Şehir hastaneleri için bakanlık bütçesinden ilk 4 ayda çıkan bedel belli oldu

Geçen yıl Sağlık Bakanlığı’nın kiracısı olduğu şehir hastanelerine 5 milyar TL ödeme yapılırken, bu yılın ilk 4 ayında bu tutar 2,5 milyar TL oldu. Hangi hastaneye ne kadar verildiği ise ticari sır...

cumhuriyet.com.tr

Şehir hastanelerinde kiracı olan Sağlık Bakanlığı, ev sahibi şirketlere 2020’nin ilk 4 ayında 1 milyar 483 milyon TL kira ve 1 milyar 37 milyon TL hizmet bedeli olmak üzere toplam 2,5 milyar TL ödedi.

Bugünlerde Japon şirketlerinin ev sahibi ve finansör olduğu Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi ile yeniden gündem olan, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı R.Tayyip Erdoğan’ın 15 yıllık rüyası olan şehir hastaneleri için; Sağlık Bakanlığı bütçesinden ilk 4 ay için çıkan bedel belli oldu: Toplam 2,5 milyar TL.

Bilindiği gibi Sağlık Bakanlığı bütçesinden yapımcı konsorsiyuma mevcut Kamu Özel Ortaklığı (KÖO) hastanelerinin yapım bedeli olarak kira adı altında dövize endeksli, 25 yıllık sözleşme süresi boyunca ödeme yapılacak. Bu konsorsiyuma imtiyaz olarak verilen destek ve tıbbi hizmetleri için de “hizmet bedeli” adı altında ayrıca miktar garantili ödeme yapılması söz konusu.

Birgün'den Dr. Ergün Demir ve Dr. Güray Kılıç'ın kaleme aldığı habere göre; 2019 yılında Sağlık Bakanlığı kiracısı olduğu şehir hastaneleri için kira ve hizmet bedeli olarak şirketlere 5 milyar TL ödeme yapıldı. Henüz 2020 yılının ilk 4 ayında bu miktar 2,5 milyar TL’ye ulaştı. Bu bedelin 25 yıl boyunca ve her yeni açılacak KÖO hastanesi birlikte artan miktarlarda ödeneceği düşünülürse, gelecekte toplumun ne kadar büyük bir maliyetle karşı karşıya bırakıldığı daha iyi anlaşılır.

Hastaneler için hazırlanan ön fizibilite raporlarında 1 ABD Doları 1,5 TL olarak hesaplandı. Oysa an itibariyle ABD Doları 6,8 TL’yi geçmiş olup Türkiye’yi bir döviz krizinin beklediği ortada. Son yıllarda Türk Lirası’nın dolar ve Euro başta olmak üzere yabancı para birimleri karşısındaki büyük değer kaybı ve kira bedellerinin dolar üzerinden ödenme zorunluluğunu ortaya çıkardığı büyük maliyet artışının gelecek nesiller için ne büyük bir risk oluşturduğunu tahmin etmek güç değil.

Kamu Özel Ortaklığı hastanelerinde her şey ticari sır olduğu için sözleşme bedelleri dolaylı olarak öğrenilebiliyor. Kalkınma Bakanlığı’ndan bildirilen rapora göre, o dönem ihalesi yapılan 19 şehir hastanesinin sözleşmedeki yapım bedelleri toplamı 10,6 milyar ABD Doları iken; kira bedeli olarak bu şehir hastanelerini yapan ve imtiyazlı olarak işletecek olan şirketlere 25 yılda 30,3 milyar ABD Doları ödenecek.

MİKTARA BAĞLI HİZMETLERDE YÜZDE 70 DOLULUK, ‘’GARANTİ’’ HASTA

Kamu, ayrıca kira bedeli dışında şirketlere, imtiyazını devrettiği tıbbi ve destek hizmetleri için de gelir garantisi veriyor. Otoyollarda yapımcı şirkete verilen araç geçiş garantisine benzer şekilde, bu hastanelerde 7 kalem hizmette yüzde 70 yatak doluluk oranına denk gelen miktar garantisi verildi. Bu şekilde konsorsiyumun kira dışındaki gelirleri garanti altına alınıyor ve halkın sürekli hastalanacağı üzerinden hesap yapılıyor. Miktar garantisi verilen hizmetler: Görüntüleme, laboratuvar, fizik tedavi, sterilizasyon, atık bertaraf, yemek, çamaşırhane hizmetleri. Anlaşıldığı üzere kamu-özel ortaklığı yönteminde risk ve maliyet kamu’da,‘kâr’ ise özel ’dedir.

HASTANELERİMİZ KAPANIYOR

Üstelik şehir hastaneleri bulundukları şehre yeni yatak kapasitesi kazandırmıyor. Yurttaşlarımızın şehir hastanelerine gitmeye mecbur bırakılmaları için mevcut hastanelerimiz kapanıyor. Kapanan hastaneler Türkiye’nin en köklü, yıllardır özellikle yoksul halk kesimlerinin üst düzey sağlık hizmeti aldığı hastaneler. Açılan 10 şehir hastanesi için 30 devlet hastanesi kapatıldı. Sadece Ankara Şehir Hastanesi için 6 büyük devlet hastanesi kapandı. Kapanan hastaneler arasında Ankara Numune Hastanesi, Türkiye Yüksek İhtisas Hastanesi, Bursa Memleket Hastanesi, Adana Numune Hastanesi, Eskişehir, Kayseri, Isparta, Elazığ, Yozgat, Mersin, Manisa devlet hastaneleri, bu illerdeki doğumevleri ve çocuk hastaneleri var.

MODELİ YERLİ VE MİLLİ DEĞİL; İNGİLTERE’DEN İTHAL

KÖO hastanelerinin anavatanı Birleşik Krallık olarak biliniyor. Ülkemizde son dönemde sağlık alanının gündemine oturan şehir hastaneleri de, Birleşik Krallık’tan ithal edilen KÖO modeline göre yapıldı. Ülkemizde bu alana ilişkin çalışmalar Sağlık Bakanlığı ile İngiliz Hazinesi Kamu Özel Ortaklığı Tanıtım Biriminin yaptığı toplantılar sonrasında başladı.

İngiltere, Kanada gibi pek çok ülkede denenen ve uygulama sonuçlarında, borçlanmanın arttığı ve yolsuzluğun büyük sorun oluşturduğu görülen bu modelde ciddi kamu zararı, pahalı sağlık hizmeti sunumu, herkesin sağlık hizmetine kolayca erişebilmesinin güçleşmesi söz konusu.

Kamu özel ortaklığı bir özelleştirme yöntemi ve birçok ülkedeki örnekleri bu girişimlerinin hastaların değil, finansörlerin yararına hizmet ettiğini açık olarak ortaya koyuyor.

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan ile Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, pandemi süresince İngiltere’deki sağlık sistemindeki olumsuzluklar ve ölümler üzerinden ülkemizin ne kadar başarılı olduğunu kamuoyuna anlatıyor, ancak 15 yıllık hayalleri olan KÖO yani şehir hastaneleri modelini İngiltere’den ithal ettiklerini hiç söylemiyorlar.

İHTİLAFLARIN ÇÖZÜMÜNDE ADRES LONDRA MAHKEMELERİ

Finansörler, ödemeleri garanti altına almak içinde Türk yargısına değil, Londra’daki tahkime güveniyorlar. Sözleşmenin uygulanması sırasında taraflar arasında doğabilecek hukuki ihtilaflarda ve ihtilafların çözümünde finansörlerden gelen talepler ile Türkiye Cumhuriyeti mahkemeleri yerine Londra Tahkimi görevli ve yetkili oluyor.

SONUÇ OLARAK;

Devletin hastaneler başta olmak üzere yatırımlarını olanaklar ve ihtiyaçlar üzerinden belli bir planlama içinde yapması durumunda uzun dönem borçlanma ya da kira ödeme tarzı yöntemleri kullanmasına gerek bulunmuyor. Çünkü bu yöntemler çok pahalı ve bu yüksek maliyetler halkın geleceğinden çalmak anlamına geliyor.

Şehir hastaneleri her ne kadar kamunun sahip olduğu yeni ve modern hastaneler olarak tanıtılsa da kamu-özel ortaklığı yöntemiyle yapılan bu yerleşkelerin kamu ile ilgisi olmadığı ortada. Şehir hastaneleri kamu adı kullanılarak halkın sağlığı üzerinden uluslararası sermaye ve yerli işbirlikçilerine yeni ve büyük bir kaynak aktarmanın aracı olarak değerlendiriliyor. Bu, sağlıkta örtük özelleştirmedir. Tanıtımlarında 5 yıldızlı otel olarak sunulan, hastaların hosteslerle karşılandığı söylenen şehir hastaneleri aslında halk için kendi evinde kiracı olması, sürekli hastalanması ve cebinden para çıkması ile geleceğinin ipotek altına alınması anlamına geliyor. Sermaye içinse rant aktarımı yapılması yani kısaca ‘yağma hasan’ın böreğidir’.

Kamu-Özel Ortaklığı yöntemi ile gerçekleştirilen şehir hastaneleri bir an önce kamulaştırılarak Sağlık Bakanlığına devredilmeli.