'Sıfır sorun' iflas etti
AKP iktidarının 'stratejik derinlik' yaklaşımı Türkiye'yi dış politikada çıkmaza soktu.
cumhuriyet.com.trHükümetin aksi yöndeki bütün söylemlerine karşın, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun teorisini yaptığı “komşularla sıfır sorun politikası” pratikte iflas bayrağını çekti. Türkiye, AB ile ilişkilerden terörle mücadeleye, komşuları ile ilişkilerden Atlantik ötesiyle yürütülen diplomasiye, sözde soykırım iddialarının önüne geçilmesinden, stratejik enerji politikalarına kadar dış politikanın hemen her alanında sıkıntılı. Özellikle Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanı olmasından sonra dış politikada reel politikten öte, idealizm ağır bastı. “Komşularla sıfır sorun” politikası reel politikten uzak, Davutoğlu’nun kurguladığı “stratejik derinlik” yaklaşımı ile dış politikanın uygulamasına temel oluşturdu. Ancak bu temel, Türkiye’yi dış politikanın hemen her alanında çıkmaz içine soktu.
2002’den bu yana AKP hükümeti Batı’ya doğru yürüyormuş gibi yaparak yüzünü Arap dünyasına ve Ortadoğu’ya döndü. İşte, 10 yılın ortaya çıkardığı tablo:
Suriye: AKP hükümeti sıfır sorun politikası çerçevesinde ilk aşamada Şam yöntimi ile çok sıkı ilişki kurdu. Beşşar Esad yönetiminin antidemokratik yapısını görmezden gelen AKP, bu ülke ile ilişkileri “Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi” kurulmasına kadar götürdü. İki ülke arasında vizeler bile kaldırıldı. Ancak Arap Baharı, Suriye’de de kendisini gösterince hükümet Atlantik ötesi telkinlerin de etkisiyle Suriye’yle ilişkileri kopma noktasına kadar getirdi. Davutoğlu’nun Esad’ın ayağına kadar giderek operasyonları durdurma ricası boşa çıkarken, Şam yönetimi Türkiye’yi ülke içinde yasadışı olan Müslüman Kardeşler örgütünü desteklemekle suçladı.
İran: AKP hükümeti, bütün dünya kamuoyunun hassasiyetine karşın Türkiye’nin bölgedeki stratejik çıkarlarını yok sayıp hatta İran’ın tarihi tavır ve tutumunu görmezden gelerek nükleer dosyası konusunda Tahran yönetimine destek vermeyi tercih etti. Tahran yönetimi Ankara’nın bu çabalarını dikkate almayıp, nükleer dosyasına ilişkin kendi ulusal çıkarları çerçevesinde hareket etmeyi sürdürdü. Buna karşın AKP hükümeti ABD’nin füze kalkanı projesine olumlu yanıt verip, bu sistemin radarlarının Türkiye’de konuşlandırılmasına izin verdi. Sistem NATO çerçevesinde görünse de doğrudan İran’dan gelecek tehdide karşı projelendirildiği biliniyor. Böylece Türkiye, olası bir çatışma durumunda doğrudan İran’ın hedefi durumuna gelmiş olacak.
Yunanistan: İsmail Cem’in Dışişleri Bakanlığı döneminde başlatılmış olan ve iki ülke arasındaki sorunların saptanıp, çözüm önerileri getirilmesini amaçlayan “istikşafi görüşmeler” sonuçlandırılamadığı gibi Atina yönetiminin AB içindeki muhalefeti de aşılamadı. Yunanistan, Ege sorunları, Batı Trakya ve Kıbrıs’a ilişkin olarak hiçbir noktada geri adım atmazken AKP hükümeti bunları görmezden gelip, bu ülke ile Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi kurulması için girişim yaptı. Yunanistan’ın son dakikadaki itrazıyla konseyin adından “stratejik” ifadesi çıkarıldı.
Kıbrıs: 2004 yılındaki Annan Planı’na ilişkin oylamada Rumların “hayır” deyip, zımnen KKTC’nin varlığını tanımış olmasına karşın, AKP AB konusunda ilerleme sağlayabilmek için bu hukuksal avantajdan yararlanamadı. Rumların AB’ye girişine sessiz kalan hükümet, bu noktadan sonra da görüşmelerin sürdürülmesine vize verip Rumların elini güçlendirdi. AB üyesi olmanın bütün avantajlarını kullanan Rumlar son olarak Doğu Akdeniz’de İsrail ve ABD şirketleri ile birlikte sondaja başlayınca AKP hükümeti misilleme yapma kararı aldı. Ancak Erdoğan’ın BM’de yaptığı “tehditkâr” açıklamalar, Ankara’nın elini siyaseten zayıflattı.
Irak: AKP, Irak ile Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi kurup bu ülke ile 48 tane mutabakat muhtırası imzaladı. Ancak bu mutabakat muhtıralarından bir tanesi dışında diğer hiçbiri anlaşmaya dönüştürülemedi. Irak ile yaptığı terörle mücadele anlaşmasına, “sıcak takip maddesi” konulmasını sağlayamayan AKP, Bağdat yönetiminin terör örgütünü topraklarında barındırmaması konusunda etkin olamadı. Hükümet, ironik gibi görünse de ABD’nin Irak’taki politikalarına kayıtsız koşulsuz destek verip Tahran yönetiminin bu ülkede ciddi anlamda etkinlik sağlamasının önünü açtı.
Azerbaycan ve Ermenistan: AKP’nin, Karabağ sorununu görmezden gelip yaptığı Ermeni açılımı Azerbaycan’ın tepkisine neden oldu. İki protokolle temellendirilen açılım, Erivan yönetiminin geri adım atması sorucu boşa çıkarken, Ankara-Bakû ilişkilerinde de soğuk rüzgârlar esmeye başladı. Azerbaycan Rusya’nın dümen suyuna girmeyi tercih etti. İlk aşamada da Rusya ile enerji işbirliği anlaşması yapıp doğalgazda Moskova yönetiminin elini güçlendirdi.
Orta Asya: AKP hükümeti döneminde Orta Asya ülkeleri Rusya etkisine terk edildi. Türk cumhuriyetleriyle yakın ilişki kurulmadı. Bu süreç içinde Rusya Başbakanı Vladimir Putin Şanghay Beşlisi’ni kurdu; kendi savunma paktını oluşturdu. Türkmenistan ve Kırgızistan’da devrimler yaparak bu ülkeleri Batı ve Türkiye etkisinden çekti aldı. Gülen cemaatinin faaliyetleri nedeniyle Özbekistan Türkiye’den bütünüyle koptu.
Ortadoğu ve Şii hilali: Türkiye’nin güneyi hükümetin kendisini riske atarak savunduğu İran ve onun öncülük ettiği Şii eksence kuşatıltı. AKP, Filistin sorununda Mahmut Abbas’ı dışlayıp Müslüman Kardeşler örgütünün uzantısı Hamas’ın çıkarları doğrultusunda politika yapmayı sürdürdü.
İsrail: Hükümet, İsrail’le Arap sokaklarının alkışını alma uğruna ilişkileri kopma noktasına kadar getirdi. Davos’taki “one minute” krizi ile başlayan süreç İsrail askerlerinin Mavi Marmara baskınından sonra doruk noktasına çıktı. Rumlar, Akdeniz’de gaz ve petrol ararken bunu da ABD’li, İsrailli firmalarla yapmaya başladı. İsrail, AKP’nin tehditlerinden dolayı Yunanistan’dan, Bulgaristan’a, Rumlardan, AB üyesi diğer ülkelere kadar askeri ittifaklar kurmaya başladı.
AB: 2005’te başlayan üyelik müzakerelerinde tam bir yıldır yeni tek bir fasıl açılmadı. Bu, görüşme sürecinin kilitlenmiş olduğu ve üyelik perspektifinde hiçbir ilerleme kaydedilmediği anlamına geliyor. 6 yıla yakın bir zamandır süren müzakerelerde sadece 13 fasıl açılabildi. Kıbrıs Rum yönetiminin talebiyle Türk limanlarının açılmasına ilişkin ek protokoller uygulanmıyor diye 8 fasıl askıya alındı. Fransa’nın da çabasıyla bazı önemli fasıllar da askıda. Türkiye’nin açabileceği sadece 3 fasıl kaldı. 1 Temmuz 2012’de bu koltuğa Kıbrıs Rum Kesimi oturacak. Türkiye, Rumların Kıbrıs sorunu çözülmeden dönem başkanlığı alması durumunda AB ile ilişkilerin dondurulacağını açıklaması, Türkiye’nin stratejik hedef olarak belirlediği sürece en büyük darbeyi vurmuş olacak.
ABD: Washington yönetiminin Türkiye’yi önce stratejik ortak ardından da model ortak ilan etmesine karşın Türkiye-ABD ilişkilerindeki yapısal sıktıntılar aşılamadı. ABD’nin terörle mücadelede verdiği göstermelik birkaç desteğin dışında AKP hükümeti, Hamas, Gazze, Filistin, Kıbrıs, Ege, Ermenistan, Kuzey Irak gibi konularda AKP’yi desteklememeyi tercih etti. Buna karşın, İsrail’i de koruma altına alan füze kalkanının radarlarının Türkiye’ye yerleştirilmesi konusunda AKP ABD’ye “evet” demek zorunda kaldı.