Sarin iddiası... Suçu örtme telaşı mı?
ABD: Suriye'deki Sarin gazı saldırısını Esad rejimi gerçekleştirdi.
Cumhuriyet/Dış Haberler ServisiABD’li gazeteci Seymour Hersh’in, Suriye’deki sarin gazı saldırısının Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bilgisi dahilinde Türkiye tarafından yaptırıldığı ve bu “acı gerçeği” son anda öğrenen ABD’nin Şam’a karşı harekât düzenlemekten vazgeçtiği iddialarına Washington’dan yalanlama geldi.
Pulitzer ödüllü gazeteci önceki gün London Review of Books’ta yayımlanan makalesinde, 2013 Ağustosu’nda Şam’ın Doğu Guta semtinde gerçekleştirilen saldırının arkasında Ankara hükümetinin olduğunu iddia etti. Amerikan istihbarat kaynaklarına dayandırdığı haberinde gazeteci, saldırının El Kaide bağlantılı El Nusra Cephesi tarafından gerçekleştirildiğini, militanlara gerekli malzeme ve eğitimin Türk hükümeti tarafından temin edildiğini yazdı.
Hersh’e göre, ABD kimyasal saldırının arkasında Beşşar Esad yönetiminin değil, radikal isyancıların bulunduğunu son anda öğrenerek Suriye’ye askeri müdahaleden vazgeçti. Makalede Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, El Nusra ve öteki cihatçı örgütlere desteğinin bir süredir istihbarat çevrelerinde bilindiği vurgulandı.
İngiliz istihbarat ajansı MI6’in Guta’dan aldığı sarin gazı örneklerini Suriye’nin elindeki kimyasallarla karşılaştırdığını ve bu gazın başka bir kaynaktan geldiğini tespit ettiğini belirten Hersh, ABD’nin elinde Türkiye’nin muhaliflere kimyasal silah sağladığı ve eğitim verdiği konusunda sağlam kanıtlar olduğunu öne sürüyor. Amerikan Savunma İstihbaratı Ajansı (DIA) ve BM’nin bu konuda hazırladığı çok sayıda raporu gördüğünü ancak “felaket sonuçlar doğuracağı için” kamuoyuna açıklamadığını da iddia ediyor.
ABD’nin isyancılara yardımda Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’la işbirliğinin tam boyutunun henüz ortaya çıkmadığını kaydeden yazar, Suriye’ye bir arka yolun yaratıldığını ABD yönetiminin hiç kabul etmediğini, 2012’de izin verilen bu yolla Libya’dan Türkiye’nin güneyi üzerinden Suriye’ye silah ve cephane götürüldüğünü, bu silahların büyük bir bölümünün El Kaide ile bağlantılı cihatçılara gittiğini ifade etti. 2012 başında Obama ile Erdoğan yönetimleri arasında bu gizli yola ilişkin varılan gizli anlaşmaya göre, para Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’dan gelirken CIA ve MI6 Kaddafi’nin silahlarının Suriye’ye ulaştırılmasından sorumluydu. Operasyonun başında da CIA Direktörü David Patreaus vardı. Libya’da saldırıya uğrayan konsolosluğun görevi de, iddiaya göre silah ticaretine örtü olmaktı. Ancak saldırıdan sonra Washington CIA’nın görevini sona erdirdi ve Hersh’e göre, bu noktadan sonra ABD, “Türklerin cihatçılara neler ilettiğini kontrol edecek durumda değildi.”
2012 sonunda Amerikan istihbaratı isyancıların savaşı kaybettiğine inanmaya başlamıştı. Bir eski istihbaratçı “Erdoğan öfkeliydi” ifadesini kullanmıştı. 2013 baharında ABD istihbaratı, Türk hükümetinin MİT unsurları ve jandarma aracılığıyla El Nusra’yla doğrudan çalıştığını öğrenmişti. Eski bir istihbaratçıya göre, “İsyancılarla siyasi teması MİT yürütüyordu, jandarma da askeri lojistiğe bakıyordu, kimyasal savaş dahil eğitim veriyordu.” “Erdoğan, cihatçılara desteğini keserse sonun geleceğini biliyordu. Suudiler lojistik bakımdan savaşı destekleyemezdi. Erdoğan’ın umudu, ABD’nin kırmızı çizgiyi geçmesini sağlamaktı. Ancak Obama martta ve nisanda tepki vermemişti.”
Beyaz Saray’da gergin yemek
Bir Amerikan dış politika uzmanı Hersh’e, ABD Başkanı Barack Obama’nın, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Mayıs 2013’teki ziyareti sırasında verdiği yemeğe ilişkin ayrıntıları anlattı. Yemekte MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve ABD’li mevkidaşı John Kerry’nin yanı sıra ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Tom Donilon’un katıldığı yemekte Türk tarafı Suriye’nin kırmızı çizgiyi geçtiğinde ısrar ederken, Obama bu konuda bir şey yapmaya istekli görünmüyordu. Yemeği Donilon’dan dinleyen uzmanın Hersh’e anlattıklarına göre, Erdoğan sürekli, konuşmaya Fidan’ı katmaya çalışırken Obama “biliyoruz” sözleriyle araya giriyordu. “Ama kırmızı çizginiz aşıldı”yı savunarak müdahale isteyen Erdoğan’a Obama’nın yanıtı ise “Biliyoruz, Suriye’deki radikallerle ne yaptığınızı biliyoruz” oluyor.
Dış ilişkiler uzmanı Donilon’un, Erdoğan’ın sinirlenerek Obama’ya parmak salladığını “Lanet olsun! Erdoğan Beyaz Saray’da Başkan’a parmağını salladı” diye anlattığı da Hersh’ün haberinde dikkat çeken bir nokta.
Buna rağmen Erdoğan’ın eli boş dönmediğini kaydeden Hersh, Türkiye’nin İran’a altın ihracatına yönelik başkanlık kararnamesindeki bir bolşuğu kullanmaya devam ettiğini kaydetti. İran’dan doğalgaz ve petrol alan Türkiye, Türk Lirası enerji ödemelerini Türkiye’de bir İran hesabına yatırdığı bu fonları İran’a ihraç etmek üzere Türk altını almakta kullandı.
Bu program, Türkiye, İran ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin rüşvetçi siyasileri ve tüccarları için kısa sürede sağmal ineğe dönüştü. Bu olay aralık ayında “altına karşılık gaz” skandalı olarak patlak verdi, istifalar bunu izledi.
21 Ağustos’u inceleyen ABD’li istihbarat uzmanları, Suriye’nin gaz saldırısının arkasında olmadığını anlamıştı diyen Hersh, nasıl olduğu sorusu ortaya atılınca, ilk şüphelinin Türkler olduğunun, çünkü bunu yapacak parçalara sahip olduklarını belirtti. Sonraki kanıtlar da bunu destekliyordu. “Bunun, Erdoğan’ın adamları tarafından Obama’yı kırmızı çizgiye itmek için yapılan gizli bir operasyon olduğunu biliyoruz” diyen eski istihbarat yetkilisi, BM denetçileri ordayken gaz saldırısının planlandığını ifade etti. Dikkat çekici bir eylem planlandığını belirten yetkililere göre, sarin Türkiye’den ve yalnızca Türkiye desteğiyle gelmiş olabilirdi. Türkler ayrıca sarin üretimi ve nasıl kullanılacağı konusunda da eğitim vermişti. Bu bilgilerin bir kısmı Türklerin telefon görüşmelerinden öğrenildi. Türkiye’nin saldırı sonrası “keyfi” de dikkat çekmişti.
Yazıda, Türkiye’nin Suriye manipülasyonuna örnek olarak seçim öncesi YouTube’a sızan son tape de gösterildi.
ABD’den yalanlama
Beyaz Saray’dan ABD’de yayımlanan POSTA 212 gazetesine yapılan açıklamada iddialar yalanlandı. Açıklamada şöyle denildi: “Gazeteci Hersh’in son yazdığı haberi gördük. Bu haber sadece isimsiz kaynaklara dayanan bilgiler ışığında 21 Ağustos’ta Suriye’de meydana gelen kimyasal silah saldırısı hakkında tamamen yanlış sonuçlara ulaşmaktadır. Aşağıdaki yalanlama, on-record olarak Sn. Hersh’in kendisine, ODNI (Milli İstihbarat Ajansı) İletişim Direktörü ve sözcüsü Shawn Turne tarafından ve Beyaz Saray Milli Güvenlik Konseyi sözcüsü Caitlin Hayden tarafından, yayımlanmadan önce sunulmuştur.
Libya’dan silahların taşınması hakkındaki sorunuzla ve başkalarının (başka ülkelerle kastı Hersh’in söylediği Türkiye) 21 Ağustos kimyasal silah saldırısından sorumlu olabileceği hakkındaki fikirlerinizle ile ilgili olarak Shawn Turner’in cevabı şudur: ‘Biz bu anlattığınız kimyasal silah saldırısı ile ilgili her yanlış yöne yorum yapmayacağız ama bir şey kesin ki 21 Ağustos kimyasal silah saldırısından sadece ve sadece Esad rejimi sorumlu olabilirdi. Biz bu sonuca, Amerikan ve müttefikleri tarafından toplanan istihbarat sayesinde ulaştık. Bu görüş, uluslararası toplumun büyük çoğunluğunca paylaşılmaktadır ve bu görüş birliği daha önce görülmemiş bir ortaklık ile Esad’ın kimyasal silah depolarının ortadan kaldırılmasına götürmüştür. İstihbaratın baskı altına alınması veya değiştirilmesi hakkındaki imzalarınız en basitinden yanlıştır. Aynı şekilde, ABD’nin Libya’dan Suriye’ye silah yardımı yaptığı da yanlıştır.’ ”