'Polis tekbir getirerek müdahale ediyor'
İki gencini Gezi olaylarında kaybeden Hatay'da yaşayanlar gerilimi Alevi-Sünni karşıtlığı değil, hükümetin açıklamalarının arttırdığını söylüyor: "Gezi olayları başladığında Antakya halkı zaten ayaktaydı."
cumhuriyet.com.trSuriye’de yaşanan savaş nedeniyle ekonomik batağa saplanan Hatay’da, bir yandan da Gezi gerilimi yükseliyor. Gerilim her ne kadar Alevi-Sünni gerginliği olarak yansısa da, gerçekte Alevilerin, hükümetin kendilerine ilişkin açıklama ve uygulamalarından duyduğu rahatsızlıklarından kaynaklanıyor.
Şiddetli çatışmaların yaşandığı Armutlu Mahallesi halkı, Taksim olaylarıyla gerilimin sokağa yansımasının ardından, polis müdahalesi sırasında iki Armutlulu gencin yaşamını yitirmesi ve faillerinin bulunmamasının olayların şiddet ekseninde devam etmesine neden olduğunu anlatıyor.
Mahallelinin kentin merkezi meydanlarından olan Köprü’de açıklama yapma girişimleri ise güvenlik güçlerinin müdahalesi ve sabahlara kadar süren çatışmalarla sonuçlanıyor. Hatay Valiliği’nin kent meydanında açıklama yapılmasına izin vermeme nedeni ise ‘Alevi ve Sünnilerin karşı karşıya gelmesinden kaynaklı çekinceler’ olarak ifade ediliyor. Mahallenin büyükleri protestoların şiddet ekseninden çıkartılması için yoğun çaba harcıyor. Ancak yine de zaman zaman mahalleli, önceki gece olduğu gibi polisle karşı karşıya kalıyor.
‘Hatay bir yıldır ayakta’
Hatay Halkevi yöneticisi Mahir Mansuroğlu, Armutlu Mahallesi’nde yaşıyor. Mansuroğlu, Hatay’da gerilimin Taksim Gezi Parkı olaylarıyla başlamadığını belirterek, “Gerilim, Taksim’le başlayan bir gerilim değil. 45 gün önce Taksim ayağa kalktığında, Antakya halkı bir yıl önce ayaktaydı zaten. Burada çok ciddi bir mezhepsel bir karşıtlık söz konusu. Yerel yönetciler ve kamu yöneticileri çok açık bir ayırım hissettiriyorlar” dedi. Mansuroğlu, Büyükşehir Belediye Yasası ile oluşturulan yeni sınırların da Alevilerde dışlanmışlık duygusu yarattığı görüşünde:
“Antakya merkezde ve etrafında Alevi nüfusunun yaşadığı yerler, beldeler var. Yasayla Defne ilçesi yaratıldı ve bütün Alevi mahalleleri ve beldeler, Defne’ye bağlandı. Aynı şey İskenderun, Arsuz için de geçerli. Cetvelle çizilmiş gibi bir sınır oluşturuldu. Bu kentte insanları iki yıldır Alevi-Sünni diye birbirine düşürmeye çalışıyorlar. Çok özel bir çaba var. Bu kentte Aleviler, Sünniler, Hıristiyanlar yıllardır birlikte yaşıyorlar. Herhangi bir gerilim yaşanmadı her iki kesim arasında. Olacağını da sanmıyorum.”
‘Yıllardır hukuk korundu’
Hatay’ın deneyimli gazetecilerinden Ali Yolcu ise Alevi-Sünni gerilimi söyleminden duydukları rahatsızlığı şöyle dile getirdi:
“Antakyalılar olarak hiçbir zaman Alevi, Sünni gerilimi yaşamadık. Karşılıklı bir hukuk yıllardır korundu. Antakya’da böyle bir sorun varmış gibi gösterilmesinden Aleviler de Sünniler de rahatsız.”
Şiddete karşı komite oluşturuldu
Çatışmaların ikinci kez başlamasının ardından, protestoların şiddet ekseninden çıkartılması için sivil toplum örgütleri ve mahalle ileri gelenleri harekete geçti. Çatışma zeminini sona erdirerek tepkileri politik bir zemine çekmek için başta CHP ve Halkevleri gibi sivil toplum örgütleri bir komite oluşturdu. Komite ilk olarak bir dizi etkinlik gerçekleştirecek. Bunlardan ilki eylem çadırlarının yer aldığı ‘Direniş Parkı’nda forumlar düzenlemek. Forumlar önceki gün başladı. Dün de eylemlerde zarar gören Armutlu esnafı ile dayanışma için ‘Armutlu’dan alışveriş’ günü ilan edildi. Hataylılardan, esnafın mağduriyetinin azalması için bu mahalleden allışveriş yapması istendi. İkinci etkinlik ise Hatay’da ‘Alevi Sünni gerilimi’ yaşanmadığını göstermek adına, Türkiye ’nin en büyük iftar sofrası kurulması. Sofrada, Alevi ve Sünnilerin yanı sıra kentin Hıristiyan temsilcileri ve Reyhalı’daki patlamada yaşamını yitirenlerin aileleri de yer alacak.
Tekbir sesiyle müdahale
Armutlu halkı, eylemlerin ilk günü Abdullah Can Cömert’in gaz kapsülü ile öldürülmesi üzerine olayların daha da büyüdüğünü anlatıyor. Eylemlerin gerçekleştiği Gündüzler Caddesi esnafından ve aynı zamanda bir taraftar grubunun başında olan Gökhan
Sultanoğlu’nun iddiaları vahim:
“Polis bizi inanılmaz tahrik ediyor. Polis bize tekbir getirerek müdahale ediyor. ‘Sizi öldürmeye geldik’ diye bağırıyorlardı. Elektriği kestiler, sonra da ‘Mum söndü...’ diye hakaret ettiler. Bu söylemlere şahit olan gençlerin tepkilerini de anlamak gerekir. Gençler zaten işsizlik, soyutlanma, mezhepsel olarak karşılaştıkları hakaretler nedeniyle bu kadar tepkili.”
İlk çatışmaların ardından mahallenin ileri gelenlerinin devreye girerek çatışmaya karşı mahalle girişine insan zincirleri kurduğunu anlatan Sultanoğlu, “Daha sonra mahallenin büyükleri ve sivil toplum örgütleri inisiyatifi ele aldı ve çatışma olmadan eylemler yapıldı. Ancak Ali İsmail Korkmaz’ın vefat haberi gelince yeniden olaylar başladı. Direnişin şiddetsiz bir şekilde sürmesi için elimizden geleni yaptık. İstemediğimiz bazı olaylar da oldu. Olaylar sırasında ara sokaklardan havaya ateş açıldı. Kimin nasıl yaptığını bilmiyoruz” dedi.
‘Çabamız gençler için’
Mahallenin ileri gelenleri çatışmalarda yer alan gençlerin, ‘biriken öfkeleri nedeniyle demokratik haklarını kullandıklarını’ ancak bu hakkı şiddetten uzak kullanmaları gerektiğini söylüyor. Mahallenin büyükleri ve kanaat önderleri sık sık devreye girerek protestoların şiddetten uzak yapılması konusunda mahalle gençlerini uyarıyor. EHDAV Genel Başkanı Yeral, “Hem halk, hem de vali ve emniyet müdürüyle diyalog içerisindeyiz” derken, mahalle muhtarı Kamil Topraklı da “Vali ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile görüştük. Polislerin gereğinden fazla şiddet gösterdiğini anlattık. Öldürülenlerin katillerinin bulunmasını istiyorlar. Mahallenin can güvenliğini korumak zorundayım. Mahallemizin zarar görmemesini tercih ederim. Ama gençlere dur diyemem. Bunlar 19 yaşında ve haklılar. Sadullah Bey söylediklerimi not aldı ve gerekli yerlere ileteceğini söyledi. Gençlere bir şey olmasın. Çabamız bunun için” dedi.
‘Failler bulunsun’ Gerilimin artık düşmesi gerektiğine inanan Armutlu halkı bunun için atılması gereken adımlar olduğuna inanıyor. Armutlu İnisiyatifi’nden diş hekimi Mehmet Güzelyurt, mahallede hiç kimsenin istemediği tehlikeli bir tırmanış olduğunu vurguladı:
“Gezi sürecinde katledilen beş gençten ikisi buralı. Bu gençlerin katillerinin bulunması, halkın vicdanını rahatlatacak bir soruşturma açılması ve bu soruşturma tavsatılmadan sürdürülmesi gerilimi azaltır. Barışçı ve kesinlikle çevreye ve kamu mallarına zarar vermeden, demokratik tepkileri bir düzen içerisinde tutmaya gayret eden bir komitenin içindeyim ben. Vali ile görüşüyoruz, not alıyor ‘İlgileneceğim’ diyor ama sonuç yok. Vali istese ikinci gün Abdullah Cömert’i vuran kişiyi bulurdu.”
‘Alevi söylemi toplumu gerdi’
Radikal'in haberine göre; Alevi kanaat önderlerine göre mezhepsel gerilimin diğer ucunda Sünniler değil hükümet var. Ehl-i Beyt Kültür ve Dayanışma Vakfı Genel Başkanı Ali Yeral, Alevilerin mezhepsel rahatsızlıklarının altında hükümetin uygulamaları ve Başbakan Erdoğan ’ın açıklamaları olduğunu belirtti: “Özellikle Suriye aleyhinde, ‘Alevi Esed, Şii Maliki, Hizbulşeytan’ denmesi, ‘Halep’in, Şam’ın içişleri bizim içişlerimizdir’ gibi sözler, Kılıçdaroğlu ’nun Aleviliğinin yuhalatılması toplumu gerdi. Toplum mezhep üzerinden kamplaşmayı istemiyor.”