‘Seçim Nasıl Kazanılır?’ kitabının yazarı Şeyda Taluk: Gençler Ekrem Abilerine inanıyor
Kırmızı Kedi Yayınevi’nden çıkan ‘Seçim Nasıl Kazanılır?” kitabının yazarı Şeyda Taluk, 23 Haziran seçiminde adayların kampanya sürecini nasıl yönetmesi gerektiğini anlatarak İmamoğlu’na ve Yıldırım’a tavsiyelerde bulundu.
Leyla KılıçTaluk, “İmamoğlu, ailesi ile ölçülü olarak görünürlüğünü sağlamalı. Çünkü çoğu kişi onu kendi evladı yerine koyuyor ve bunu yapmaya hazır, kazanılması gereken birçok seçmen var. Yıldırım’ın da acilen hitabet eğitimi alması gerekiyor. Daha istekli görünüp Cumhurbaşkanı Erdoğan ve partisinin dışında özgür olmalı” dedi. Kitabında ülke gündemini yoğun biçimde meşgul eden seçimler için siyasilere 101 tavsiye sunan Taluk, Cumhuriyet’in sorularına şu yanıtları verdi:
Geçmişten günümüze baktığımızda seçim dönemlerindeki en büyük değişiklikler neler?
Teknoloji sayesinde artık her eve girmek çok kolay. Ama bir o kadar da insanların algısını yönetmek siyasetçiler için zorlaştı. Çünkü birçok kanaldan bilgi akışı sağlanabiliyor. Geçmişte bir radyo, birkaç kanal ve gazetede ağzınızdan çıkanlarla algınızı oluşturabiliyordunuz. Ancak artık sizin yarattığınız algının dışında yurttaşlarda kendi alanlarında siyasete ve siyasetçilere yaklaşımlarını kontrol edebiliyor. Bir şey değişmedi, o da lider olgusu. Eskiden liderin kendisi çok önemliydi bu hâlâ böyle. Örneğin Bülent Ecevit gibi biri tarihte alabileceği en yüksek oyu aldı. Ecevit’in elinde bugünkü gibi teknoloji yoktu. İnsanlara umudu vaat etti. Şu anda dünyanın her yerinde kullanılan dil ve söylemler çok sert.
‘Sopalı baba istenmiyor’
AKP’nin 31 Mart seçim sürecinde seçmeni kutuplaştıran sert söylemleri 23 Haziran seçim sürecinde yerini daha yumuşak bir dile bıraktı. Bunun için neler söyleyeceksiniz?
Kullanılan söylemler AKP için ters tepti. Elimdeki araştırmaya göre, seçime gitmeyenler oran olarak dağıtıldığında AKP seçmeninin yüzde 40’ı, CHP’nin ise yüzde 20’si görünüyor. Bu sert dil seçmeni AKP’den uzaklaştırdı. Genç seçmenlerde AKP ile makas ayrımında. Gençler otorite karşıtı, özgürlükçüler. Onlara dindarlığı bile tanımlayan, otorite kuran, elinde sopalı bir baba istemiyorlar. 23 Haziran için söylemleri yumuşatmalarının nedeni bu seçmenlere ulaşabilmek.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 31 Mart seçimlerinde özellikle İstanbul’da ve diğer illerde partisinin adaylarından daha çok ön planda olması adayların Erdoğan’a karşı yarıştığı algısını yarattı. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?
Erdoğan’ın bir sözü var, “İstanbul’u alan Türkiye siyasetine hükmeder.” 23 Haziran İstanbul seçimi için yeniden sahada olacak. AKP’nin geldiği son noktada partiyi değil Erdoğan’ı seven seçmene kendini her zaman hatırlatacaktır. O ortaya çıkmazsa kampanyanın yürümesi mümkün değil. Erdoğan’ın uğraştığı başka meseleler de var. Parti kurucusu ve lideri olarak AKP’nin içinde yaşanan debelenmeleri kontrol etmeye çalışıyor. İstanbul seçimlerinin yanında AKP’nin içindeki savaşı ve küskünlüğü de bitirmeye çalışıyor. Kaçan partilileri elinde tutmaya uğraşıyor. Çünkü kaçmaya çalışan kişiler parti içinde ve tabanda özgül ağırlığı olan siyasetçiler. Son günlerde gördüğümüz gibi onları siyasi hayata döndürerek ve birtakım hediyeler sunarak çevresinde tutmayı hedefliyor. AKP’nin başka sorunu da MHP’nin içinden geliyor. MHP seçmeni ve tabanı ekonomiden çok mağdur. Yapılan ittifak her iki partiye ve seçmenine zarar verdi.
İstanbul adaylarının kampanya süreci için ne düşünüyorsunuz?
CHP’nin adayı Ekrem İmamoğlu ve AKP’nin adayı Binali Yıldırım arasında kıran kırana geçecek ikinci bir seçim bizi bekliyor. 31 Mart’ta yarışıp İmamoğlu’na haksızlık yapıldığını söyleyerek şimdiki seçimde çekilen adaylar oldu. Saadet Partisi adayını geri çekmedi. Bu çok doğru ve stratejik bir hamle. Bu kadar muhafazakâr seçmenin CHP’ye oy vermesi mümkün değildi çünkü. 31 Mart’ta iki adayın kampanya sürecine baktığımızda Binali Yıldırım’ın çok isteksiz olduğunu gördük. Bakanlık, başbakanlık, TBMM başkanlığı yapıp İstanbul’a aday oluyorsunuz. Kendi partisinin dışında olan seçmen Yıldırım’a baktığında işini yapmak istemeyen birini görüyor. Yıldırım’ın karşısında da çok istekli, azimli Ekrem İmamoğlu var. İmamoğlu’nun en etkileyici noktası isteği. Başkan olmak istiyor. İletişimde bu çok etkileyici bir durum.
23 Haziran’da gerçekleştirilecek İstanbul seçimleri için Ekrem İmamoğlu ve Binali Yıldırım kampanya sürecini nasıl yönetmeli?
Ekrem İmamoğlu, bu süreçte katılacağı televizyon programlarına çok iyi hazırlanmalı. Ona kazandıracak kitlenin kimler olacağını belirleyip onlara yönelik çalışmalarını sürdürmeli. Gençliğinin ona büyük bir katkısı var. Ailesi ile ölçülü olarak görünürlüğünü sağlamalı. Çünkü çoğu kişi onu kendi evladı yerine koyuyor ve bunu yapmaya hazır, kazanılması gereken birçok seçmen var. Binali Yıldırım’ın da acilen hitabet eğitimi alması gerekiyor. Ağzına gelen her şeyi söylememeli. Sempatik yönünü kullanması sağlıklı bir biçimde oya dönüşür mü bunu düşünmeli. İstekli görünmüyor. Daha istekli görünüp Cumhurbaşkanı Erdoğan ve partisinin dışında özgür olmalı. Bunun yanı sıra iktidarın İmamoğlu’nu hedefleyen etik dışı kampanyaları Binali Yıldırım’a zarar veriyor. Mesela montajlı videolar... Ekrem İmamoğlu’nun her alanda destekçisi benim deyimimle havarisi çok. Bunun büyük kısmını da gençler oluşturuyor. İmamoğlu, bir ücret karşılığı olmadan gençler tarafından her alanda desteklenirken, AKP’nin maaşlı çalışanları sosyal medyada linç ve yüceltme kampanyaları düzenliyor. İmamoğlu inanıyor, inandığını gösteriyor. Gençler de Ekrem Abilerine inanıyor.