Poyrazköy davasında 'sakız' tartışması
''Kafes eylem planı'' ve ''Amirallere suikast'' iddialarına ilişkin davalarla birleştirilen ''Poyrazköy'de ele geçirilen mühimmat'' ile ilgili 69 sanıklı davada mahkeme heyeti üyesi Hakim Mehmet Karababa ile sanık ve avukatları arasında ''sakız çiğneme'' ve ''soyadla hitap etme'' konularında tartışmalar yaşandı.
cumhuriyet.com.trİstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada tanık olarak ifade veren Komiser Cem A, sanıklardan Levent Bektaş'ın ev ve iş yerindeki aramalara katıldığını ve ifadesini aldığını, Bektaş'ın iş yerindeki dizüstü bilgisayar, CD ile 2 DVD ve bilgisayar hardiskine el koyduklarını ve şubeye götürdüklerini ifade etti.
Bir avukatın ''El koyduğunuz dijital verilerin bir imajını alıyor musunuz?'' diye sorduğu tanık A, ''Teknik yetersizlikten imaj cihazımız yoktu, bu yüzden alamadık'' dedi.
Mahkeme Heyeti Başkanı Vedat Yılmazabdurrahmanoğlu'nun ''Kaç imaj cihazınız var ve ilk incelemede dava konusuna ilişkin ne buldunuz?'' diye sorduğu Cem A, ''Hatırladığım kadarıyla o zaman şubemizde 2 adet, bilişim şubesinde de 3 adet vardı. Ancak olay tarihinde eş zamanlı 5 ayrı şahsa operasyon düzenlendiği için teknik yetersizlik söz konusu olabilir'' diye konuştu.
İlk incelemede CD'lerde ''Kafes Eylem Planı'' adlı belgeyi göremediklerini söyleyen A, bu belgenin teknik personelin incelemesinden sonra bulunduğunu kaydetti.
Sanık Levent Bektaş'ın avukatı Celal Ülgen'in ''Dijital verileri kime teslim ediyorsunuz? Kim inceliyor? Ayrıca DVD ve CD'lere bilgi eklenip çıkarılabileceğini biliyor musun?'' diye sorduğu Komiser A, delilleri teknik birime verdiklerini, burada inceleme yapıldığını ve delillerin dışarı çıkartılamayacağı karşılığını verdi.
Avukat Ülgen, ''CD ve DVD'lerin tekrar üzerine yazılabildiğini de bilmiyordum. Ayrıca o dönemlerde imaj alınmıyordu'' diyen A'ya, bunun CMK'ye aykırı olduğunu hatırlattı.
Ülgen, ayrıca CMK'ye göre arama yapıldığı sırada suç unsuru bulunmadığında yakalama işlemi yapılamayacağını hatırlatarak, Bektaş'ın neden gözaltına alındığını sordu.
Komiser Cem A'nın ''Bugüne kadar bu kararın olduğu her olayda aynı şey yapıldı'' sözlerine duruşma salonunda bulunanlar tarafından tepki gösterildi.
-DURUŞMADA SAKIZ TARTIŞMASI-
Bunun üzerine, soru-cevap tartışmalarındaki konuşmaların üslubuyla ilgili mahkeme heyetinin müdahalesi oldu. Bu sırada heyet üyesi Hakim Mehmet Karababa da duruşmada sakız çiğnenmemesi uyarısında bulunarak, ''Burası Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil eden bir mahkeme'' dedi.
Tutuklu sanık Ergin Geldikaya ise takma dişini çıkartarak, ''Bana bakarak konuşuyorsun. Ağzımdaki sakız değil, takma diş'' dedi.
Avukat Celal Ülgen, bu duruma karşılık ''İkinci sakız vakası'' dedi.
Hakim Karababa'nın ''Burası Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil eden bir mahkeme'' sözlerini tekrarlaması üzerine sanık Geldikaya, ''Biz de öyle umuyoruz'' dedi. Karababa ise ''Ummak değil, öyle zaten'' cevabını verdi.
Sanık Levent Bektaş da söz alarak, tanık Komiser A'ya ''Arama sırasında zorluk çıkardım mı veya delilleri karartma gibi davranışlarda bulundum mu?'' sorusunu sordu. A'nın olumsuz bir tavırla karşılaşmadığını söylemesi üzerine Bektaş, aramaya gelen polislere yardımcı olduğunu belirterek ''Samimi olduğumu göstermek için başka yerde olan dizüstü bilgisayarımı da getirdim'' dedi.
Duruşmada daha sonra tanık olarak ifadesi alınan polis memuru Vahit K, 14 Mayıs 2009 tarihinde sanıklardan Ergin Geldikaya'nın Selimiye'deki ev aramasına katıldığını ve o dönem görevli olduğu İstanbul Asayiş Şube Müdürlüğünden de çevre güvenliği için görevlendirildiğini belirterek, evin neresinde silah bulunup bulunmadığını hatırlamadığını aktardı.
Şu an başka bir ilde bomba uzmanı olarak görev yapan tanıklar Adem T ve Serdar K. ise sanık Geldikaya'nın ev aramasında açığa çıkan askeri mühimmat olduğunu, savunma tarzı el bombasının evin sol köşesindeki odada bir varilin içinde ve silahların da mutfağın yan tarafındaki depodan çıkarıldığını söyledi.
Tanık polis memuru Yaşar Ü. de o dönemde muhaberede evrak memuru olarak çalıştığını, görevinin birime gelen e-posta ihbarlarını ve şikayetleri değerlendirerek üst merciye iletmek olduğunu belirterek, 23 Şubat 2009 tarihinde ''Hüseyin Vatansever'' adlı takma isimli kişiden gelen ihbar tutanağı altında imzasının bulunduğunu ve kendilerine günlük 30-40 adet ihbar geldiğini ifade etti.
Denizaltındaki patlayıcıyı teslim alan subay
Duruşmada tanık olarak dinlenilen Deniz Kuvvetleri Komutanlığına bağlı SAT-SAS özel malzeme subayı Bülent B. ise Koç Müzesi'ndeki ''Turgut Reis'' denizaltısında bulunan bombayı teslim aldığına dair düzenlenen tutanaktaki imzanın kendisine ait olduğunu belirterek, 2 poşet halinde teslim aldığı patlayıcıları SAT Grup Komutanlığının cephaneliğine götürerek üstten gelen emirle imha ettirdiğini dile getirdi.
Kendisine teslim edilen malzeme içinde TNT ve saniyeli fitil bulunduğunu belirten B, o zamanki grup komutanlığının emriyle denizaltına gittiğini, daha önce bulunan bombanın karşıdan bakıldığında görülmeyecek ama yandan bakıldığında görülecek iskandil cihazının arkasında bulunmuş olduğunu, kendilerinden önce poşetin açılıp incelendiğini ve içindekinin patlayıcı olduğunun tespit edildiğini ifade etti.
Sanıklardan eski Kuzey Deniz Saha Komutanı emekli Koramiral Ahmet Feyyaz Öğütcü'nün ''Patlayıcı hemen düzenek kurulacak bir patlayıcı mıydı? Patlarsa etkisi ne olurdu?'' diye sorduğu B, bulunan patlayıcının hemen kurulacak cinsten olmadığını, pek rastlanmayan bir şekilde fünye çaplarının küçük olduğunu, daha sonra yaptığı araştırma sonucu bu fünyelerin su altında kullanıldığını öğrendiğini ve bu düzeneğin kolaylıkla yapılabileceği konusunda bir inancının olmadığını söyledi.
Tanık Bülent B. ayrıca, söylenildiği gibi patlayıcının 200 ya da 300 kişi değil, en fazla 8-10 kişiye zarar verebileceğini dile getirdi.
Denizaltının en fazla 6-7 kişi kapasiteli olduğunu anlatan B, Öğütcü'nün, ''Patlayıcı yandığında fark edilir mi? Fünye uzunluğu hesaplandığında azami 4 dakikada mı yanar?'' sorusuna karşılık da bu kısa dakikalar içinde patlama halinde denizaltıdan çıkışın zor olacağını ifade etti.
Mahkeme heyeti üyesi Hakim Mehmet Karababa, tanığa ''Denizaltında bulunan patlayıcının açık alan ile kapalı alanda patlamasının etkisi aynı mı olur?'' diye sordu. Tanık B. de, patlayıcının kapalı alanda açık alana oranla daha fazla etkili olacağını ifade etti.
Hakime soyadıyla hitap tartışması
Bu sırada söz alan sanık Ali Türkşen, daha önce soru soran Öğütcü gibi hakime yönelik, ''Sayın Karababa'' hitabında bulunduğu için Karababa tarafından ''Bana sayın Karababa olarak hitap etmeyin. 'Sayın Hakim' deyin. Hakkınız yok. Devletin hakimiyim'' diye uyarıldı.
Bu uyarı nedeniyle tartışmaya katılan avukat Celal Ülgen, mahkeme heyeti başkanı Vedat Yılmazabdurrahmanoğlu'ndan duruşma salonunda disiplinin sağlanmasını ve Hakim Karababa'nın her duruma müdahale etmesini engellemesini istedi. Ülgen'in bu çıkışına tepki gösteren Karababa, ''Celal Bey, bunu siz başlattınız. Hedef göstererek konuşamazsınız'' dedi.
Celal Ülgen'in, ''Yüzbinkere Karababa'sınız'' diye bağırdığı Karababa da ''Beni hedef göstererek söyleyemezsiniz'' diye uyarısını tekrarladı.
Avukat Ülgen'in, ''İsterseniz hakkımda suç duyurusunda bulunun'' ifadesini kullanmasına karşılık Karababa da ''Suç duyurusunda bulunmam, uyarıyorum'' diye konuştu.
Duruşmada, bu tartışmanın ardından sanıklar ve avukatlarının Hakim Karababa'ya ''Sayın Yargıç'' diye hitap ettikleri görüldü.
Duruşmaya, sanık ve avukatlarının taleplerini mahkeme heyetine sunmasıyla devam ediliyor.