Şentop'tan Boğaziçi yorumu: Burada başka bir tablo var
TBMM Başkanı Şentop, Boğaziçi Üniversitesi'ndeki olaylara ilişkin "Burada başka bir tablo var. Başka bir hazırlığın ipuçları görülüyor, seziliyor. Buna devlet müsaade etmez" ifadelerini kullandı.
AATürkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Mustafa Şentop, "Yeni anayasa bir ütopya, erişilmez bir şey değildir. Bu, gerçekleşebilir bir şeydir, yeter ki iyi niyetle olsun, yapma konusundaki irade olsun." dedi.
Şentop, Ülke TV canlı yayınında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu ve soruları yanıtladı.
Şentop, Boğaziçi Üniversitesindeki olaylara ilişkin şu ifadeleri kullandı:
"Buradaki mesele biraz daha geniş. Bütün dünyada yavaş yavaş özellikle çevremizde gelişen, Rusya'daki olaylarla beraber birlikte baktığımızda sanki bir süre sonra yapılması düşünülen, beklenen muhtemel olaylar için burada bir eylemlilik çekirdeği oluşturmak, bunu sıcak tutmak gibi bir amaç varmış gibi düşünüyorum çünkü bunu başka türlü izah edebilmek, bunu bir rektör ataması bağlamında izah edebilmek mümkün değil, tüm parametreleri bir araya getirdiğimizde. Burada başka bir tablo var. Başka bir hazırlığın ipuçları görülüyor, seziliyor. Buna devlet müsaade etmez."
2000 yılında Samsun'daki üniversiteye yapılan rektör atamasını hatırlatan Şentop, bu dönemde öğretim üyelerince belirlenen ve YÖK tarafından Cumhurbaşkanına gönderilen üç isimden birincinin 297, ikincinin 73, üçüncünün de 71 oy aldığını, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in 71 oy alan üçüncü sıradaki kişiyi rektör olarak atadığını dile getirdi.
Yüksek oy alan rektör adayını destekleyen öğretim üyelerinin söz konusu atamaya tepki göstermek için Atatürk anıtına çelenk bırakmak ve basın açıklaması yapmak istediklerini ancak polisin buna müdahale ettiğini söyleyen Şentop, şöyle konuştu:
"100'ün üzerinde öğretim üyesinin bir kısmı cübbeleri yırtılarak, yerlerde sürüklenerek gözaltına alınmış. Slogan, taşkınlık yok, çelenk koyup açıklama okuyacaklar, buna müsaade edilmemiş. Öğretim üyeleriyle ilgili Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na aykırı davranmaktan dolayı dava açılmış, öğretim üyelerinin tamamı hakkında ayrıca üniversitede soruşturma açılmış. Bu üniversitedeki öğretim üyeleriyle ilgili verilen cezalar var. Yine bazı siyasi partilerin yöneticileri, öğretim üyelerini Samsun'da denize dökeceklerini söylemişler. Öğretim üyelerinin ifadelerini almak için rektörlük makamına verilen yazıda, 'Cumhurbaşkanının Anayasa'nın 130'uncu maddesine göre takdir hakkını kullanarak üniversite rektörlerini atadığı, bu nedenle de protesto edilmesinin suç teşkil ettiği' görüşü savunulmuş. Buna dayanarak ceza verildi öğretim üyelerine."
Anayasa Mahkemesinin Enis Berberoğlu kararını da değerlendiren Şentop, şunları dile getirdi:
"Anayasa Mahkemesi, iki karar verdi ama kararlar teknik olarak birbirinden farklı. Burada seçme seçilme hakkının, kişi hürriyetinin ihlal edildiğine dairdi ilk karar. 'Milletvekili seçildiği için yeniden dokunulmazlık kazanmıştır, kazandıktan sonra da yargılamanın durdurulması lazımdı, durdurulmamıştır.' diye verdi. Bunu ilk derece mahkemesine gönderdi. Bu konuda hukuki tartışmalar yapılabilir. Şahsi kanaatim, ilk derece mahkemesi karar verdiği zaman ilk derece mahkemesinin karar verdiği sırada Berberoğlu'nun dokunulmazlığı yoktu. İstinafa gitti, orada bir karar verildi, o zaman da dokunulmazlığı henüz yoktu. Yargıtay'a gittiğinde Berberoğlu seçildi ve Meclis'e geldi. Bu karar, Yargıtay aşamasında verildi. Durma kararı verilmesi gerekiyorsa bunu Yargıtay verecek. Bir ihlal söz konusuysa bunun muhatabı ilk derece mahkemesi değil, Yargıtay olması gerekirdi. İkinci karar ise 14. Ağır Ceza Mahkemesi buna uymadığı için, uymaması sebebiyle bir ihlal ortaya çıkıyor. Mevcut ihlal devam ettiriliyor, bundan dolayı verilmiş bir karar.
Anayasa Mahkemesi, bu kararında, 145. paragrafında 'Bu, hukuk düzeninin, anayasal düzenin ihlalidir mahkemeninki. TBMM başta olmak üzere, HSK ve diğer kamu kurumları da bu konuda bir şeyler yapmalıdır.' anlamında, 'Gelin, hep beraber çözelim bu konuyu.' gibi bir yaklaşım içinde, bir nevi Meclis'e de tembihte bulunuyor, öğüt veriyor. Bilgi için Meclis ve HSK'ye bunu gönderiyor. Ne gerek varsa? Çünkü Resmi Gazete'de yayımladığınız bir şeyden bilgi sahibi oluyoruz. İçerideki bu ifadelerde sanki Meclisin yapacağı bir şeyler var, onları Meclis yapmıyormuş da hatırlatalım gibi tablo ortaya çıkıyor. Bu, sadece benim anlayışım ya da evhamım falan değil. Birçok kişi böyle anlamış. Kararı baştan sona okudum. Meclis'in yapacağı bir şey görülmüyor. Meclis ne yapacak? Belirtilmemiş." değerlendirmesinde bulundu.