Şahin, Bizet'i kabul etti
TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, ''Ermeni iddiaları bize göre, akademik bir tartışma konusudur; tarafsız, akademik bir çalışma, gerçeği ortaya çıkarmalıdır. Bu konu, parlamentoların görevi değildir'' dedi.
cumhuriyet.com.trTBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, Fransa Senatosu AB İşleri Komisyonu Başkanı Jean Bizet ve beraberindeki heyeti kabul etti. Şahin, Türkiye-Fransa arasında tarihi, siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkilerin asırları aşan süredir devam ettiğini dile getirdi.
Ancak ilişkilerde zaman zaman sancılı dönemler de yaşandığını belirten Şahin, son yıllarda iki ülke üst düzey yöneticilerinin karşılıklı ziyaretlerinin, sorunların açık yüreklilikle konuşulmasına imkan sağladığını ve gerginliklerin önemli ölçüde azaldığını söyledi.
53 yılın ardından gerçekleşen Fransız Senatosu Başkanı Gerard Larcher'in ziyareti sırasında parlamentolar arasındaki münasebetleri geliştirmek için işbirliği protokolü imzalandığını hatırlatan Şahin, bu ziyaretlerin ilişkilerin daha da gelişmesine olanak tanıdığını kaydetti. Şahin, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Halen Fransa Ulusal Meclis Başkanlığı görevini yürüten Bernard Accoyer, 18 Kasım 2008 tarihinde yaptığı değerlendirmesinde 'Parlamentoların görevi; tarihsel olayları tanımlayan, özellikle de ceza yaptırımı gerektiren yasaları kabul etmek değildir' demiştir. Bunu neden söylemiştir? Çünkü 2001 yılında Fransa Ulusal Meclisi sözde Ermeni soykırımı iddialarını tanıyan bir yasayı maalesef kabul etmiş ve bundan sonra Türkiye-Fransa ilişkilerinde çok ciddi bir gerginlik yaşanmıştır. Ayrıca 2006 yılında da yine Ulusal Meclis 1915 olaylarını 'soykırım' olarak kabul eden iki yasa tasarısını Senatoya sevk etmiştir ama Fransa Senatosu bu iki kanun tasarısını Larcher'in de dirayetli tutumuyla gündeme almadı. Bunda sizin de önemli rolünüz olduğunu biliyorum. O nedenle sizlere ve Fransa Senatosu'na bir kez daha teşekkür ediyorum.
Geçmişte ilişkilerimizde yaşanan bu olumsuzlukları bir daha yaşamamayı arzu ediyoruz. Ermeni iddiaları bize göre, akademik bir tartışma konusudur. Ulusal hafıza kayıtları kuşkusuz ki önemlidir ama bunlar tek başına bir gerçeği ispat etmezler. Tarafsız, akademik bir çalışma gerçeği ortaya çıkarmalıdır. Bu konu parlamentoların görevi değildir. Tabii ki geçmişte acı olaylar yaşanmıştır. Ermeniler, Türkler, başka milletten olan insanlar, geçmişte yaşanan bu olaylar sebebiyle acı çekmişlerdir ama bu konuların mutlaka bilimsel, akademik bir çalışmaya konu yapılması gerekir. Nitekim bu konuda 1,5 yıl kadar önce Türkiye ile Ermenistan yetkilileri İsviçre'de bir araya gelerek bir protokol imzalamışlar ve tarihçilerden oluşan bir komisyon kurularak bu hususların araştırılması konusunda mutabık kalmışlardır.''
"AB'den lütuf beklemiyoruz''
AB'nin Türkiye için ''stratejik bir hedef'' olduğunu belirten Şahin, ''Türkiye olarak doğrusu AB'den bir lütuf beklemiyoruz'' dedi. Aday olmuş, üye olmuş ülkelere nasıl davranılıyorsa Türkiye'ye de öyle davranılmasını beklediklerini ifade eden Şahin, ''Biz 'ayrıcalıklı bir davranış içinde olun' diye bir beklentimiz yok. Eşit ve adil muameleye tabi tutulmak istiyoruz. AB'ye üyelik dışında bir formülün tarafımızdan kabul edilmesi söz konusu değil. Bu tür ifadeler maalesef Türk kamuoyunda, Türkiye karşıtlığı olarak da değerlendirilmektedir'' diye konuştu.
Gerekli kriterlerin yerine getirilmesi halinde Türkiye'nin AB üyesi olmasının ''doğal hakkı'' olduğunu söyleyen Şahin, Şunları kaydetti:
''TBMM, AB müzakereleri süreciyle ilgili gerçekten çok önemli işler yapmıştır. Kopenhag Kriterleri neyi bekliyorsa onu yerine getirme çabası içerisindeyiz. Önemli mesafe aldık. Maastricht ekonomik kriterleri hangi hedefleri yakalamamızı istiyorsa bu konuda Türkiye gerçekten çok önemli ilerlemeler kaydetmiştir. Türkiye, bir kaç yıl önce dünyanın yaşadığını küresel ekonomik krizden süratle çıkarak, AB ülkelerinin tamamından daha fazla büyüme rakamlarını yakalamıştır. Fransız iş adamlarının Türkiye'ye özelikle son yıllarda daha fazla yatırım yapma arzusu bizim Maastricht kriterlerini başarıyla yerine getirmekte olduğumuzu bir delilidir.''
''Türk-Müslüman modeli, örnek teşkil edebilir mi?"
Fransa Senatosu AB İşleri Komisyonu Başkanı Jean Bizet de Türkiye'nin AB'ye 1996'dan beri Gümrük Birliği ile bağlanmasının güzel bir örnek teşkil ettiğini, ilişkilerin derinleşmesini istediklerini belirtti.
Doha Deklarasyonu raporunun dengeli olmasını istediklerini, hem enerji hem de tarım fiyatlarını değişkenliği konusunda da çalışmalar yürütme arzusunda olduklarını kaydeden Bizet, ''Sizin İslam dünyasının geçirmiş olduğu değişiklikler konusundaki analizinizi öğrenmek isterim. Bu meşru, demokratik talepler doğrultusunda gerçekleşen değişimdir. Acaba Türk Müslüman modeli onlara örnek teşkil edebilir mi?'' sorusunu yöneltti.
Akdeniz Birliği'ni, Türkiye'nin AB üyeliğine bir alternatif olarak görmemek gerektiğini dile getiren Bizet, ''Senatonun Ermeni soykırımı konusuyla ilgili tutumunda bir değişiklik yok. Zaten herhangi bir değişiklik getirme arzusunda da değil. Yani bu konunun tarihçiler tarafından bilimsel şekilde ele alınması konusundaki önerinizin, doğru bir çözüm olduğunu düşünüyoruz. Fransız Senatosu Başkanı Larcher, hiçbir şekilde bunu meclise getirme niyetinde değil'' diye konuştu.
Fransa'nın AB Dönem Başkanlığında iki başlık açıldığını belirten Bizet, ''Bu konuyla ilgili ilişkilerimizin derinleşmesi taraftarıyız çünkü nihai amacımız, toplumlarımızı AB standartlarına ulaştırmaktır'' dedi.
Dünyadaki ekonomi yönetimiyle ilgili iki ülkenin yapacağı işler olduğunu dile getiren Bizet, ''AB yolunda katettiğiniz ilerlemeyi selamlıyoruz. Türk toplumunun geçirmiş olduğu değişimleri selamlıyoruz. İleride daha da başlıklar açılacaktır'' diye konuştu.
''Anlayışla karşılıyoruz''
Şahin, Bizet'in, Kuzey Afrika ile Ortadoğu'daki bazı ülkelerde meydana gelen olaylar ve Akdeniz Birliği ile ilgili sorularını anımsatarak, şunları söyledi:
''Dünya, kitle iletişim araçlarındaki baş döndürücü gelişmenin sonucu adeta küçüldü. Dolayısıyla hangi coğrafyada yaşanırsa yaşansın dünyada olup bitenler, herkes tarafından bilinir hale geldi. Otoriter yönetimlerce idare edilen kimi ülkelerde halkların demokrasi isteklerinin, yönetimleri kendilerinin seçimle işbaşına getirme ve götürme arzularını tabii ki biz de anlayışla karşılıyoruz çünkü bugün insanoğlunun yakalayabildiği en iyi yönetim şekli demokrasidir. Bu ülkelerdeki halkların bu talebine, bu ülkelerin yöneticilerinin cevap vermesi, o doğrultuda düzenlemeler yapmaları bizim de uygar dünyanın da beklentisidir. Ancak bu ülkelerde yaşanan değişim ve dönüşümün daha fazla insan kaybına yol açmadan sonuçlanması dileğimizdir. Bu ülkelerin toprak bütünlüğü ve bağımsızlığı da bu gelişmelerden zarar görmemelidir.
Biz Akdeniz Birliği'ni AB'nin alternatifi olarak görmedik. Bu konuda paralel düşünüyoruz. Ancak bölgesel bir birliktelik olarak Akdeniz ile ilgisi olan ülkelerin bir araya gelerek ilişkilerin daha da genişletmeleri, var olan sorunlarını çözmek için projeler geliştirmeleri son derece yararlıdır. Biz de o bakımdan bu birliğin çalışmalarına katkı veriyoruz.''