Radyasyonun nörolojik etkileri ömür boyu sürüyor

Japonya'daki Tsunami felaketi ve ardından yaşanan nükleer kriz, 1986'daki Çernobil trajedisine benzer bir radyasyon olasılığı nedeniyle büyük bir tedirginlik oluşturuyor.

cumhuriyet.com.tr

Belli düzeyleri aşan radyasyona maruz kalındığında,  insan vücudundaki doğal savunma mekanizmaları hücrelerimizi korumada ya da zararlı etkilerden arındırmada yetersiz kalmakta ve ciddi nörolojik etkilere neden olmaktadır. İyonize edici radyasyonun tiroit, akciğer, mide, meme, rektum, kolon, kemik iliği, lenf sistemi kanserlerini ve solunum, sindirim, dolaşım sistemi hastalıklarını artırdığı kamuoyu tarafından iyi bilinmektedir. Acıbadem Eskişehir Hastanesi Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Şükrü Torun, nükleer radyasyonun daha az bilinen uzun vadeli nörolojik etkilerine dikkat çekmektedir.


Yüksek Düzeyde Radyasyon´un Yarattığı Sorunlar

Yüksek seviyeli nükleer radyasyona maruz kalanlarda öncelikle ishal, bulantı, kusma, ateş ve baş ağrısı gibi akut belirtiler gelişmektedir. İzleyen birkaç gün içinde ise halsizlik, ilgisizlik, keyifsizlik, sersemlik hissi, görsel ve düşünsel algılarda bozulma, uyum ve uyku bozuklukları, kan basıncında düşme, saç dökülmesi ve yara iyileşmesinde zorluk gibi sorunlar baş göstermektedir.
   

Radyasyonun Nöolojik Etkileri Uzun Süre Sonra Oluşabiliyor

Başlangıçta, genellikle fark edilmeyecek kadar düşük düzeyde de olsa, iyonize edici radyasyonun kronik ve uzun dönemli etkileri çok zarar verici olabilmektedir.  Öyle ki, santral ve otonom sinir sistemlerindeki etkilenmeler, radyasyona maruz kalındıktan yıllar sonra ortaya çıkabilmektedir. Ancak, Çernobil felaketinin üzerinden neredeyse 25 yıl geçtikten sonra bile, iyonize edici radyasyonun uzun vadeli nörolojik etkileri tüm yönleri ile değerlendirebilmiş değildir. Bu alandaki çalışmalar halen devam etmektedir.  
Çernobil faciasından etkilenen bölgelerin radyasyondan temizlenmesi faaliyetlerinde görev alan kişilerde (liquidators) ilerleyen yıllarda ensefalopati, beyin damar hastalıkları, mental bozuklar, otonom sinir sistemi bozuklukları gibi nörolojik hastalıkların 5–6 kat kadar artış gösterdiği belirlenmiştir.
 

Radyasyondan En Çok Zarar Görenler; Anne Karnındaki Bebekler   

Ukrayna’da yapılan bir araştırmaya göre, her 100.000 yetişkinde görülen nörolojik hastalık sayısı 1987’de 2641 iken, bu rakam 1992’de 14.021’e yükselmiştir. Yapılan çok sayıda bilimsel çalışmanın sonuçları incelendiğinde, anne karnında radyasyona maruz kalan ya da radyasyona maruz kalmış ebeveynlerden doğan çocukların nörolojik açıdan en çok zarar gören bireyler olduğu görülmektedir. Özellikle Belarus ve Ukrayna’da gerçekleştirilen araştırmalardan elde edilen verilere göre;

- Anne karnında radyasyona maruz kalan çocukların matematik ve dil performanslarının, sağlıklı yaşıtlarına oranla düşük olduğu saptanmıştır.
- Perinatal ensefalopati (doğumdan hemen önce veya hemen sonra ortaya çıkan beyinsel hastalık) görülme oranı 3 kat artmıştır.
- Duyu organları ve sinir sistemini birlikte tutan nörolojik hastalıklarda belirgin artışlar gözlenmiştir.
- Doğuştan itibaren çeşitli yaşlarda ortaya çıkan konvulzif sendromlar (epilepsi) çoğalmıştır.
- Radyasyona maruz kalmış ebeveynlerden olan çocuklarda, sinir sistemi ve göz hastalıkları belirgin biçimde fazla görülmeye başlanmıştır.
- Radyasyon yayılımının yoğun olduğu bölgelerde, daha sonraki yıllarda doğan çocuklarda da sinir sistemi kaynaklı zihinsel özürlülük oranlarında artış eğilimi saptanmıştır.

Diğer canlı türleri üzerinde de nükleer radyasyonun nörolojik etkilerine yönelik araştırmalar yapılmaktadır. Örneğin, 48 değişik kuş türü üzerinde yapılan yeni ve ilginç bir araştırma, Çernobil çevresinde yaşayan kuşların beyinlerinin diğer bölgelerde yaşayan aynı tür kuşlara göre %5 oranında daha küçük olduğunu ortaya koymuştur. Bilişsel yetilerinin azalmasından dolayı küçük beyinli bu kuşların üreme kabiliyetlerinin azaldığı, uzun yaşayamadıkları saptanmış ve türlerini sürdürmekte zorlanabilecekleri öngörülmüştür. Çevresel radyasyonun yol açtığı - uzun vadede bir canlı türünün yok oluşuna zemin hazırlayacak kadar önemli - böyle bir beyinsel değişikliğin sadece bazı kuş türleri için geçerli olduğunu varsaymak pek de olası görünmemektedir.