Seramikte çatlak var

Ünlü sanatçı Füreya Koral'ın Harbiye Başak Sigorta binasındaki yapıtları zarar görmüş durumda. Binanın dış cephesindeki seramik panoda belirgin çatlaklar görülüyor. Bir simitçi arabasının kilidi ise doğrudan panoya çakılmış!

cumhuriyet.com.tr

Harbiye’de Cumhuriyet Caddesi üzerindeki Başak Sigorta Binası size tanıdık geliyor mu? Önünden her gün binlerce insanın koşuşturma içinde geçtiği binanın dış cephesinde ve içinde Türkiye’nin ilk seramik sanatçılarından Füreya Koral’ın seramik çalışmaları bulunuyor. Bina, bilindiği gibi yıkılacak ve yerinde bir otel yükselecek, ama Füreya’nın seramikleri zarar görmüş durumda.

Dün binayı bir kez daha gördük ve seramiklerin durumu bizi hayli şaşırttı. Füreya’nın, bugünlerde kullanımda olmayan binanın dış cephesindeki seramikleri harap durumda. Dış cephedeki seramiklerin bulunduğu yer, bir simitçi arabasının park yeri olarak kullanıyor. Simitçi arabası öyle bir park edilmiş ki... Çalınmaması için arabanın kilidi seramiklere çakılmış! Şaşkınlığımız henüz geçmemişken, camdan içeriye baktığımızda, yapının girişindeki duvarda yer alan seramiklerin de iyi durumda olmadığını görüyoruz. Yatak, çerçeve gibi eşyalar Füreya’nın yapıtlarına zarar verecek biçimde yerleştirilmiş.

Gerçi Zeynep Oral’ın bugünkü “Esintiler” köşesinden, Kültür Bakanlığı’nın Füreya’nın yapıtlarının korunacağı vaadinde bulunduğunu öğrenmemiz yüreğimize biraz olsun su serpiyor. Ama yine de dünyaca ünlü sanatçımızın, özellikle yapının dış cephesindeki seramik panosunun, çatlamış, içler acısı durumu kuşku duymamıza yol açıyor.

Başak Sigorta’nın Genel Müdürlük binası, 1961’de düzenlenen bir yarışma sonucunda yapılmış. Mimarları Utarit İzgi, Esat Suher ve Asım Mutlu. Koruma kurulu tarafından korunmaya alınan yapının önemi yalnızca Füreya’nın seramiklerinden kaynaklanmıyor. Başak Sigorta binasının yaşayan tek mimarı olan Esat Suher, binanın Türkiye’de yapılan giydirme cepheli yapıların ilk örneklerinden olduğunu belirtiyor.

Suher, binanın koruma tescilli olduğunu, bu nedenle de yıkımın yasalar çerçevisinde nasıl yapılacağını merak ettiğini söylüyor. Süher’den, binanın Başak Sigorta tarafından Fransız sigorta şirketi Groupama’ya satıldığını, Groupama’nın da binayı başka bir şirkete sattığını öğreniyoruz.

Suher, binanın cephesinde bazı bölümlerin sökülüp yerine alüminyum levhalar çakılmasından duyduğu rahatsızlığı dile getirerek yıkımı şu sözlerle değerlendiriyor: “Çevrenin kimliğini değiştirmek için aklımıza esen binaları yıkalım, yerine yenisini yapalım zihniyeti olmaz. Binayı korumaya almak suretiyle tamamen muhafaza ederek başka bir fonksiyon verilebilir. Bunlar kabul edilebilir değil. Binanın yıkılıp yerine otel yapılması söz konusu olmamalı.”

Mimar Doğan Hasol ise bu dönemde artık Cumhuriyet dönemi yapılarının korunamadığını, paranın her şeyin önüne geçtiğini vurguluyor: “Koruma kurulunca tescil edilmiş yapıların üzerindeki koruma kararları bile kaldırılıyor. Artık sorgulamamız gereken şudur ki, bu kurullar koruma kurulları mıdır yoksa korumama kurulları mı?”

Hasol, Utarit İzgi’nin mimar olarak tasarladığı yapılarda mutlaka sanat eserleri bulunmasını da gözettiğini vurguluyor.

Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği Türkiye Ulusal Komitesi (UPSD) de dün yayımlanan açıklamasında, bina üzerinde herhangi bir tahribat yapılmadan önce eserlerin binadan taşınarak sahiplendirilmesi gerekliliğine vurgu yaparak “Bunun aksini düşünmek bile Türk sanatına sürülmüş bir leke olacaktır” ifadesine yer vermişti.