Rakısının ve şaraplarının tadı başkadır

Tekirdağ yurt genelinde ülkeye yaptığı katkı anlamında yedinci sıraya oturan bir ekonomiye sahip, Çerkezköy ve Çorlu’da sanayi tesislerinin kurulu olması bunda en büyük etken. Bunun yanı sıra ayçiçeği üretimi, peynircilik, bağcılık, zeytin üretimi de il ekonomisi içinde önemli bir yer kaplıyor.

cumhuriyet.com.tr

Tekirdağ dendiğinde aklınıza ne geliyor sorusuna çok kişi; köfte, kiraz, karpuz ve Tekirdağ rakısı yanıtı verecektir. Bu tanınmış üç “k”den daha önemli olan üç “k” Tekirdağ için, “Üç Kemaller”in varlığıdır. Tekirdağlılar yaşadıkları toprakları “Üç Kemaller diyarı” olarak nitelendirir. Vatan ve özgürlük şairi olarak bilinen Namık Kemal Tekirdağlıdır. İkinci Kemal, beş kez Tekirdağ toprağına ayak basan, harf devrimini 23 Ağustos 1928’de Tekirdağ‘da gerçekleştiren ve Çanakkale zaferi öncesinde 19. fırkanın kuruluş çalışmalarını Tekirdağ’da yapan Mustafa Kemal Atatürk’tür. Üçüncü Kemal, 1 Mart 1935 ve 3 Nisan 1939 dönemlerinde Tekirdağ Milletvekilliği yapan büyük şair Yahya Kemal Beyatlı’dır. Bu arada sofra ve içki kültürüne sahip olanlar için Tekirdağ’ın şaraplarının ve rakısının da bambaşka bir yeri vardır. Rakısı ulusal düzeyde şarapları ise uluslararası boyutta bir lezzet yaratmıştır.

Trakların ülkesi

Tekirdağ tarihi milattan önce 4000 yıllarına Traklara kadar uzanıyor. Tekirdağ topraklarında Makedonlar, Persler, Romalılar ve Bizanslılar da hakimiyet kurmuş. Orhan Gazi’nin büyük oğlu Gazi Süleyman Paşa’nın Rumeli’ye 1354’de Gelibolu üzerinden geçişi ile Tekirdağ’ın ilçeleri Osmanlı’ya geçmiş. Gazi Süleyman Paşa’nın kardeşi Murat Bey’in saltanatı sırasında da 7 Aralık 1357’de Tekirdağ Osmanlı‘ya katılmış. Osmanlı yıkılırken 20 Temmuz 1920’de Yunan işgaline uğrayan kent 13 Kasım 1922’de Ankara Hükümeti tarafından kurtarılmış.

Tekirdağ İstanbul’a 130, Bulgaristan sınırına 130 ve Yunanistan sınırına 100 kilometre mesafeyle önemli bir konuma sahip. İstanbul’la arasındaki uzaklık sahil boyundaki yapılaşma ile günden güne iyice azalıyor. İstanbul’dan günübirlik gezilecek yerler arasında yer alıyor.

Yurt dışına çıkacak olanlar İpsala kapısını kullanmak istediğinde Tekirdağ, mola veren yolculara ünlü köftesi ile ev sahipliği yapıyor. Tekirdağ‘ın il sınırlarına girdiğinizde “Tekirdağ köftesi” tabelalarını görecek, eğer karnınız da acıkmışsa köftenin kokusunu duyacağınızdan emin olabilirsiniz. Tekirdağ merkeze geldiğinizde, sahilde turlayan Tekirdağlıları göreceksiniz.

Hemen karşınızda devasa görüntüsü ile Marmara Adası yer alıyor. Tekirdağ‘da vatan şairi Namık Kemal’in anıtlarına da rastlayacaksınız.

Konakladığınız akaryakıt istasyonlarında bile Namık Kemal büstleri dikkatinizi çekecektir.

Kumbağ kumsalı

İl merkezine yedi kilometre uzaktaki Kumbağ beldesi Tekirdağlıların sayfiyesi konumunda. Yaz aylarında artan sıcaklardan bunalan Tekirdağlılar soluğu Kumbağ ve Barbaros kumsallarında alıyor.

Gelecek yıl Haziran ayındaki Kiraz Festivali sırasında Tekirdağ’a gelirseniz, hem bolca kiraz yeme şansına sahip olacak, hem de bir haftaya yayılan festivaldeki etkinliklerin coşkusuna kapılacaksınız. Festival her ne kadar uluslararası olmasa da Balkanlar’dan ve Avrupa’dan yabancı konukları da ağırlıyor; etkinlikler halkoyunları ekipleriyle daha bir eğlenceli geçiyor.

Festivale en büyük ilgiyi Macaristan gösteriyor. Macarların ulusal kahramanı Ferenc Rakoczi’nin Tekirdağ‘da son yıllarını geçirdiği ve müze haline getirilen Rakoczi Müzesi, Macar ziyaretçiler için büyük önem taşıyor.

Kiraz festivalinde en güzel kiraz yarışması, kiraz güzeli gibi etkinlikler, ünlü Tekirdağlı Pehlivan Hüseyin’in anısına düzenlenen yağlı güreşler de halkın ilgisini çekiyor.

Müzeler, anıtlar

Tekirdağ‘a geldim, ne yapsam nerelere gitsem diye düşünecek olursanız, baştan söyleyelim öyle sizi pek yoracak yol yorgunluğunuz olmayacak. Şehir, eski evleri, müzeleri tarihi dokusuyla hemen elinizin altında. Büyük usta Mimar Sinan’ın 1554’te yaptığı Rüstem Paşa Camisi, Kanuni Sultan Süleyman’ın sadrazamının adını taşıyor. Arkeoloji ve Etnografya Müzesi’nde çevreden toplanan geniş bir koleksiyon sergileniyor. Müzenin bünyesinde taş eserler salonu, arkeolojik eserler salonu, etnografya eserleri salonu ile eski Tekirdağ evinin odası yer alıyor. Bu salonlarda İsa’dan önce 4500 yılı buluntularından günümüze kadar gelen kültür varlıkları sergileniyor. Ayrıca, Tekirdağ ve çevre ören yerlerinde bulunmuş Hellen, Roma ve Bizans dönemine ait mimari parçalar, lahitler, mezar stelleri, sunak taşları, mil taşları ile Osmanlı dönemine ait kitabeler, çeşme ve çeşme aynaları, mezar taşları sergileniyor. Türkiye’de ilk ete büründürülen tarihsel kral Trak Kralı Kersepteles’i de görmek mümkün. Başındaki altın tacın bir kez çalınmış olması nedeniyle, bulunduktan sonra bir daha ziyaretçilerin görmesine izin verilmedi. Yani kralı ancak taçsız olarak görebiliyorsunuz. Macar halkının bağımsızlığı için savaşan Macar Prensi II. Rakoczy Ferench’in hayatının son yıllarını geçirdiği ev müze olarak ziyarete açık. Vatan Şairi Namık Kemal’in adını taşıyan müze de görülmeye değer yerler arasında. Çanakkale Şehitleri Abidesi ve 1906 yılında Tekirdağ Mutasarrıfı Adanalı Ömer Ali Bey tarafından yaptırılan Hürriyet Abidesi, şehrin ziyaret edilebilecek yerlerinden sadece birkaçı. Osmanlı döneminden kalma ve şehrin kimliğini yansıtan eski evler, konaklar yanarak, yıkılarak yok olmaya yüz tutsa da denize doğru uzanan ve hala ayakta kalmaya çalışan evler, geçmişin izlerini taşımaya devam ediyor.

Tekirdağ köftesinin sırrı

Tekirdağ‘da dolaştınız, karnınız da acıktı. “Şu Tekirdağ köftesinin tadına bakalım” demeden önce biz sizlere biraz bu konuda bilgi verelim. Türkiye’de “Tekirdağ köftesi” olarak bilinen köfte buralarda “Tat köftesi” ve “Hacıköylü köftesi” olarak bilinir. Hayrabolu’ndan Tekirdağ merkeze yerleşen, kebapçı Hüseyin Ağa içinde sarımsak bulunan ve kömür ateşinde pişirilen köftesini Tekirdağlılara tanıtmış zamanla da adı Tekirdağ köftesi olarak kalmış. Köftenin tadının daha çok koyunların et kalitesinden olduğu rivayet olunur.

Uçmakdere’de paraşüt

Tekirdağ son yıllarda yamaç paraşütü etkinlikleriyle de anılmaya başladı. Tekirdağ‘ın şirin ilçesi Şarköy’e bağlı Uçmakdere köyü, yamaç paraşütü sporu yapanların yeni gözde mekanı oldu. Özellikle hafta sonları İstanbul’dan gelen sporseverler, Tekirdağ‘ı yakınlığı nedeniyle tercih ediyor. Rumlardan kalma evleriyle tipik bir Karadeniz ilçesi görünümündeki Uçmakdere köyü, asırlık çınar ağaçlarıyla misafirlerini karşılıyor.

Tekirdağ yurt genelinde ülkeye yaptığı katkı anlamında yedinci sıraya oturan bir ekonomiye sahip, Çerkezköy ve Çorlu’da sanayi tesislerinin kurulu olması bunda en büyük etken. Bunun yanı sıra ayçiçeği üretimi, peynircilik, bağcılık, zeytin üretimi de il ekonomisi içinde önemli bir yer kaplıyor.

Türkiye’de en çok şarap fabrikası bulunan, “Tekirdağ Rakısı“ ile ünü yurt dışına çıkmış bir il. Tekirdağ sizi bekliyor. İster hafta sonu bir kaçamak yapın leziz köftelerini yiyin, ister tarihi dokusunu, müzelerini, camilerini, eski evlerini yakından görün, eğer yaz aylarında geliyorsanız günübirlik teknelerle Marmara Adası‘na da geçebilirsiniz. Ama Tekirdağ‘a zaman ayırın, pişman olmayacaksınız..

Ulaşım

İster otomobilinizle gelin, ister şehirlerarası otobüsle. İstanbul’a yaklaşık 1,5 saat.

Tekirdağ‘a İstanbul Otogarı‘ndan günün her saati şehirlerarası otobüs kalkıyor. İstanbul’un Kadıköy yakasından da şehirlerarası otobüslerle binmek mümkün.

Çanakkale, Gelibolu, Keşan istikametine giden tün şehirlerarası otobüslerin geçiş güzergahında olması nedeniyle ulaşım rahat.

Tekirdağ otogarından her gün Ankara’ya şehirlerarası otobüs seferi yapan firmalar var.

Konaklama

Tekirdağ‘da konaklayacağınız birkaç otel öneresi: Yat Oteli (0.282. 261 10 54), Rodosto Oteli (0.282. 263 37 01), Tuna Palas Oteli (0.282. 261 11 25), Karaevli Otel (0.282. 260 61 83), Ayoba Otel (0.282. 229 22 22). Yemek yiyeceğiniz yerler için birkaç öneri: Değirmenaltı Bahçe (0.282. 293 29 41), Değirmenaltı Tesisleri (0.282. 2931616), Asmalı Lokantası (0.282. 261 44 51), Rüya Restoran (0.282. 260 56 70) Meşhur Köfteci Özcanlar (0.282. 261 29 76).

Antik yerleşimler

Tekirdağ çevresinde görülmesi gereken birçok antik yerleşim bulunuyor.

Bisanthe: Samoslu kolonistler tarafından kurulmuştur. Kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Antik kaynaklarda ilk kez milattan önce 430 yılının olayları ile ilgili olarak, Heredot Tarihi’nde kentin ismi geçmektedir. Ksenophon’un Anabasis adlı kitabında, Odrys Kralı Seuthes, birinci Bizans’ın deniz kıyısındaki en güzel şehirlerden biri olduğundan bahsetmektedir.

Perinthos: Milattan önce 600 civarında Samoslu kolonistler tarafından kurulmuştur. Tarihçi Plinius, Perinthos’un 200 ayak genişliğinde bir kara parçasıyla anakaraya bağlı olduğunu yazmaktadır. Milattan sonra üçüncü yüzyılda adı; Herakleia olarak değişen kent bugünkü Marmara Ereğlisi ilçe merkezidir.

Heraion Teichos: Tarihçi Heredot tarafından Perinthos’un yakınlarında olduğu bildirilen antik kentin, yazılı kaynaklara göre Karaevli köyü altında Çitlenbik deresinin denizle birleştiği yerde olduğu ileri sürülmektedir.

Ganos: Ksenopohon’da Trak Kralı Seuthes’in kıyıdaki kentlerinden biri olarak bahsedilen Ganos, Şarköy ilçesine bağlı bugünkü Gaziköy sınırları içinde yer almaktadır.

Toronte: Şarköy ilçesi Tepeköy’de bulunan, Apollon-Toronteos’a adanmış olduğu yazıttan anlaşılan bir adak steline göre bu antik köy, Tepeköy ile aynı yerdedir.

Apri: Milattan sonra 46 yılında Roma İmparatoru Cladius tarafından kurularak, emekli Roma askerlerinin yerleştirildiği antik yerleşim alanı, Malkara ilçesinin Kermeyan köyünün bulunduğu yerdir. Bizans İmparatorluğu döneminde önemli bir yerleşim merkezi olmuştur.

Barsaros: İonyalılar tarafından yaklaşık İsa’dan önce 6. yüzyılda kurulduğu sanılan bu kıyı kenti, Bizanslılar zamanında yoğun bir yerleşmeye sahne olmuştur. Antik Çağda adı Banados olan kentin surları, bugünkü Barbaros beldesinin kuzeybatısındadır.