"Selanik" bir kente bakmanın yollarını arıyor
Serhat Öztürk'ün "Selanik" adlı romanı Can Yayınları'ndan çıktı. Dünyanın önemli kentlerinden biri olan Selanik' e ilgi duyan herkesin okuması gereken bir eser.
cumhuriyet.com.trDünyanın kadim kentleri vardır: Roma, İstanbul, Paris gibi. Bunlar majör kentlerdir. Onları herkes bilir, onlarla ilgili yüzlerce kitap yazılmıştır ve yazılmaya devam etmektedir. Bir de kıyıda kalmış kadim kentler vardır, tıpkı Selanik gibi… Makedonyalı İskender'in babası tarafından kurulmuş bir kentten söz ediyoruz. Roma'nın Büyük yollarından birinin (Via Egnatia) güzergahındaydı, Normanlar ve Franklar geçti oradan, Osmanlılar geldi, sonra bir Yunan kenti oldu, ama aslında neredeyse son dört asırdır bir Yahudi kentiydi.
Bizim için de özel anlamları olan bir kent Selanik. Osmanlı'nın Batı'ya açılan penceresi, Mustafa Kemal'in doğduğu yerdi. Yine de Türkçe’de Selanik üzerine yazılmış -bırakın kitapları- makalelerin bile sayısının çok az olmasını nasıl açıklamak gerekir acaba?
Serhat Öztürk'ün "Selanik" adli romanı Selanik'in, yani belli bir coğrafyada en azından 2500 yıl boyunca yaşamış farklı insanların gündelik hayatlarına, inançlarına, ticaretlerine, hikayelerine, mimarilerine, toplumsal ritüellerine, yeme-içme kültürlerine bakıyor. Nazilere, Sebatayistlere, Vamvarakis ve Rosa Eskanazi'ye, Beyaz Kule'ye, balkonlara, gündüşü içinde barda oturmuş genç kızların sırtında titreşen asılmış insanlara, Pierre Loti'ye, Sabetay Sevi'ye, sülük satıcılarına, işbirlikçilere, kenti yapan ve yaptıranlara, Zeplinlere ve Zuhaf askerlerine, kıyameti bekleyenlere, Lazarus'a, yurtsuz bırakılmışlara, Bara bataklığının adsız fahişelerine...
Bir kente bakmanın türlü çeşitli yolları vardır elbette. "Selanik"te o yollardan biri aranıyor...