SİNİRLİ Sokakta yaşama sanatı ustası

Uykusuz 2007’de kurulduğundan beri arada bir ayaklarımıza dolanan Sinirli, bu aralar yeniden ortaya çıktı. Çizeri Oky, Sinirli ve diğer öykülerini anlattı.

Sinem Dönmez

Sinirli, çizgi dünyasının sokak kedilerinden en kaşlısı ve en huysuzu. Ev kedilerinden pek hoşlanmıyor. Yüzünde sakal çıkan insan cinsinden de pek hoşlandığı söylenemez. Sokakta yaşama sanatının ustası. Diğer sokak kedilerine yol yordam öğretiyor. Nerede miyavlanacak, nasıl bakılacak… 

Oky’nin (Oktay Gencer) Uykusuz’un kurulduğu 2007’den beri çizdiği Sinirli ara ara yayımlanıyor. Çünkü Oky bir işi sürekli olarak çizmemesiyle biliniyor. Tam birine alışmışken o hafta bambaşka bir köşeyle karşınıza çıkıyor. Sosyal medyada hayranları bu durumdan pek hoşnut değil. İpek ve Burak’ın ilişkisini anlattığı Çarpışma örneğin, en heyecanlı yerinde ara veriyor. Cihangir’de Bi Ev, Zavallı Polat, Saftirikler gibi köşelerin de sahibi Oktay Gencer’e hazır geri dönmüşken Sinirli’yi sorduk.

 

KEDİ OLUP DA KEDİ GİBİ DAVRANAN İLK TİPİM 

L-Manyak ve Lombak dergilerinde uzun süre çizdiğim Zavallı Polat’ta baş karakter yine bir kediydi. Hatta o seride, bir bebek dışında bütün karakterler çeşitli hayvanlardan oluşuyordu. Sinirli’den farklı olarak, onlar tamamen insan gibi konuşup insan gibi davranıyorlardı. O yüzden aslında kedi olup da kedi gibi davranan, insan olmayan ilk tipim Sinirli diyebilirim. 

 

İSMİ SİNİRLİ OLMAYABİLİR 

Sinirli bir kafeye sığınmış, masa altlarında, sokağın köşesinde yemek bekleyen bir kedi. Adı Sinirli mi o da belirsiz aslında. Çünkü maceralarında henüz ona kimse ismiyle seslenmedi. Herhangi bir kediden çok da farklı bir karakteri yok. Kedilerin hepsi zaten ayrı ayrı çok ilginç ve komikler, dolayısıyla Sinirli de öyle. Ne zaman ne yapacağı belli olmuyor. 

 

ONU ÇİZMEK RAHATLATIYOR

Sinirli’yi, Uykusuz’un ilk zamanlarından beri, diğer işlerimden fırsat buldukça ara ara çizmeye çalışıyorum. Yakında kitap olarak toplayabilirim hepsini. Çizdiğim bir sürü karakterim olduğu için biri için diğerine ara vermek zorunda kalıyorum, sürekli çizmememin başka bir nedeni yok. Sinirli’yi daha çok çizmek isterim ama. Çünkü onun saçmalamalarını yazıp çizmeyi seviyorum, beni rahatlatıyor. 

 

KEDİLERE KAYITSIZ KALMAK İMKANSIZ

Haşır neşir olduğum bütün kedilerin toplamına bakarsak aslında hepsi birer Sinirli. Yaşadığım yer de bir kedi diyarı zaten. Sokaklar, kafeler, oturduğum apartmanın önüne kadar her yer nereye baksanız kediyle dolu. Sizi büyüledikleri için, onlara kayıtsız kalmak imkansız gibi bir şey.

 

Bilerek mi bekletiyor? 

Aslında sadece bütün tiplerimi çizmek istediğimden kaynaklanıyor bu durum, başka hiçbir sebebi yok. Hepsini aynı anda çizmem de mümkün değil maalesef. Çünkü sürekli olarak aynı tipi çizmek, çok da bana göre bir şey değil. Çizerlik hayatım boyunca bir sürü farklı karakterim oldu. Hepsini çizmeyi istediğim gibi, henüz çizmediğim bir dolu yeni karakterler de var. Nasıl olacak bunların hepsi, ben de bilmiyorum. Karakter bolluğunu seviyorum, daha önce çizdiğim Cihangir’de Bi Ev’de 20, belki de daha fazla karakteri bir eve doldurmuştum. Yaparken en çok eğlendiğim işlerimden biriydi. Yine bol karakterli yeni bir öykü var üzerinde düşündüğüm.

Fırtınasız ilişki var mı?

İpek ve Burak’a gelince… “Onlar niye böyle davranıyor, dertleri ne?” gibi soruların net bir cevabı yok bence. Kendimi ve okuru, net bir cevaba kilitlemek istemiyorum, bu çok sıkıcı olurdu. Fırtınasız bir ilişki varsa da ben bilmiyorum bunu. Hafif fırtına var, kasırga var, meltem, poyraz… Mutlaka bir yerlerden esiyor. İpek’le Burak’ın günlük güneşlik halleri de var. Sürekli bir fırtına içinde boğuşmuyorlar ama hikâyenin adı Çarpışma, fırtınaların daha çok olması doğal o yüzden.