Selanik’te belgesel zamanı (20.01.2017)
Yunanistan’ın ikinci büyük kenti Selanik’te 3–12 Mart arasında yapılacak olan 19. Selanik Belgesel Festivali’nde yine özgün, sıradışı ulusal ve uluslararası çalışmalar izleyiciyle buluşacak.
Aslı SelçukBelgesel yıllar içinde gelişip değişti ve türün yeni formları ortaya çıktı. Günden güne belgeselleri sınıflandırmak ve etkilerini belirlemek gittikçe zorlaşıyor. Nanook of the North (Kuzeyli Nanook / 1922) adlı sinema tarihinin ilk konulu tecimsel belgeselin yaratıcısı Robert J. Flaherty türü “Bazen gerçeği anlatmak için yalan söylemelisiniz” diyerek tanımlıyor. Gerilim türünün bir numaralı ustası Alfred Hitchcock ise “Kurmaca filmde yönetmen Tanrı’dır, belgesel de ise Tanrı yönetmendir” diyor. 3–12 Mart arasında gerçekleştirilecek 19. Selanik Belgesel Festivali’nde program en yeni ulusal ve uluslararası yapımlarla dolu.
İzleyiciyi Zorlamak adlı bölümde Avusturyalı belgeselci Ulrich Seidl’ın son çalışması Safari (Avusturya) yer alıyor. Seidl, yine kışkırtıcı kurgusu ve görüntüleriyle izleyiciye meydan okuyor. İnsanların acımasız, vahşi, tuhaf yanlarını vurgulayarak Afrika’daki av turizmini eleştiriyor. Zevk için vahşi hayvanları öldüren Avrupalı turistler evlerini bu hayvanların kafalarıyla ve kazandıkları kupalarla süslüyorlar.
Gözlem Sanat’ında ise Sergei Loznitsa soykırım turizmini mercek altına alıyor. Austerlitz’de (Almanya) tarihin en ünlü toplama kampını gezen, ziyaret eden turistlerin üzerinden soykırım turizmini sorguluyor. Belgesel dehşetin nasıl tecimselleştirildiğini gözler önüne seriyor. Loznitsa, şehitler ve ölümle dolu bu kampı dolaşan turistlerin acı yüklü anılarını etik açıdan yorumluyor.
Canlandırma Tarih bölümünde Keith Maitland’ın The Tower’ı (ABD) var. İnsan doğasının en iyi ve en kötü yönlerini yansıtan, rotoskopik animasyon tekniğiyle yapılan ve arşiv görüntülerinden oluşan bu belgesel ABD’nin ilk okul katliamını anlatarak bu kitle katliamdan sağ kurtulanların tanıklıklarını sergiliyor. 1966’da Austin’deki Teksas Üniversitesi’nin en üst katından bir tetikçi ateş açar. 96 dakika boyunca kampüstekileri rehin alır, 16 kişiyi öldürür, 30 kişiyi de yaralar.
Dünyayı Değiştirmek’te ki Benthe Forrer’in yönettiği The Chocolate Case (Hollanda) çikolata endüstrisinde tutsak edilen çocuk işçileri betimliyor. Bir grup Hollandalı gazeteci köle gibi çalıştırılan bu çocukların yaşamlarının trajik boyutlarını sorguluyorlar.
Geçmişin Hazineleri bölümünde Bill Morrison’ın 1910 ve 1920 tarihli belgesellerden yararlanarak oluşturduğu Dawson City: Frozen Time (ABD) gösterimde. Arşiv materyallerini kullanan yönetmen Amerikan tarihinin önemli bir dönemine, Alaska’daki Altına Hücüm sürecine ışık tutuyor.
Halkın Gücü’nde Rose Olivier ile Lluis Montserrat’nın ortaklaşa yönettikleri Transitioning: Transgender Children (İspanya) önyargı, çeşitlilik, anlayış temalarına odaklanıyor. Çocuklar, ergenler ve yetişkinler dürüstçe, içtenlikle cinsiyetlerinden ve kimliklerinden söz ediyorlar. Doğduğunda kız olduğu sanılan David’in 6 yaşına basınca erkek olduğu, doktorların yanıldığı anlaşılıyor. David böylelikle yeni trans neslin doğumda cinsiyetinin yanlışlıkla saptandığı ama erkenden değişimi seçen grubun içine katılıyor.