Şaşkınlık ve Çaresizlik

cumhuriyet.com.tr

NATO Genel Sekreteri, hani şu bizim önce, “Danimarka Başbakanı iken PKK’yi destekliyordu” diyerek şiddetle(!) karşı çıkıp ABD araya girince, “bize bir genel sekreter yardımcılığı versin, kabul ederiz!” dediğimiz Rasmussen meğer bizi ne kadar seviyormuş! İşi gücü bırakmış, Suriye’yi gözetliyor ve ikide bir, nereye düştüğünü bilemese de(!) Esad’ın fırlattığı SCUD füzelerini saptayıp Türkiye’yi uyarıyor! İyi de bu işi Rasmussen yapacaksa, Kürecik radarı neden kuruldu? Yoksa Rasmussen bize öcü mü gösteriyordu? “Aman Patriot’lar bir an önce gelsin” diyelim diye. Ne bileyim? İnsan işte, aklına binbir düşünce geliyor!

Sonra aklıma, üye ülkelerde füze konuşlandırılmasına yollama yapılan tüm NATO belgelerinde, bu konudaki cümlelerin yanındaki “asteriks-yıldız” ve ona bağlı “dipnot” geliyor. Bu dip not, Danimarka’nın füzelere çekincesini dile getirirdi. Bu nedenle de Danimarka NATO’da, biraz da küçümsenen bir tavırla, “Asteriks Member-Dipnot Üye” olarak anılırdı!

NATO savunma stratejisinin en önemli ayağı olan, bir saldırıya füze ile karşılık verme olasılığının anımsatılmasına hatta füze taşıyan NATO savaş gemilerinin Danimarka karasularına, ziyaret amacıyla girmesine bile yıllarca çekince koyan Danimarka’nın eski başbakanı sanki şimdi Türkiye’yi bir füze savaşının içine itmek için canla başla çalışıyor!

Bu bile gösteriyor ki Türkiye, kimseye nasip olmayan bir başarıya(!) imza atmış ve PKK terörüne karşı, yıllarca uğraşıp nihayet yakın işbirliği içine girdiği iki ülkeden Suriye ile bir yıl gibi kısa bir sürede savaş haline gelmiş, İran ile de neredeyse gelmek üzeredir. Şimdi kendi politikaları nedeniyle tehlikeye attığı güvenliğini, başkasına ait ve ancak onların, istedikleri zaman kullanabilecekleri füzelere bağlamıştır! Bu bataryalarla gelecek yabancı askerlerin başta PKK terörünün daha da artmasına yapacağı katkı olmak üzere -unutmayalım ki Almanya ve ABD’nin PKK konusundaki sicilleri temiz değildir- ülke içinde ve dış politikada yaratacağı sakıncaları bile göz ardı ederek.

 

Hangi ülkenin başbakanı, dışişleri bakanı?

Irak Başbakanı Maliki, Türkiye’yi uyarıyor: “Kuzey Irak Kürt Yönetimi’ne bağımsız devlet muamelesi yaparsanız Türkiye’yi böldürürsünüz!”
Kosova’nın bağımsızlığını tanıması için ricada bulunduğumuz Azerbaycan Dışişleri Bakanı da “Karabağ’da bana da yaparlar. İleride sizin de benzer sorunlarınız olabilir. Aklınızı başınıza toplayın!” demişti.

Başbakan Erdoğan’ın ise Kuzey Irak’taki Kürt oluşumuna, Irak merkezi hükümetine karşı askeri güvence verdiği anlatılıyor. Erdoğan Suriye’nin dağılmasına yol açacak tutumda da ısrarlı. O kadar ki, ABD-Rusya, “Esad 2014’e kadar kalsın, bu arada Suriye’nin bu kargaşadan çıkmasını sağlayalım” diye Cenevre Mutabakatı’na sarılıyorlar, sorulmasa da “olmaz” diyen, bir tek Türkiye!

Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun pek memnun olduğu, Kürtlerin Kuzey Irak’ta kazandığı federal statüden, şimdi de Kuzey Suriye’deki gelişmelerden destek ve yeni bir güç alan Kürt ayrılıkçı hareketi nedeniyle Türkiye’nin bölünme tehdidi ile karşı karşıya olduğu artık ABD istihbarat raporları dahil her yerde açıkça tartışılırken Davutoğlu, “Biz Ortadoğu’da Kürtleri karşı taraf olarak görmeyiz. İsteriz ki Kürtler Suriye’de de etkili rol oynasın. PKK’yi desteklememek koşuluyla böyle bir gelişme bizi rahatsız etmez!” diyor.

Böyle bir oluşum PKK’yi nasıl desteklemez? Şimdiden desteklediğini bildiğimiz için bunu sormayı gereksiz bulsak bile, “Siz hangi ülkenin Başbakanı ve Dışişleri Bakanı olduğunuzun farkında mı değilsiniz acaba?” sorusunu mutlaka sormalıyız.

Sormazsak, Türkiye, NATO’nun “Dipnot Üyesi”nin eski başbakanının bile ocağına düşer, şefaatine muhtaç olur! Türkiye Cumhuriyeti, tarihinin hiçbir döneminde böylesine şaşkın ve çaresiz olmamıştı!

*Emekli Büyükelçi