Ruhumu genç tutmak için çok çabalıyorum

Oyunculuğa olan sevgisi henüz çocukken başlayan Şenay Gürler, şimdi bir dizide, iki de oyunda rol alıyor. Sokakta tanınmanın önemli ve baki olmadığının farkında. "Bu işte var olduğumuz kadar yokuz da" diyor, "hayatı buna bağlamamak lazım." O yüzden özündeki Şenay'ı korumaya çalışıyor.

cumhuriyet.com.tr

On parmağında on marifet bir kadın. Şenay Gürler. İçindeki enerjiyi görmezden gelmek mümkün değil. Hem iki ayrı oyunda hem dizide oynuyor, üstüne bir de dublaj yapıyor. Ekranda göründüğünden de güzel, ışıl ışıl gözleri var. Tek başına ayakta durmuş, güçlü bir kadın. Bu oynadığı rollerden sezilse de, “Özümde başka biri var” diyor. Şimdilerde Old City Comedy Club’da sahneye konan Ayışığı Tarifesi’nde her kadının kendinden bir parça bulabileceği Oya karakterini canlandırıyor. Ayışığı Tarifesi günümüzün kadın-erkek ilişkilerine ayna tutan bir oyun. İlk buluşma, ilk sevişmede kadının dertleri nelerdir, kadın bir erkeğin aramasını beklerken ne yapar, üzülünce her kadın arabeske mi döner yoksa kendini eğlenceye mi vurur sorularının yanıtlarını hayli komik bir dille anlatıyor. Şenay Gürler’le hem oyunculuk hem de kadınlık halleri üzerine konuştuk.

Oyunculuk hep gönlünde yatan aslan olmuş Gürler’in. Henüz çocukken kardeşiyle birlikte sokakta küçük piyesler hazırlarlarmış. Ancak en çok babası etken olmuş oyunculuğu seçmesinde. Tam bir sinefilmiş babası Gürler’in. “Her şey aileden geliyor gerçekten. Babam bizi çocukken sinemaya götürürdü, bunun büyüsünü o zamandan keşfettim. O zamanlardan kalma sinema sevgim hâlâ baki.” Peki diyorum hangisi, dizi mi, sinema mı, tiyatro mu? Hangisinde daha iyi hissediyor kendisini? “Tiyatro oyuncunun, sinema yönetmenindir” diyor. “Tiyatro benim için er meydanı. Tiyatroda sürekli tetikte olma hali insanı besliyor. Sinema ise gönlümde yatan aslan. Ondan vazgeçemem.”

Televizyonu küçümsememek gerektiğini düşünüyor Gürler. Dizide oynamanın “ben popüler kültürün dışında kalmak istiyorum” ya da “dizide oynuyorum çünkü çok para kazanıyorum”la açıklanabilecek, buna indirgenebilecek bir şey olmadığını söylüyor. “Her hafta kendinizi ekranda görmek, her hafta bir rolü oynamak insanın pratiğini de geliştiren bir şey. Hem de televizyon o kadar çabuk tüketilebilen bir şey ki var olduğunuzu sandığınız kadar yoksunuz da. Beş yıl boyunca öyle bir rol oynarsınız ki akıldan çıkmazsınız ama bir yıl oynamazsanız unutulur gidersiniz. Bu kadar basit. O yüzden sadece diziyle ben oldum demeden kendinizi başka şeylerle beslemeniz gerekli. Bu noktada devreye sinema ve tiyatro giriyor. Bu işte asla ben oldum denemez zaten.”

Tanınma süreci en çok Avrupa Yakası dizisiyle oldu. Tanınmak hayatınızda bir şey değiştirdi mi diye soruyorum? İlk başta hem kendisini hem arkadaşlarını şaşırtmış, her zaman gittikleri yerde birdenbire kamera ışığı görmek. Biraz sinir bozucu olsa da üzerinde durmamış Gürler. Artık duruma gülmeye çalıştığını ve “Ben sokakta tanınıyorum”u hayatın merkezine koymamak gerektiğini vurguluyor.

Gürler’in canlandırdığı rolleri düşününce benim bulduğum ortak nokta kendine güvenen, güçlü kadınlar. Kendisine benziyor mudur diye merak ediyorum. “Belki”, diyor, “ister istemez kendinden bir şey katıyor insan. Aslında ben hiçbirine benzemiyorum bir yandan da. Biz bu çağın kadınları hepimiz çok güçlüyüz zaten. Ben zaten her duyguyu uçlarda yaşarım. Ama kahrımızdan ölsek de, üzüntümüz bir gün de bir ay da sürse hepimiz ayağa kalkıyoruz. Bu kadın olmanın verdiği bir şey bize...” Esasında göründüğünün aksine pek konuşmayı sevmeyen bir kadın Gürler. Özündeki Şenay’ı gözden uzak tutmak istiyor. Hani mesafeli desem değil, soğuk desem hiç değil. Ama kaldırmaktan hoşlanmadığı duvarları var. İçinizdeki Şenay nasıl bir kadın diye soruyorum; “Tabii ki başka bir Şenay var” diyor,

“Benim görünen hayatım dışında elbette ki bir hayatım var. O hayatım bana özel. Ben evde oturmayı seven, kendiyle kalmaktan hoşlanan bir kadınım. Ben o hayatın küçük anlarında kendimi bulmaya çalışıyorum. Hani o kendinle kaldığın anların tadını çıkarmak, kendine ait, özel odaları olan bir hayat kurmak, sabah uyanıp evdeki hayvanını severken, çiçeğine su verirken düşünmek beni hayata bağlayan. Kendime ait bir yanım, bir odam var, o odam gizli. Her zaman da öyle olacak.”

 

Ruhumu genç tutmak için çabalıyorum

Yaşı konusunda bir hayli ketum Gürler. Yaşını bilen yok. Tahminlerim var elbette ancak görüntüsü ne kadar tahmin edersem edeyim aynı değil. Genç kalmanın bir sırrı var mı diye soruyorum ister istemez. Gürler, “Benim ruhum genç” diyor.

“Ruhumun genç olması da Allah vergisi değil. Ben ruhumu genç tutmak için çabalıyorum. Genç olmanın kırışıklıkla ilgisi yok. 80 yaşında hala soru soran, hala düşünen bir insan olabilirsem bunu başarmış olacağım. Kendimi genç tutmak için devamlı dimağımı taze tutmaya çalışıyorum. Etrafıma bakıyorum, hayattaki detayları yakalamaya çalışıyorum, soru sormaya, düşünmeye çalışıyorum. Düşünmez, sorgulamazsanız yaşlanırsınız.”