Sahne arkasında Troya birliği
Homeros'un Anadolu destanı Troya'yı yeniden canlandıran Anadolu Ateşi'nin Genel Sanat Yönetmeni Mustafa Erdoğan hayalini gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşıyor. Erdoğan, projenin mimarı gibi görünse de arkasında Troya savaşçıları kadar güçlü bir ekip var. Yaklaşık bir yıldır, 120 dansçının yanı sıra yaklaşık 100 kişilik bir ekip her gösteri öncesinde aynı heyecanla ve aynı sahiplenme duygusuyla "perde"diyor.
cumhuriyet.com.trAkhalılar’ın işgaline uğrayan Troya yalnız değil... Anadolu’nun dört bir yanından halklar, Troya’ya yardıma geliyor. Troya gösterisinin sahne arkasında da Türkiye’nin dört bir yanından dansçılar heyecanla hazırlanıyor. Tam bir Türkiye mozaiği... Antalyalı bir dansçı horona, Edirneli ise halaya çalışıyor. Burada herkes her yörenin oyununu biliyor, modern dans yapıyor, kılıç kullanıyor... Ve bir masalı gerçek kılıyor... Teknik ekip, sahnedeki son eksikleri tamamlıyor, ışık düzeninin kontrolleri yapılıyor, organizasyon ekibi gelen davetlilerin koltuklarını belirliyor. Sahne önünde de arkasında da aynı heyecan.... Herkes “Anadolu Ateşi”yle adaş... Afişlerde yazan “Anadolu Ateşi”ni kendi adları gibi görüyorlar... Tabi ki, emek gibi, yorgunluk gibi seyircinin alkışı da gurur da ortak....
İstanbul Gösteri Merkezi’nde geçtiğimiz haftalarda pazar günü saat 17.00’de başlayan Troya gösterisinden 3 saat önce salondayız. Bütün ekip çoktan çalışmaya başlamış... Koreograf Alper Aksoy, her bir dansçıyı tek tek uyarıyor. Ekibin “hoca”sı Mustafa Erdoğan da eline kılıçı alıp, dövüş sahnelerini çalıştırıyor. Diğer yandan teknik ekip Türkiye’de ilk kez kullanılan uçuş sistemlerini kontrol ediyor. Gala öncesinde yorgunluktan hastanelik olan, serum takıldıktan sonra yeniden gösteri merkezine dönen ekip çalışanları, artık geceyarısına kadar çalışmayı yorgunluk olarak görmüyor bile...
Kimse de yılgınlık, boşvermişlik yok... Dansçıların aynı sahneyi çalışmaktan yüzleri asılmıyor... Gösteri saati yaklaşırken sahne boşalıyor.. Herkes odasına geçiyor. Her dansçı, kendisi için özel olarak belirlenmiş, döneme uygun saç modelini ve makyajını kendisi yapıyor. Çok kısa bir sürede eşofmanlı gençlerin yerini, rengarenk elbiselerindeki boncukları şıkırdata şıkırdata yürüyen Troyalı kadınlar ve ellerinde kılıçlarıyla savaşçılar alıyor... Hepsi daha dik ve kararlı... Dansçıların esneme çalışmaları yaptığı yerler viks kokarken, kadınların kostümlerinin bulunduğu alanlardan gerçekten bir şölen yeri gibi parfüm kokuları yükseliyor. Herkes son derece profesyonel.... Heyecan da ise herkes amatör... Sırasıyla giyecekleri kostümleri, aksesuarlarını hazırlıyorlar... Çünkü gösteri boyunca en az 7 kostüm değiştiyorlar. Kostüm dediysek, sıradan bir elbise değil...Dönemin kostümleri en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş. Ancak değiştirmek için en fazla 1 dakikaları var. Bazıları 30 saniyede bunu başarmayı öğrenmiş...
Birden kreatif ekipten dansçı Oktay Keresteci’nin sesi duyuluyor... “Toplantı için son 10 dakika....” Mustafa Erdoğan, dansçılarını sahnenin arkasında bekliyor... “Çok disiplinli hoca” diye nam salmış Mustafa Erdoğan’da gösterinin başlamasına 10 dakika varken bile hiçbir gerginlik yok. Haydi gösteriye denilirken, Erdoğan, izleyicilerin arasında yer alan ışık ve sistemlerinin bulunduğu bölüme geçiyor. Gösteriyi burada izliyor.
‘Her gün aynı filmi çekiyoruz’
Liseden itibaren Troya’yı sahnelemeyi hayal eden Erdoğan, gösteri öncesindeki hazırlıkları şöyle anlatıyor: “Gösteriden en az 6 saat önce burda oluyoruz. Oyunun genel provasıyla beraber aslında iki gösteri yapmış oluyoruz. Bu dünya her gün yeniden kuruluyor. Biz her gün aynı filmi çekiyoruz. Yeni baştan oynuyoruz. Bu ayrı bir heyecan.”
Anadolu Ateşi’nin başarısı için sahne arkasında bir grup kadın canla başla çalışıyor. Aşkım Darcan’ın koordinasyonundaki 20 kişilik prodüksiyon ekibinde yer alan kadınlar, bilet satış organizasyonundan, reklam çalışmalarına, görsel metaryellerin tasarımına kadar her tür ayrıntıyla ilgileniyorlar. Darcan, “Her gösteride biz evimize 5 bin kişi gelecekmiş diye düşünüyoruz. Her ayrıntıyla ilgileniyoruz. Tuvaletleri, otoparkları, ısıtmayı bile kontrol ediyoruz” diyor.
Gösteri sırasında en zor işlerden birini de teknik ekip gerçekleştiriyor. Çünkü Amerikalı Christopher Ash ve Andrew Wilder tarafından hazırlanan ışık sistemi Türkiye’de ilk kez kullanılıyor. 150 robot ve dansçıların uçmasını sağlayan sistem de ilklerden... En az danslar kadar dikkat çeken ışık ve müziğin doğru zamanda kullanılması için de yoğun konsantrasyon gerekiyor. 90 dakikalık gösteriyi 450 bölüme ayıran teknik ekip, artık hangi saniyede hangi ışığın, hangi müziğin kullanılacağını ezberlemiş. Aynı zamanda Troya’nın koreograflarından olan teknik ekip sorumlularından Emre Çelik, gösteri anını şöyle anlatıyor:
“Teknik bir arıza olduğunda yüreğimiz ağzımıza geliyor tabi. Ama Türkiye’de şov anlamında bu çapta iş yapılan, bu kadar donanımın, teknik malzemenin olduğu başka bir yer yok. Troya, o kadar büyük çaplı ki, bazen gösteriye ‘uçuşa hazır mıyız arkadaşlar’ diye başlıyorum.”
‘Burası her şeye değer’
Troya’nın “Hektor”u 27 yaşındaki Can Ocak, 10 yıldır Anadolu Ateşi’nde. 7 yaşında baleye başlayan, konservatuar eğitimini tamamlayan Ocak, Anadolu Ateşi’ne katılmak için 10 yıl önce bütün geçmişini Ankara’da bırakmış. Sadece dansını değil, tüm hayatını disipline altına alan Ocak, uykusuna, kahvaltısına, sporuna da en az dansı kadar önem veriyor. “Konservatuarda aldığım eğitimden çok daha fazlasını burada öğrendim” diyor.
2001 yılından bu yana grupta yer alan 27 yaşındaki Sinem Güven de Ankara’da Çağdaş Yunan Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü okurken Anadolu Ateşi gösterisini izlediğinde hayatı değişmiş. “Gösteriyi izlediğimde başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Ben de bunları yapabilirim, o sahnede olmam gerek diye düşündüm” diyen Güven, hemen ikinci seçmelere katılmış. Binlerce kişi arasından seçilen 68 kişiden biri olan Güven, bu nedenle okulu ikinci sınıftan sonra bırakmış. Troya gösterisinin şölen sahnesinde oryantal solo yapan Güven, zaman zaman sabah saatlerine kadar süren çalışmalara karşın işini severek yaptığını anlatıyor.
Troya’da herşeyi bilmesine karşın kimseyi inandıramayan özellikle erkekler tarafından aşağılanan Cassandra’yı büyük başarıyla sahneye taşıyan Damla Ürk ise yoğun çalışma şartlarıyla ilgili şunları söylüyor: “3,5 senedir bu gruptayım. Daha öncesinde konservatuar okudum, balerinim. Gösteri öncesinde heyecanlanıyoruz, ama perde açıldığında bitiyor. Gösteri bittiğinde yeniden oynamak istiyorum.”