla sıfır sorun derken sorunumuz olmayan sıfır komşuya mı geldik? Galatasaray Üniversitesi’nden Doç. Dr. Ali Faik Demir’le komşularımızla ilişkilerimiz nasıl bozuldu, onu konuştuk.

- Sıfır soruna ne oldu?

DEMİR - Bana Atatürk’ün söylemi uygun geliyor: “Yurtta sulh cihanda sulh”. Biz barış istiyoruz, ilkemiz barış, kimseyle sorun istemiyoruz diye yola çıkmıştı Türkiye. AKP hükümetinde seçim ve meşru anlamda işbaşına gelenler söylemi, bizim ilkeler barışın ve sorunun önünde yer alıyor gibi bir yapı ortaya çıktı, reel politikayla, ulusal çıkarla zaman zaman çelişen bir durum görüyoruz.
Mısır’da meşru yönetimlere saygılıyız derken Barzani’yle iyi olup Bağdat’la kötü olmak doğru bir şey mi? Bunu anlatamayız. Bir meşru başbakanla mesafeli olacağız, özerklik de olsa yerel yönetimle ilişki kuracağız deyip (Mısır’da) meşru yönetim demek çok tutarlı olmuyor. Ya da Esad halkına zulmediyor diyeceğiz ama muhaliflerin bizde yaşamasına izin vereceğiz, bu doğru mu? BM’yi kullanalım Esad’a müdahale için ama tüm muhalif güçlerin örgütlenme yeri Türkiye mi olmalı?

 

Barışı taşıdık denemez

- Ya da Esad diktatör diye karşı çıkarken vahşi El Nusra’nın liderliğinin Türkiye’yi kullanmasına izin vermek...

- El Nusra ÖSO ile de çatışıyor, karşısında homojen bir yapı olmadığı için Esad daha güçleniyor. Hizbullah’ın Lübnan’dan Suriye’ye girmesine karşı çıkıyorsak, biz de dış müdahalede dengeli davranmalıyız.

- Özellikle Suriye ile sarmaş dolaş pozlar verilirken... Özellikle de dünya gündemini de meşgul eden Ortadoğu’dan başlamak gerekiyor herhalde.

- Batı komşularını dışarıda bırakırsak, sıfır sorunlu bir durumdayken, iyi kötü sorunsuzken, ‘Arap Baharı’ndan sonra çok ciddi bir sorunlar silsilesi başlamış oldu. AKP, İsrail’le Mavi Marmara öncesi, “one minute” kriziyle Arap Baharı’na kadar büyük bir prestij ve itibar kazandı hem Ortadoğu’da, hem Avrupa ve ABD ile ilişkilerde... Bu da belki iktidarda aşırı bir özgüven yarattı. ‘Arap Baharı’yla birlikte Ankara problemler yaşamaya başladı. Suriye, Libya, Tunus’ta, süreci çok da başarılı yürüttüğümüz söylenemez. Arap Baharı’nı iyi anladık, barışı iyi taşıdık demek çok mümkün değil. Libya’da adım attık, geri adım attık, bunu düzeltmeye çalıştık, bu bizi daha atak olmaya itti.

 

Diplomasi ak karayla olmuyor

* Libya’da geç kaldık, Suriye’de elimizi çabuk tutalım mı oldu?

Suriye krizinde bana göre kırılma noktalarından birisi, aklar karalar gibi görerek Esad halkına zulmediyor, gitmesi lazım, muhaliflerin iktidara gelmesi lazım türünden çok kesin bir tavır takınılması oldu. 900 km’lik sınırın olduğu bir ülkeyle ilişkilerde diplomasiyi ak ve kara gibi görmemek lazım. Esad gitsin demekle olmuyor, diplomatik anlamda doğru değil. ÖSO, kaç yıldır sonuç alamadı. Esad Kaddafi gibi düşünüldü, yarın gidiyor denildi... Gitmediği, gitmeyeceği belli bugünkü seyre bakınca. Esad kalıyor. Türkiye Esad’ı eleştirmeliydi ama ÖSO ile Esad arasında en rahat uzlaştırıcı olabilecek ülke Türkiye’ydi. Esad’ın gitmesi için değil, Suriye’ye barış ve istikrarın gelmesi için çaba harcamalıydı. Diplomasi budur, hat sanatı gibi... Ankara tavrını çok net ortaya koyarak, barışa katkı yapabilecekken daha az katkı yapabilecek hale geldi. Lübnanlaşan bir Suriye Türkiye için çok büyük zarar demek. 900 kilometre sınır var, yüz binlerce Suriyeli Türkiye’de. Patlayacak bir bomba bu.

 

Suriye, Irak gibi bölünebilir

* Sünni tarafı desteklemek Türkiye’de de mezhepçiliğe yol açtı bir de...

- Hükümet mezhepçilik yok diyor ama Şii Irak’la anlaşamıyor, Nusayri Suriye’yle anlaşmıyor görüntüsü böyle bir algı yarattı. Ortadoğu’da Şii-Sünni aksı var mı var; dünyada konuşuluyor bu, kimse yok diyemez. Suriye Irak gibi bölünebilir mi, çok müsait bir yapısı da var. Akdeniz kıyısında Esad yanlısı Nusayri Hıristiyan bir yapı, kuzeyde daha belirsiz bir yapı... Ki bu belirsiz yapı Türkiye’nin komşusu olacak, El Nusra, Kürt hareketleri vb. gruplar. Gri alan olacak. Uluslararası ilişkilerde gri alanlar sevilir, çokuluslu aktörler için tercih edilen alanlardır, birçok faaliyet için. Türkiye için çok tehlikeli. Bu alanlar uyuşturucu, insan ticareti vb. hepsi için kullanılır, otoritenin olmadığı alan. Hâkim olan Türkiye sorumluluğu almak zorunda kalacak ve büyük zarar görecek. Erdoğan da, Davutoğlu da Türkiye dünya devletlerinin Ortadoğu’yla ilişkilerini belirleyen ülke olsun istiyorlar. Ama bir tarafı kara diye yaftalayınca, ak tarafla karayı uzlaştırma çabası inandırıcı olmuyor. Şam sizle müzakere yapmayacak. İsrail - Filistin için de geçerli. Filistin için çaba harcıyoruz ama İsrail ile köprüleri attıktan sonra, her şeyi Gazze’ye bağlayınca bu ağır bir yük oluyor dış politikada. Bunu Ermenistan - Azerbaycan meselesinde de yaşadık, kendi dışımızdaki unsurlara da çok fazla angaje olunca, birçok çözümsüzlük yaşanıyor, çok soruna kendimizi angaje ediyoruz.

 

‘İnandırıcılık içeriden başlar’

- Ankara, Müslüman Kardeşler’e angeje bir politika izledi. Mısır’la birlikte Filistin sorununu endekslediğimiz Hamas da darbe aldı...

- Başta Hamas’a odaklanmış gibi göründü, ama Ankara bunu dengeledi biraz. Hatalardan ders çıkarmak olumlu bir adım. Ben Sünni - Şii ayrımı yapmıyorum dediğinizde kim bunu nasıl anlarsa anlasın demek yeterli değil.

- Köprüye Yavuz Sultan Selim deyince olmuyor.

- Evet... Ben dedim, deyince müzakere olmuyor. Ben kazandım o kaybetti izlenimi yaratacak bir şey söylerseniz, karşı taraf masadan kaçacaktır. Şu anda İsrail’in ekmeğine yağ sürülmüş durumda. Gazze, Filistin birçok konu gündemden düştü. Ortadoğu iyice çarpışmakta, kapışmakta ve bölünmekte. Arapların birbirine düştüğü bir ortamda Filistin’e kim destek verir.

- Araplar birbirine düştü mü?

- Evet Sünni, Şii, bölgesel, Müslüman-Hıristiyan, etnik anlamda, devletler bazında böyle. Büyük güçler de provoke ederse ortalık iyice karışır. Mısır dediğimiz zaman ekonomisi son derece önemli, Arap dünyasının lideri Mısır, biz lideri vurmuş durumdayız. 100 milyona yakın nüfuslu, bu yaşananlar Arap dünyasında problem yaratıyor.

 

Mısır’da neyi nasıl böleceksiniz?

- Mursi seçimle işbaşına geldi ama 20 milyona yakın kişi İhvan’a karşı sokağa döküldü. Tunus’ta da sorunlar var. Türkiye’deki rahatsızlık da Gezi isyanıyla açığa çıktı.

- Mısır’ın yüzde 40’ı günde 2 dolarlık gelirin altında yaşıyor, ekonomi çöktü. Dini konsensüs de sağlayamadı İhvan. Meclisi askıya alan, çözüm getiremeyen bir İhvan ve Mursi gördük. Belki ordu müdahale etmese çok daha kanlı bir iç savaş yaşanabilirdi. Suriye’de bölgesel bölünme kolay, Irak’ta kolay. Mısır’da neyi, nasıl böleceksiniz? Bir meydanda Mursi taraftarları, bir yanda karşıtları. Mursiciler Türk gazetecileri baş tacı yapıyor, ötekiler lince kalıyor, hepsi aynı yerde. Askeri müdahale yanlış ama müdahale etmese ne olacaktı? Şimdi geleceğe odaklanmalı. Bir sene sonra seçim yapılacak. Tabii İhvan Mursi’de ısrarlı, direnirse ne olacak? Bir de şu gerçek var Türkiye büyükelçisini çekmedi, dünya çekmedi. Mursi’yi tanımak ne kadar geçerli? Mursi’yi tanıyoruz dersek Mursi’yle ordu karşı karşıya mı gelecek? Bu daha iyi bir şey mi, hepsi birlikte düşünülmeli.

- Ankara, Ortadoğu’da aktif bir oyuncu olmak istiyordu ama gittikçe dışarıda kalıyor gibi?

- Türkiye’nin Ortadoğu rüyası bitti. Türkiye Ortadoğu’da hangi ülkelerle iyi ilişki içinde, bu soruyu sormak lazım, hangi ülkelerle ilişkisi iyi? Suriye ile mi, Irak’la mı, Mısır’la mı iyiyiz? Kimle kötüyüz deyince bunu açıklamak daha kolay. Körfezle sadece ekonomik anlamda iyi ilişki var. Türkiye Ortadoğu’da kartları belirleme gücü kazandı mı? Oyunu belirleyici konumdayken bugün oyunu belirleyemez konumda mı? Kartını açan ama diğerlerinin kartları açmasını belirleyen konumdan çıkmış mı? İsrail’e meydan okuduğunda alkışlanan Türkiye hep mi başkalarından farklı düşünür hale geldi? Tabloya bakınca, Ortadoğu’da gördüğü itibarın belirleyiciliğin olduğunu söylemek mümkün değil.

- Arap medyasına bakınca, Ortadoğu’daki gelişmelerin yanı sıra Gezi’nin etkisi oldu bunda...

- İçerideki en ufak bir zayıflık, dışarıda elinizi zayıflatır, halkın Gezi Parkı’nın ötesinde toplumsal memnuniyetsizliği dile getirmesinden bahsediyor dünya. Faiz lobisi dense de içeride malzeme olmadan kimse bunu kullanamaz. Türkiye’nin ilkesinin çeliştiği nokta Irak, Barzani’yle iyiyiz ama Irak Başbakanı’yla mesafeliyiz, gazı alırken Kuzey Irak’a yatırım yapıyoruz. Torba yasadan son çıkan uygulama diplomatlığı yok ediyor. Kartımızı önce ya da geç açıyoruz. Kürt yönetimiyle iyi geçinmekle bölgesel anlamda bir yarar sağlıyoruz, Barzani’yle iyi geçinmek, Şii yönetimle kötü olmayı gerektirmiyor. Mezhepsel değil diyecekler ama öyle bir görüntü yaratalıyor. İnandırıcılık kendi ülkemizde yaptıklarımız, toplumdaki memnuniyetle ölçülür. AKP’nin son dönemdeki dış politikası kümülatif anlamda başarılı değil.